CHP çizgisinde esaslı bir değişimin önünü açmıştı Kılıçdaroğlu.
Toplumdaki dini tezahürlere karşı her gördüğü yerde alerjik reaksiyon gösteren geleneksel CHP tavrını tedricen dönüştürmeye çalışıyordu. “Hata yaptık” diyordu. Helalleşmenin yollarını arıyordu.
2019 yerel seçimlerinde de bilhassa büyük şehirlerde tipik CHP’li olmayan toplumun ortalamasına yakın adaylar göstermesi de bu değişimin bir yansımasıydı.
CHP’yi kendi tarihinden tevarüs ettiği bazı etiketlerden kurtarma çabasıydı bu. Hepsinden değil. Zaten hepsinden kurtarması gerekmiyordu.
Bir ölçüde başarılı da oldu.
CHP’deki alerjik reaksiyonları büyük ölçüde kontrol altına aldı. Arada kontrol dışı çıkışlar yine oluyordu ama bu reaksiyonlar genel eğilim olmaktan çıktı. Keza CHP tercih ettiği aday profilleriyle büyükşehir belediyelerinin çoğunu aldı.
Son seçimde gördük; Kılıçdaroğlu bu çabalarında kendi tabanından aldığı sonucu muhafazakâr tabandan alamamış.
Geleneksel sağ seçmenin eli gitmedi altı okun altına mühür basmaya.
Şunu da gördük.
Kılıçdaroğlu kendi adaylığında ısrar ederek mahalli seçimde yaptığı Türkiye ortalamasına yakın aday gösterme politikasından sapmış oldu.
Helalleşmelerle kendisinin Türkiye ortalamasına yaklaştığını düşünmüş olabilir.
Belki de yaklaşmıştı.
Ama demek ki toplumu ikna edemedi.
Yaptığı iş bilhassa CHP açısından kıymetliydi.
Ama seçimi kaybetti.
İBB Başkanı İmamoğlu’nun ya da ABB başkanı Yavaş’ın adaylığına müsaade etseydi muhalefet seçimi kazanır mıydı?
Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Sadece farz-ı muhal olarak fikir yürütebiliriz.
Bildiğimiz şey Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği.
Şimdi ne olacak?
Kılıçdaroğlu ne yapacak?
İlk işaretler.
Kılıçdaroğlu CHP üst yönetimini yeniden organize ediyor. Muhtemel bir kurultay meydan okumasına karşı konumunu sağlamlaştırıyor.
Bozgun görüntüsü vermemek siyasi açıdan anlamlıdır.
Görüntüyü kurtarmak mahalli seçimlere kadar CHP için faydalı bile olabilir.
Tam bu noktada İBB başkanı İmamoğlu yeni bir siyaset sinyali verdi.
Bu sinyal, görebildiğim kadarıyla CHP’yi daha merkeze çekme potansiyeli de taşıyor.
Aslında gösterdiği doğrultu Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi yöneltmeye çalıştığı doğrultu. Ya da ona yakın.
Ama mümkün mü bu?
İmamoğlu’nun enerjisi yüksek. ‘Çekirdekten yetişme’ tabiri onun siyaset tarzına uygun.
Ara sıra vurgulamaktan hoşlandığı gibi ‘gençliği de var.’
Ama CHP’nin onun götürmek istediği yere gelesi var mı?
Ya da şöyle tekrar edelim.
İmamoğlu’nun götürmek istediği yer ‘iktidar’sa CHP’nin oraya gelesi vardır.
Ama iktidara gelmek için değişmek gerekiyorsa değişesi yoktur.
İnsanların tabiatı öyledir. Beni olduğum gibi kabul et, değişmeyeyim, sen değiş.
Nerede o bolluk!
Bunları tabii ki CHP’nin düşünmesi gerekiyor.
CHP ya da Kılıçdaroğlu İmamoğlu’nun çıkışına izin verecek mi?
Şimdi birileri çıkıp izinle çıkıyorsan çıkmış sayılmazsın da diyebilir.
Doğrudur.
Fakat, bizdeki siyasi partiler düzeninde parti genel başkanlarının bu tür çıkışları bozma, çarçur etme kuvvetine sahip oldukları da bir gerçektir.
İmamoğlu’nun yargıyla da sorunları var.
İktidar yargı üzerindeki kontrolünü bir takım siyasi riskleri izale etmekte kullanmayı seviyor.
Bu yöntemle Cumhurbaşkanı seçiminde İmamoğlu’nu marke etmeyi başardı.
Yine başarabilir.
İmamoğlu’nun önünde meşakkatli ve netameli bir yol olduğu aşikâr.
Yolun ucu yeni bir merkez partiye bile çıkabilir.
Kılıçdaroğlu rahat mı?
Nerdee…
2024’te İstanbul’u ve Ankara’yı kaybederse Kılıçdaroğlu’nun işi İmamoğlu’nunkinden daha zor.