Doğrusu ‘metal yorgunluğu’ denildiği zaman benim hatırıma -bir antitez olarak- Bendevi Palandöken gelir.
Bilirsiniz, Bendevi Palandöken 80’lerden beri Ankara Bakkallar ve Bayiler Odası Başkanıdır.
Her zaman enerjik, her zaman neşesi yerindedir.
Metal yorgunluğuna karşı aşılıdır adeta.
Ben olsaydım çoktan yorulurdum.
‘Metal yorgunluğu’ hakkında bir fikre sahibim. Fakat bu fikri biraz takviye edeyim, kitabileştireyim dedim.
Karıştırdım interneti. Aaaa! Tomris Uyar’ın ‘Metal Yorgunluğu’ diye bir kitabı var!
‘Diz Boyu Papatyalar.’ ‘Yaz Düşleri Düş Kışları...
Bir de harika Marquez çevirileri.
Metal Yorgunluğu’nu bilmiyordum.
Nereden bulabilirim? Evvela Necip Tosun.
Necip, bizim Ankara yıllarımızın güzel adamlarından biriydi. Hala güzeldir. Ayrıca, hem iyi öykücüdür hem öykünün mahiyeti konusuna kafa yoran bir yazardır.
Hemen aradım.
Benim gibi dağınık değil Necip. İyi rast geldi, evdeymiş. Kitaplığından buldu ‘Metal Yorgunluğu’nu ve sayfalarının resmini çekip bana yolladı. Ben olsam üç dört günde bulamazdım.
Kitabın adı da, öykünün başlığı da ‘Metal Yorgunluğu.’
Fakat, başka hiçbir yerinde ‘Metal Yorgunluğu’ lafı geçmiyor.
Halbuki ben, şu günlerde siyasilerin çok kullandığı tabire Uyar'ın öyküsünden bir hat çekebileceğimi, metalin yorulmasıyla insanın yorulması arasında bir bağ çıkarabileceğimi ümit ediyordum.
Mamafih var.
Yorgun bir adam, öyküdeki Ferdi Bey.
Hayat yorgunu.
Gönül yorgunu.
İhanete uğramış.
Pişman olmuş.
Eh, siyaset de konuşuyor. 80’lere kadar ne olduysa anlatıyor. (Öykünün altında Nisan 1980 tarihi var.)
Yani, bağıntı kurarsın istersen.
Fakat, AK Parti teşkilatlarında yapılması planlanan yenilenmeye gerekçe oluşturan ‘metal yorgunluğu’nun bağlamı biraz farklı.
Metal, darbelere, basınçlara maruz kala kala yorulurmuş. Yorulduğu zaman, görüntüde bir değişiklik olmazmış. Yani yine ayakta dururmuş.
En çok uçaklarda oluyormuş. Bu yüzden, uçaklar belli bir süre kullanıldıktan sonra, görüntüsü ne kadar düzgün olursa olsun, yenilenirlermiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği ‘metal yorgunluğu’ böyle bir şey olmalı.
Demek ki, aksama ihtimali olan ‘parça’lar yenilenecek.
Bu, eğer doğru uygulanırsa iyi bir şey.
Kibirden yanına yaklaşılmayan yöneticiler... Yolsuzluğa yatkın olanlar...
Hatta her şey güneş batıdan doğmuş gibi ayan olmasına rağmen Fetö’yle mücadele konusunda isteksiz olanlar...
Bu istikamette bir yenilenme partiyi tazeler.
‘Metal yorgunluğu’nun millete sirayet etme riski de vardır.
Yenilenme, milleti de tazeler.
Eğer bu istikamette yapılabilirse.
Doğru istikamette yapılıp yapılmadığını ancak yapılınca görebiliriz.
Neden ihtiyaç duyuldu böyle bir yenilenmeye?
Bilhassa 2019 seçimleri sebebiyle.
Önce yerel seçimler, ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi.
İnsanlar ne kadar farkında bilmiyorum, iki seçim de çok kritik.
‘Doğru bir yenilenme’nin faydası görülür.
‘Yanlış bir yenilenme’nin de zararı görülür.
Tomris Uyar'ın ‘Metal Yorgunluğu’yla siyasetteki güncel ‘metal yorgunluğu’ arasında çıplak gözle görülebilecek bir irtibat kuramadım ama, öykünün şüphesiz hayatla irtibatı var.
Ferdi Bey, ‘Lin bey oğlum’ diye hitap ediyor düşlerini anlattığı, ‘bütün düşleri sınıflandırabilen’ teknoloji harikası bilgisayara.
Karşılığında bir ‘uyku’ istiyor. “Ayın som kitlesinden gelen ufak çıngırak sesleri dışında bir şey duymayacağı” kesintisiz bir uyku.
Ferdi bey bilseydi belki Ashab-ı Kehf’in uykusunu isterdi. (Topris Uyar da pek meyyal değildi böyle ‘metafizik’ hallere.)
‘Kesintisiz bir uyku’ talebi üzerine arıza veren ‘Lin bey’ ‘Ashab-ı Kehf uykusu’nu işitince ne hale gelirdi kim bilir!
Öykü bitti.
Öykü... Yani geliştirilmiş, ‘modifiye’ edilmiş kıssa...
Biz ‘kıssa’lardan istediğimiz ‘hisse’yi çıkarmakta özgürüz.
Allah uykuda insanı onarır.
Uykuda veya uyanıkken, bizi de onarsın.