Evvelce Bursa’ya bir Arap gelmiş, birkaç gün kalmış. Kaldığı sürece yağmur yağmış.
Gel zaman git zaman, aynı Arap Mekke’de Bursalı bir hacıya rastlamış.
Nerelisin?
Türkiye.
Neresinden?
Bursa.
Merakla sormuş Arap:
Ben geçen sene Bursa’ya gelmiştim. Üç gün kaldım. Devamlı yağmur, yağmur, yağmur... Allahını seversen söylesene, o yağmur hala yağıyor mu?
Bizim Hatay gezimiz de öyle oldu. Çarşıda yağmur. Dünyanın geceleri aydınlatılmış ilk caddesi Hatay’daymış. Şimdiki adı Kurtuluş caddesi, orada yağmur. Yemek yediğimiz Konak Restoran’da yağmur, Habibunneccar Camii’nde yağmur.
Musa ağacı, Hızır’la Musa Peygamber’in buluştuğuna inanılan bir su başında. Suya da Ab-ı Hayat Çeşmesi’ diyorlar. İçen gençleşiyormuş.
Efsane olduğu şuradan belli ki, içen kadınların iki gün aynaya bakmaması gerekiyormuş. Aynaya bakarsalar tılsım bozuluyormuş.
Oralarda da hep yağmur. Tabii Vakıflı Köyü’nde de.
Vakıflı Köyü Ermeni tehciri sonrasında burada kalan Ermeniler’in bir araya gelerek kurdukları bir köy. Başka Ermeni köyleri de varmış. 50’li yıllarda yeniden iskan edilmiş.
Musa ve Hızır Samandağı’na da uğramışlar ki, orada bir Hızır makamı var.
Hatay’dan zeytin, zeytinyağı, salça, zahter, defne yağlı sabun falan aldık. Buraya mahsus şeyler.
Güzel şehir Hatay. Yani, gelen boş dönmez.
Biz, mesleki olarak da boş dönmedik. AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş buradaydı. Doğal olarak, biraz siyaset konuştuk.
Numan Bey’e sorulabilecek en cazip soru, Binali Bey istifa ettikten sonra Meclis Başkanlığı’nı düşünüyor musunuz.
Kurtulmuş, siyasi açıdan uygun bir cevap veriyor soruya. Siyasi hayatında hiçbir zaman bir makama talip olmadığını söylüyor.
Tam bu sorunun zuhur ettiği günlerde, yani Binali Yıldırım ismi YSK’ye verilince Meclis Başkanlığı’ndan istifa edeceğini açıkladığı sıralarda Numan Kurtulmuş da dahil bazı siyasetçilerin Kanal İstanbul bölgesinde araziler aldıklarına dair bir haber düşmüştü piyasaya.
Meğer o, Numan Bey’in babası merhum Niyazi Bey’in vaktiyle aldığı bin 200 metrekarelik bir arsaymış. Tarihi aşağı yukarı yarım asır.
Hey gidi Selametköy! O sıralar pazarlanıyordu. Erbakan Hoca’ya, Hasan Aksay’a ve diğer bazı siyasetçilere komşu olmak için alanlar olmuştu.
Döndü dolaştı, tam Kanal İstanbul devrinde bir sonraki neslin önüne çıktı.
Numan Bey yeni sistemde siyasetin iki aksta toplanacağını söylüyor. “Sistem önümüzdeki seçimlerde oturur. Bu sistem, sadece Cumhurbaşkanlığı için değil, belediye başkanlıkları için de yüzde 50 artı bir oyun gerekebileceği bir sistem” diyor.
AK Parti’nin Hatay Büyükşehir Başkan Adayı İbrahim Güler’le kahvaltı ettik. Belediye hizmetlerinin layıkı veçhile yapılmadığını, 31 Mart’ta Hatay’ın belediyecilik açısından makus talihinin değişeceğini söylüyor.
Burada Büyükşehir ve üç ilçenin belediyesi CHP’de. 11 ilçe AK Parti’de, 1 ilçe MHP’de.
AK Partili siyasetçiler Cumhur İttifakı sayesinde Büyükşehir’in ve bütün ilçelerin AK Parti’ye geçeceğini söylüyorlar.
Tabii ben sokakta farklı görüşten insanlarla konuştum.
Evet, Cumhur İttifakı büyük imkan. Özellikle Hatay için.
Ama karşılaştığım insanlar daha ihtiyatlı konuşuyor.
Bütün MHP’lilerin AK Partili İbrahim Güler’e oy vereceğinden emin değiller.
CHP’li Başkan Lütfü Savaş’a şans verenler de çok.
Tabii herkes gönlüne göre konuşuyor.
Yalnız, şunu da söylemeliyim. Hataylıların şivesi çok hoş. Arap olanların da, Türk veya Hristiyan olanların da.
Az önce bir vatandaş “Tercih, eski AK Partili’yle yeni AK Partili arasında yapılacak” dedi.
Malum, Lütfü Savaş iki dönem önce burada AK Parti’nin Belediye Başkanıydı.
Ben bütün konuştuklarımdan ve dinlediklerimin toplamından İbrahim Güler’in biraz daha avantajlı olduğuna dair bir kanaat edindim.
Birazdan İstanbul’a dönüyoruz. Yağmur kesildi. Hatta bir ara güneş bile açtı. Yani, İstanbul’da bir Hataylı ile karşılaştığımızda “O yağmur hala yağıyor mu” diye sormamıza gerek olmayacak.