Bir ‘adalet’ deneyi

Yusuf Ziya Cömert

İnsan beyninin çalışmasıyla ilgili bir kitapta -muhtemelen İncognito’da (David Eagleman)- bir deney okumuştum. Ya orada ya da aynı yazarın Beyin adlı kitabında.

Deney bilgisayar yardımıyla yapılıyor.

Aklımda kaldığı kadarıyla şöyle.

Üç kişiyiz.

Bilgisayarda top oynuyoruz.

Paslaşır gibi.

Üç kişi sırayla topu birbirine atıyor. A, B’ye, B, C’ye, C, A’ya.

Sıralama değişebiliyor.

Ama oyunu üç kişi oynuyor.

Denenen kişinin A olduğu varsayalım.

A’nın beynine -inşallah bilimsel bir hata yapmıyorumdur- elekrodlar bağlı.

Oyun bu şekilde, üç kişi arasındaki paslaşmalarla devam ederken, yavaş yavaş paslaşmaların düzeni bozuluyor.

B ve C kendi aralarında paslaşıyorlar. A’ya pas vermiyorlar.

Deneyi yapan bilimadamları A’nın dışlanmasının, A’nın beynindeki ‘acı’ merkezini uyardığını tespit ediyorlar.

Yani, acı merkezinden, acı kadar güçlü sinyaller alıyorlar.

Evet, fiziksel bir acı değil bu. Yani insanı ‘yandım anam!’ diye bağırtmıyor.

Ama içten içe acıtıyor.

Böyle bir acının, insanı bağırtan acıdan daha tesirli, daha derin olduğunu düşünüyorum.

Şimdi bu deneyi hayata uyarlayalım.

Mesela ticarete.

Üç tüccar bir yerden mal alıyoruz. Aynı fiyata alıyoruz, aynı fiyata satıyoruz.

Sonra, mal aldığımız toptancı, birimize daha yüksek bir fiyattan satmaya başlıyor.

Veya devletin iş verme usulüne uygulayalım.

B ve C şahısları devletle iş yapabiliyor. A şahsı yapamıyor.

İhalelere girse de, en düşük fiyatı verse de kazanamıyor.

Deneyin diliyle konuşursak, devlet topu A’ya atmıyor.

Veya siyasete...

Toplumun bir kesimi siyasette temsil edilmiyor.

Çalışma hayatına...

A, B ve C aynı işi yapıyor fakat A’nın aldığı ücret B ve C’ninkinden düşük.

Ya da, aynı yeteneklere ve aynı nitelikte CV’lere sahip A, B ve C iş arıyor. B ve C bir yakınları vasıtasıyla iş buluyor. A’nin kimsesi yok, iş bulamıyor.

Yargıya.

A, B ve C aynı suçları işliyor. A’ya beş yıl ceza veriliyor, B’ye iki yıl. A yatıyor, B infazdan kurtuluyor. C ise hiç ceza almıyor, hatta takibata bile uğramıyor.

Diyelim ki birbirine eşit üç Fetöcü’den ikisi hüküm giyiyor üçüncüsüne hiçbir şey olmuyor.

Veya eğitim hayatına.

A, B ve C sınavda aynı sayıda soruya doğru cevap veriyor.

B ve C geçer not alıyor. A, düşük not alıyor.

Veya ailenize...

Çocuklarınızdan Ayşe ve Fatma’ya mesela doğum gününde hediye alıyorsunuz. Ali’ye bir şey almıyorsunuz.

Bu misallerin hepsinin ‘tema’sı
‘adalet.’

Demek istediğim de şu:

Adaletsizlik acı verir.

Adaletsizliğin verdiği acı, fiziksel acıdan daha derindir.

Herkes, yukarıda A, B ve C temsili isimleri üzerinden verdiğim misallerin bizim toplumumuzda yaşanıp yaşanmadığını veya az mı çok mu yaşandığını kendi kabiliyeti, kendi görgüsü ölçüsünde değerlendirebilir.

Tabii değerlendirirken de adil olmak lazım ve adil olmak her zaman kolay değil.

Çünkü insanlar adaletsizliği ‘başkaları’ maruz kaldığı zaman genellikle fark edemiyor.

Ya da az fark ediyor, az umursuyor.

İnsanlar, ancak adaletsizlik kendi başlarına gelince adalet istemeyi akıl edebiliyor.

İnsanlar, adaletsizliği kendileri yaptığında veya ‘kendi tarafı’ yaptığında da fark edemiyor. Fark etmek istemiyor.

‘Karşı taraf’ın yaptığı adaletsizliğe karşı daha duyarlı oluyorlar.

Eski Yunan’ın adalet tanrıçası Themis veya Roma’nın adalet tanrıçası Justitita genellikle gözleri bir çaputla bağlı olarak tasvir ediliyor.

Bizler ise bir yolunu bulup çaputun kenarından bakıyoruz.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (37)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.