Türkiye İttifakı’ çok çeşitli çağrışımlara kapı açan bir ifade. Hele de şu seçimlerden sonra söylendiği zaman.
Hepimiz bir olalım. Parti veya grup menfaatlerini bir kenara bırakalım. Seçim bitti. Seçimsiz dört sene var önümüzde. Hepimiz Türkiye için kolları sıvayalım. Ayrılıkları, gayrılıkları unutalım. Küstüklerimizle barışalım. Yenilenelim, tazelenelim.
Böyle şeyler gelebiliyor insanların aklına.
Çünkü ‘Türkiye ittifakı’ içerir böyle şeyleri, eğer içermesine müsaade ederseniz.
Muhayyileniz yeterliyse daha da açabilir, siyasi dalgalanmalar sırasında tasfiyeye maruz kalanlarla kucaklaşmaya kadar götürebilirsiniz beklentilerinizi.
Götürenler olmadı değil. Milli Görüş’ün heyecanlı hatiplerinden Şevki Yılmaz açtı böyle bir bahis.
Kucaklaşmanın, ama laf ola beri gele şeklinde değil, ilkelere istinad ederek tazelenmeyi tavsiye etmenin iyi bir şey olduğunu teslim etmemiz gerekiyor. Yani kötü bir şey söylemedi Şevki Yılmaz Hoca.
Kıdemli ağabeylerden Bülent Arınç’ın da benzer sözleri vardı.
(Gerçi Arınç’ın grafiği AK Parti’de çok indi çıktı. İçeriden gibi konuşuyor. Ama sesi içerinin dışarısından geliyor.)
Eski başbakan Davutoğlu’nun özeleştirileri daha kapsamlıydı. Fakat bağlamı, içeriği Arınç’ın ve Yılmaz’ın önerilerinden farklıydı.
Eleştirilerinin isabetli olup olmadığına bakmak yerine Davutoğlu’nun şahsıyla ilgili sataşmalara yönelenler oldu. Bu sataşmaların AK Parti’ye bir faydası olur mu? Zannetmiyorum.
Peki mümkün mü sözü edilen türden bir tazelenme?
İnsan tahayyül ederken zorlanıyor. Ama teorik olarak mümkün.
Karar verirsin, yaparsın ve olur.
Olabildiği kadar olur.
Olmayan kısmını zamanın akışına havale edersin.
Neden zor tahayyül etmek?
AK Parti, iktidarının belli bir safhasından sonra kendisine bir yol çizdi. Aslında yol çizmedi, bir yol takip etti.
Ve o yolda bir mesafe aldı.
İçindeki, yol için müsait bulmadığı unsurları olabildiğince tasfiye etti.
Dışarıdan, yola uygun transferler yaptı.
Tabii ki o yolun handikapları var. Bir tarafınız çoğalırken başka bir tarafınız eksiliyor.
Çoğalan tarafınız, eksilen tarafınızın yerini dolduruyor.
Yavaş yavaş yeni bir hüviyet teşekkül ediyor.
Belli ki, herkes memnun değil o yeni oluşan ‘hüviyet’ten.
Tahayyüldeki zorluk da şurada.
Bu kadar mesafe aldıktan sonra navigasyon aletlerindeki ses kaydının dediğine benzer bir şekilde ‘rota yeniden oluşturulabilir’ mi?
İşte burada, ‘mümkün’ kelimesinin anlamı ‘muhal’ kelimesine yaklaşıyor.
***
‘Türkiye ittifakı’ ve ‘demiri soğutma’ metaforu, kucaklaşma, barışma, ilkelere dönüş söylemleri için bir şemsiye vazifesi görmüş olabilir.
Ancak bu ifadeler her muhitte aynı istikamette algılanmadı. Aynı çağrışımlara yol açmadı.
Mesela, MHP lideri Bahçeli Cumhur İttifakı varken Türkiye ittifakının ne anlama geldiğini sorgulama ihtiyacı hissetti.
Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri Cumhur İttifakı içindeki yakın ortak MHP’ye bir alternatif arayışını mı içeriyordu?
Demirin soğuması ‘beka meselesi’nin cazibesini kaybetmesi gibi bir neticeye kapı açar mıydı?
AK Parti teşkilatlarında MHP seçmeninin Ankara’da ve Türkiye’nin batısında beklenen oy desteğini vermediğine dair yakınmalar yaygındı. Seçime ittifaksız girilen bazı doğu illerinde de MHP öne geçti.
Bu durumda, acaba AK Parti MHP’yle ittifak ilişkisini ciddi bir biçimde sorgular mı?
AK Parti’nin ittifaklar yerine öz kaynaklara yönelmesi parti platformlarında tartışmaya açılabilir mi?
Bahçeli’nin ‘Türkiye ittifakı’ ifadesine gösterdiği reaksiyonda ve hatta Davutoğlu’nun deklarasyonuna yaptığı göndermelerde buna benzer istifhamların etkisi vardır.
Halbuki, Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ortaya çıkardığı ve MHP lideri Bahçeli’nin tespit edip önerdiği bir zaruret.
AK Parti de MHP de ittifakın faydasını gördü.
Bahçeli ittifak süresince partisini büyüttü. Erdoğan referandumda ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50 barajını ittifakla aştı.
Bugünün şartlarında AK Parti’nin ittifaktan sarf-ı nazar etmesi düşünülemez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Bahçeli’nin hassasiyetlerine duyarlı. “Cumhur’dan kastımız tüm Türkiye’dir. Türkiye ittifakı Cumhur İttifakı’nın bir versiyonudur” sözleri bu duyarlılığı gösteriyor.
Hülasa-i kelam, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Türkiye ittifakı’ ifadesiyle irtibatlandırılan beklentiler de kaygılar da abartılı.
Esaslı bir politika değişikliği ufukta görünmüyor.