Aynı bütçeyle daha iyisi yapılabilirdi

Yusuf Ziya Cömert

Mehmet Akif Ersoy rolünü Yavuz Bingöl’ün oynadığı ‘Akif’ filmiyle biraz ilgilenmiştim.

Yavuz Bingöl’ün, Akif’i daha iyi anlayabilmek için Arapça öğrendiği söylentisi çıkmıştı. Bu sebeple niye Arapça öğreniyordu ki Yavuz Bingöl? Akif’in vaazları da, şiirleri de Türkçe.

Konuyu Sebilürreşad’ın Genel Yayın Yönetmeni Fatih Bayhan’la görüşmüştük.

Bayhan, Bingöl’den naklen şunu aktardı: “Akif Hafız-ı Kur’andı. Anadolu’da Ayet-i Kerimelere atıf yaparak konuşmalar yapıyordu. Kur’an ayetlerini okuyacağım sahnelerde lafzı tam olarak çıkartabilmek için Arapça öğreniyorum.”

Açıklamayı bu köşede yayımlamıştım. Makuldü.

Fatih Bayhan, sağ olsun, aradı, Akif filminin galasına davet etti.

Gittim.

Oyuncuları pek tanımıyorum. Benim sinema kültürüm epeyce eskidi.

Ama oyuncuların canlandırdığı tarihi şahsiyetleri tanıyorum.

Akif’in yakın dostu ve Sebilürreşad’daki sağ kolu Eşref Edip’i... Akif’in damadı Ömer Rıza Doğrul’u.

(Ömer Rıza Doğrul, Mevlana Şibli'nin Asr-ı Saadet adlı siyer kitabının mütercimidir. Ayrıca, Mısırlı alim Ali Abdürrazık’ın el-İslam ve Usulü’l Hükm (İslam ve Yönetim Usulü) kitabını da Türkçe’ye tercüme etmiştir. Okunmaya değer kitaplar olduğunu söyleyebilirim.)

Ali Şükrü Bey de Birinci Meclis’in etkili muhaliflerinden. Sonra Topal Osman tarafından öldürüldü.

Topal Osman Ali Şükrü Bey’i talimatla mı öldürdü yoksa inisiyatif mi kullandı hala tartışanlar var.

Mehmet Akif Bey’in oğlu Emin’i de Ali İlmi Fani’nin Rıza Tevfik’le mektuplaşmalarından hatırlıyorum.

Edirne’de askermiş. Arkadaşlarına Kur’an-ı Kerim öğretmeye çalışıyormuş. Takibata uğramış. Sonra da kaçmış. Ali İlmi Fani o sıralar bağımsız olan Hatay’da. Emin Bey’e yardımcı olmaya çalışıyor.

Sonra Emin Bey kötü alışkanlıklar edinmiş. Akif’in öteki çocukları gibi o da yoksulluk içinde vefat etmiş.

Bu kadar tanıdık bir filmin aynı sahnesinde bir araya gelince alakayla seyrediyorsunuz.

Mütareke yılları. İstanbul işgal altında. Mustafa Sağir isimli Hintli bir İngiliz casusu da Sebilürreşad’a dadanmış. Hamiyetperver bir Hintli Müslüman kisvesiyle İstanbul’da dolaşıyor.

Bu bilgi bende yoktu. Filmde öğrenmiş oldum. Sonradan casusluk suçundan Ankara’da idam edildi.

Mustafa Sağir Sebilürreşad’a para yardımı yapıyor. Bu derece ilişkileri olmuş mudur Sebilürreşad’la?

Yadırgadığım ilk şey: Mehmet Akif “Bu koşullar altında” diye bir ifade kullanıyor.

Dil bir ölçüde sadeleştirilebilir. Aradan 100 yıl geçmiş. Ama ‘koşul’ dememiz gerekir miydi? Akif “Bu şartlar altında” dese anlamaz mıydı seyirci?

Ayrılık sahneleri beni daima etkiler. Oldukça sahiciydi, Akif’in gece vakti hane halkına veda ederek Ankara’ya müteveccihen evden çıkışı.

Yolda Anzavur çetesi yakalıyor Akif’i, Ali Şürkü Bey’i ve Emin’i.

Kafalarına çuval geçiriyorlar. Öldürecekler. Nişan aldılar.

Tüfekler patladı.

Ölmedi bizimkiler.

Meğer Teşkilat-ı Mahsusa’nın efsanevi reisi Kuşçubaşı Eşref Hızır gibi yetişmiş, Anzavur’un adamlarını tepelemiş.

Bunu hiç duymamıştım. İhmal edilemeyecek bir hadise. Olmuş da ben mi okumamışım?

Olur olur. Bilmemek ayıp değil.

Araştırdım.

Yolculuk sırasında (İzmit’te değil) Eskişehir yakınlarında Kuşçubaşı’yla bir araya gelmişler.

Ama Anzavur’un bir infaz teşebbüsü yok.

Sinema hayatın aynısı olmaz. Bir şeyler katarsın. Bir ‘izlek’ takip edersin.

Bence, Akif’in hayatının bir kesitini anlatmaya çalışan bir filmde böyle kurmaca bir ayrıntıya ihtiyaç duyulmamalıydı.

Buna tahsis edilen dakikaların Akif’in vaazlarının insanlar üzerindeki etkisine ayrılması daha faydalı olurdu.

Akif, Ankara’ya o sıralar Milli mücadeleyi önemli bir safhaya getiren Mustafa Kemal’in daveti üzerine gidiyor.

Kendisiyle zaman zaman görüşüyorlar.

Akif, bir bakıma, hem bir hatip hem de bir milletvekili olarak Mustafa Kemal’in yönetiminde çalışıyor.

Aynı şey Ali Şükrü Bey için de geçerli.

Yani bu üçlünün hatta Hasan Basri Çantay’ı da ilave edersek dörtlünün hayatlarındaki sorunsuz kesit.

Herkes Milli mücadelenin içinde.

Sonraki sıkıntıları, çalkantıları biliyor olmak, itiraf edeyim, filmi seyrederken insanı yoruyor.

Bunda filmin kabahati yok. Çünkü film kendisini İstiklal Marşı’nın yazılmasının etrafındaki olaylarla sınırlamış.

Sözü uzatmayayım.

Şöyle bir cümleyle tamamlayayım.

Aynı bütçeyle, hatta aynı oyuncularla ama daha itinalı bir çalışmayla daha iyi bir ‘Akif’ filmi yapılabilirdi.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (10)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.