Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi siyasi alanda ‘parametre’leri değiştirdi.
Eyvah! Parametre dedim. Bunun Türkçesi yok mu?
Var aslında. ‘Değişken’ kelimesi yakın bir anlam taşıyor.
Fakat, ‘değişken’ kelimesi, kelimenin tabii anlamıyla karşılamaz ‘parametre’yi.
Bir ‘kavram’ olarak karşılayabilir.
‘Değişken’in, değişip duran şeylere denmesi münasiptir.
Halbuki, ‘parametre’ yerine kullanabileceğimiz ‘değişken’ başka bir anlam ifade eder.
Mantıkta veya matematikte, denklem içindeki, değiştirdiğiniz zaman denklemin sonucunu da değiştirecek bir değerdir ‘değişken.’
Neyse, fazla kafa ütülemeyeyim, bugün benim ‘parametre’mi idare edin.
Eski sistemde, Cumhurbaşkanlığı seçiminde en çok oy alan aday kazanıyordu.
Yeni sistemde Cumhurbaşkanı seçilme barajı yüzde 50 oldu.
Siyaset, daha iyi sonuç almak için eski muvazaalı, hile-i şer’iyeli ittifakların yerine açık ittifakları mümkün kılan bir düzenleme yaptı.
Seçimde Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı yarıştı.
Yüzde 50 barajını Cumhur İttifakı geçti.
Yeni sistem, yerel seçimde de barajları yükseltti.
Eskiden bütün partiler kendi adayıyla yarışa giriyordu.
Herkes yarışıyor, bir oy fazla alan kazanıyordu.
Diyelim, üç parti yüzde 30 oy alıyor. Yüzde 30,1 oy alan kazanıyordu.
Bazı seçim bölgelerinde yine öyle olacak.
Ya kritik seçim bölgelerinde?
Mesela İstanbul ve Ankara’da?
Yüzde 30,1’le birinin seçilme ihtimali var mı?
Artık yok.
İki şehirde de yüzde 50’yi bulursan seçiliyorsun.
Yüzde 50’nin altındaki her bir puan risk içeriyor.
Belki yüzde 49’la kazanırsın. 48’le kazanırsın.
Ama Ankara’da 40’la kazanabilir misin?
Çok şüpheli.
İstanbul’da yüzde 40’la kazanabilir misin?
O da biraz şüpheli.
Yeni sistem, yerel seçimde seçilme barajını yüzde 50’ye çıkarmadı ama yaklaştırdı.
İleriki zamanlarda, siyaset yeni şartlara intibak ettikçe yerel baraj da yüzde 50’ye çıkar.
Resmi olarak değil, fiili olarak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’na avdet etmesi, yeni sistemin yerel barajı fiili olarak yükseltmesinden kaynaklanıyor.
Muhalefet de aynı çaba içinde.
İki taraf da çabasında haklı.
Bu seçimin galibini İstanbul ve Ankara sonuçları belirleyecek.
İstanbul için ‘çalışmalar’ devam ediyor.
Binali Yıldırım mı yoksa başka biri mi?
Hesaplar ince, mesele hassas.
İsmi ortaya çıktıktan sonra Yıldırım’dan dönüş sorun olur.
Aday gösterilirse kazanır mı Binali Bey?
Kazanma ihtimali en yüksek adaydır.
Başkası gösterilse kazanır mı AK Parti?
Muhtemelen kazanır. Ama gösterilebilecek en kuvvetli aday Yıldırım’dır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu görmeme ihtimali yoktur.
Erdoğan dün AK Parti’nin Ankara adayını açıkladı.
Mehmet Özhaseki.
Kuvvetli bir aday.
Kazanma şansı yüksek.
Fakat Ankara’da Mansur Yavaş var.
Bir önceki seçimde burun farkıyla Melih Gökçek’e kaybetmişti Mansur Yavaş.
Bu seçime de, eğer aday gösterilirse iddialı çıkacaktır.
Hangi partiden aday olacak Yavaş?
CHP’den mi, İyi Parti’den mi?
Akşener’le Kılıçdaroğlu’nun pazarlıkları sürüyor. Verilecek karar, yani Yavaş’ın hangi partiden aday gösterileceği, Yavaş’ın alacağı oya etki eder.
CHP’den gösterilirse şansı artar.
Bu seçimde Melih Gökçek faktörü var mı?
Var.
Ankara’lılar, Melih Gökçek’in, Özhaseki lehine seçimin içinde olduğunu söylüyorlar.
İttifaklar oluşuyor ama, bir ittifak daha var.
‘Aşağıdaki ittifak’ diyebilir miyiz buna?
Aşağıdaki ittifak, yukarıdaki ittifakın izdüşümü olmaz her zaman.
MHP seçmeni, ya da bir kısmı, AK Parti yerine hoşuna giden başka bir adayı destekleyebilir.
Veya AK Partili bazı seçmenler MHP’ye oy vermek istemeyebilir.
Bunları kontrol etmek imkansız.
Bu istisnai seçmen türünün seçimlere heyecan kattığını kabul etmemiz lazım.
HDP’liler de elbette önemli bir faktör. Hassas yerlerde dengeleri etkileyebilirler.
Anketçiler, ‘aşağıdaki ittifak’ı ölçmek için bir ‘aygıt’ geliştirdi mi bilmiyorum.
Geliştirebilseler, yeni sistemde çok iş yaparlar.