En çok Anabasis’in “On binlerin dönüşü” kitabında dikkatimi çekmişti. İki bin beş yüz sene önceki Anadolu’nun nasıl bir yer olduğunu merak edenlere tavsiye ederim.
Ne çekti dikkatimi?
Fal.
Eski Yunanlılar, önemli bir konuda karar vermeden önce hayvan kesip bağırsaklarına bakıyorlar.
Bağırsakların nesine baktıkları kitapta yazmıyor. Ama bağırsakların kararına itibar ediliyor.
İnsanlar meraklı varlıklar.
Yarın ne olacak?
Kazanacak mıyız, kaybedecek miyiz?
Seviyor mu, sevmiyor mu?
Bunları anlayabilmek için varlıkla, varoluşla alakalı lüzumlu-lüzumsuz bağıntılar tahayyül ederek meraklarını gidermeye çalışıyorlar.
Fal işleri, malumunuz, günümüzde de devam ediyor.
Futbol kulüpleri bile fal müessesesine başvuruyor.
Sorguladığın zaman, ‘fala inanma, falsız da kalma’ diyorlar.
Siyasette var mıdır böyle şeyler?
Mesela, CHP lideri Kılıçdaroğlu fal baktırıyor mudur?
(Devlet Bey’in rakamlar arasındaki ilişkilere dayanarak siyasi öngörülerde bulunduğunu hatırlıyorum. Bugünlerde daha gerçekçi davranıyor.)
İnsanların içindeki merak zapt edilir bir şey değildir.
Ne olacak?
Seçimde ne kadar oy alacağız?
Referandum evet mi çıkacak, hayır mı?
Falın yerine faldan daha tutarlı, daha akla yakın bir yöntem kullanırsınız.
Anket yaparsınız.
Anketler doğruyu mu söyler?
Eğer en isabetli anket metodunu hilesiz hurdasız kullanırsanız, anketçilerin tabirleriyle ‘örneklem’lerinizi, köy-kent dağılımını, tercih ettiğiniz şehirleri isabetle belirlerseniz seçimin neticesinden evvelki en doğru verileri elde edebilirsiniz.
Fakat bir tecrübemiz var.
Ciddi şirketler bile çok fena yanılabiliyor. Mesela 1 Kasım seçimlerinde Konda yüzde 7 yanılmıştı. Sonar’ın ‘sapma’sı ise yüzde 9’u bulmuştu.
Aynı şirketlerin daha isabetli sonuçlar bulduğu seçimler de oldu şüphesiz.
Yine her seçimde bazen bir, bazen birden fazla şirket yüzde yüze yakın isabet kaydetti.
Anket şirketleri arasında son seçimin galibi AG’ydi. AK Parti’nin yüzde 49,5 oy aldığı 1 Kasım’da AG’nin tahmini yüzde 47.2’ydi.
Bugünlerde referandum anketleri tedavüle girdi.
Kimi ‘hayır’ çıkarmış, kimi ‘evet.’
Aradaki makas yüzde 20’yi aşıyor.
‘Evet’i yüzde 60’ın üzerinde gösterenler olduğu gibi, yüzde 40 civarında gösterenler de var.
Keza, ‘hayır’ı yüzde 60’a yaklaştıranlar veya yüzde 40’ın altında bulanlar.
Tabii ki herkes gönlüne göre bir anket bulup inanıyor.
Anket, faldan daha akla yakın bir metot.
Yani, ‘ankete inanma, anketsiz de kalma’ demek, ankete haksızlık olur.
Anketleri yaptır. Kendi yaptırdığın ve başkalarının yaptırdığı anketlere bak.
Anketlere istinaden bir yol haritası, bir politik eylem planı yap.
Ama tedbiri elden bırakma.
Referandumda, uzun bir pusula dolusu parti ve pusulanın arkasına eklenen sayısız aday yok.
Topu topu iki seçenek var. Evet ve hayır.
Bu, anketçiler için kolaylıkmış gibi görünüyor.
Seçenek iki tane fakat duygular muhtelif. Anketçiler duygusal atmosferi neyle ölçecek?
Keza, yüzde 50.1 ile yüzde 49.9 arasındaki fark çok küçük.
“Efendim, ben ‘hayır’ı yüzde 50,1 buldum, çok yakın tahmin yaptım.”
İyi de evet yüzde 50,1 olunca sen çuvallıyorsun.
Milimetrik bir sapma her şeyi alt üst edebiliyor.
Yani referandumda anketçilerin işi çok zor. Bilhassa bu referandumda.
Anketleri okumak da zor.
Bu zorluğu telafi edecek önemli bir faktörü zikretmemiz gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Riyad’a giderken anketlerle ilgili bir açıklama yaptı.
“Sağlıklı bir anket döneminde değiliz. Araziye çıkışla anketlerin bize akışı daha da yoğunlaşacak” dedi.
Farklı yorumlayanlar oldu ama bana göre bu cümleler, ‘Anketler iyi ama sahaya çıkınca daha iyi olacak’ anlamına geliyor.
Erdoğan’ın bakışı, bir tecrübeyi yansıtıyor.
Şunda herhalde hemfikiriz: Seçmenin nabzını tutmada, anketleri okumada ve anketlerin gösterdiği ve gizlediği şeyleri görmede en usta siyasetçi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.
‘Evet’in en büyük avantajı da Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.