Sekiz yaşında bir çocuk, adı Ali, ben buraya gelmeden bir gün önce öldürüldü.”
“Sadece tanka bakmak, tankı görmek istiyordu, onlar, Ali’nin kafasını havaya uçurdular.”
“Gerçek üstü olan, bizim güvende olmamız. Beyaz derili insanlar tankların karşısında dikiliyorlar. Onlar tankların tuhaf ışıklarını açıp bize bağırıyorlar. Çocuklar arkamızda oynuyorlar, bizimle oynamak için molozlara yaklaştıklarında “La! La!” diye sesleniyoruz. Bizimle oynamak istiyorlar çünkü bir kafeste doğmana ve bağırmadan hiçbir gece geçirmemiş olmana rağmen oyun oynayabiliyorsun.”
“Burası gibi bir yerin varlığına inanamazdım. Dahası var… İnanabilir misiniz burada çocuklar olduğuna?
Korkuyu unut. Gece bana böyle dediler, korkuyu unut. Kendi bedenimin kaygısına düştüğüm, yeryüzünün en yoğun nüfuslu yerindeki bir evin içinde isimsiz bir şekilde ölmekten endişelendiğim için utandım. Burada çocuklar işgalin şehitleri olarak ölüyorlar. Bedelini, isimlerini bile bilmeksizin ödüyoruz. Daha çok insana ihtiyacımız var.”
29 Ocak 2003.
16 Mart 2003’te, Gazze’nin güneyindeki Refah’ta, İşgal altındaki Filistinli insanların haklarını müdafaa ederken, İsrail’in askeri buldozerleri tarafından ezilerek öldürülen Rachel Corrie’nin günlüklerinden bir sayfa…
Corrie bir Uluslararası Dayanışma (ISM) Hareketi gönüllüsü.
İki İsrail buldozerine karşı 8 ISM aktivistinin 3 saatlik direnişi sırasında öldürüldü. Ölümü öncesinde üzerinde parlak, fosforlu, turuncu bir yelek ve elinde megafon vardı. Öldürüldüğü esnada Filistin’deyken tanıştığı dostu eczacı Samir Nasrallah’ın ailesinin evini yıkmaya çalışan İsrail buldozerinin karşısında duruyordu. Buldozer tarafından iki kez çiğnenmesi sonucu kafatası kırıldı, kaburgaları parçalandı ve akciğerleri delindi.”
İyi bir insan Corrie. İyilik yapmak ruhunda var. 3 yıl süreyle haftada bir akıl hastalarını ziyaret ettiği gönüllü bir çalışmaya katılmış.
Binlerce kilometre uzaktaki Filistin’de İsrail buldozerlerinin karşısına niye dikildi ki Rachel?
Temiz bir vicdan, insana menfaatle, kazanma hırsıyla, “Bana dokunmayan yılan bir yaşasın” mantığıyla bağdaşmayan işler yaptırabiliyor.
Bugün Gazze, 20 yıl öncesiyle kıyaslanması mümkün olmayan bir soykırımla karşı karşıya.
ABD’nin alelacele sevk ettiği mühimmat her gün onlarca Gazzeli çocuğun bedeninde patlıyor.
Biz, protesto etsek mi iyi, etmesek mi iyi, protesto edince ne olacak, İsrail’le ticaretimiz arttı mı eksildi mi sualleriyle, her birimiz hayatı kendi siyasi konumuna ve konforuna uydurarak tartışıyoruz.
Herkes kendi tezini güle güle kullansın.
Bizde protestolar biraz devam etti, sonra durdu.
Avrupa’da, Amerika’da aktiviteler bizdekine göre daha yoğun.
Hele iki hafta kadar önce (25 Şubat’ta) bir Amerikalı hava askerinin İsrail’in ABD büyükelçiliği önünde “Filistin’e Özgürlük” çığlıklarıyla kendisini ateşe vermesi son derece sarsıcı bir hadiseydi.
Adı Aaron Bushnell. Genç bir adam. 25 yaşında.
İsrail Büyükelçiliğinin ön kapısına doğru yürürken şöyle diyordu:
“Ben ABD Hava Kuvvetlerinde aktif görevdeyim. Artık soykırımın bir parçası olmayacağım. Aşırı bir protesto eylemi yapmak üzereyim. Ancak Filistin’de halkın sömürgecilerin elinde çektiklerine kıyasla hiç aşırı sayılmaz. Bizim yönetici sınıfımızın kararına göre bu normal.”
Sonra kendisini ateşe verdi. Bedeni alevler içinde yanarken defalarca “Özgür Filistin” diye bağırdı.
7 saat sonra öldü Aaron Bushnell.
Temiz bir vicdanın, soylu bir ruhun isyanı.
Böyle bir eylemden haberdar olduğunuzda ne yaparsınız?
En azından saygı duyarsınız.
Kendi duyarlılığınızı ya da duyarsızlığınızı sorgularsınız.
Kaldıysa eğer utanmanız, belki utanırsınız.
Öldüğünü işitince “Allah Rahmet eylesin” diyesim geldi.
Hatta dedim de…
İnsanların çoğu bu hisleri yaşadılar.
“Mendebur kafir” diye nefret saçanlar da oldu. Allah gönüllerine göre versin.
İsrail buldozerlerinin altında kafatası kırılan, kaburgaları parçalanan Rachel Corrie’nin eylemi, ya da Aaaron Bushnell’in Gazze’deki katliama ortak olmamak için, bir taraftan da dünyanın vicdanına dokunmak için kendisini ateşe vermesi.
İsteyen “Yanlış yapıyorsun” desin, isteyen “Doğru.”
Allahu Te’ala’nın böyle temiz vicdanları karşılıksız koymayacağını ümit ediyorum.
Zulmedenlerin ettiklerini bulmalarını ne kadar istiyorsam iyilik yapanların iyiliklerinin karşılığını görmelerini o kadar istiyorum.