‘6’lı Masa’nın neresi iyi’ sorusu ‘hiçbir tarafı iyi değil’ cevabını içerir.
Eğer soruyu menfi yorumlarsan.
Soru ilk anda böyle düşündürse de benim maksadım müspet tarafını da dikkate almak.
6’lı Masa’nın genel görünümünde bu sorunun cevabının menfi olmasına sebep olabilecek aksaklıklar var.
İktidarın siyasi yasaklı hale getirmek ya da bir yasak tehdidiyle malul etmek için özel bir gayret sarf ettiği aşikâr olan İmamoğlu’nun mağduriyetine sahip çıkma konusunda bile pürüzsüz bir görüntü sergileyemediler.
Tabir caizse mağduriyetin rantına bile talip olmakta ihtilaf ettiler.
CHP isteksizdi, muhtemelen İmamoğlu’nun isminin CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı hedefine gölge düşürmesinden endişe ettikleri için.
İyi Parti lideri Akşener’in ‘seçilecek aday’ vurgusu makul görünüyor.
Ancak bu vurgu muhtelif yorumlara açık.
Bu yorumları İyi Parti’den bazı siyasilerin endişeli beyanları da teyit ediyor.
Neyden endişe ediyorlar?
Kılıçdaroğlu’nun seçilememesi ihtimalinden.
Bu endişenin vücut verdiği ihtirazi kayıtlar ciddi bir yekûn oluşturuyor.
Bu yekunu oluşturursan hasbelkader Kılıçdaroğlu’nu 6’lı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan ettiğin günden itibaren oluşturduğun yekunu bir yük olarak sırtında taşımaya mecbur kalırsın.
6 tane farklı parti birlikte seçimi kazandıklarından kararları nasıl alacaklar?
Yeni Cumhurbaşkanı icraatı nasıl yapacak?
Bu soru külfet çağrışımı yapıyor.
Her meselede bir araya gelip karar almaları mı gerekecek?
Hiç pratik değil.
Vaat ettikleri ‘güçlendirilmiş parlamenter sisteme’e nasıl bir prosedürle geçecekler?
Bunun içinde de külfet var.
Meclis’te çoğunluk lazım, bulursun, bulamazsın, buldun diyelim o zaman yeniden seçime gitmen lazım, bunca sorun birikti onları çözmeden nereye gideceksin?
İyi bir şey olabilir parlamenter sistem.
İçinde kuvvetler ayrılığı olan bir başkanlık sistemi de iyi bir şey olabilir.
Fakat bunlar iktidarı devralan bir heyetin ancak paralel gündemi olabilir.
Yani icraata kesintisiz devam edersin, elindeki sistem hangisiyse onunla.
Önceliğin birikmiş sorunları çözmek olur.
Ama bir taraftan da hangi idare sistemine geçeceksen onun çalışmasını yaparsın.
Vatandaşın gelir gelmez sistemi değiştirmekle meşgul olmayı, enerjisini sistemi değiştirmeye tahsis etmeyi vaat eden bir iktidarı dört gözle beklediğini düşünmüyorum.
Yetki elinde, çöz işte sorunları.
Tamam, güç zehirlenmesi diye bir şey var, bu gerçek. Öyleyse ibret al sen zehirlenme.
Bu arada, geçenlerde Yıldıray Oğur yazısında “Henüz elde edilmemiş bir iktidarın yozlaştırması”ndan bahsediyordu.
Tabir hoşuma gitti.
Evet, iktidara talip hemen bütün kesimlerde henüz Kaf Dağı’nın ardında olan iktidarın yozlaştırmasına dair belirtiler var ve bu da muhalefetin dağınıklık imajını besliyor.
6’lı Masa’nın liderleri bilhassa toplantılar vesilesiyle birlik, beraberlik görüntüleri veriyorlar.
Toplantıların sonuç bildirilerinde de kararlılık mesajı yayınlıyorlar.
Ancak kararlılık mesajlarının seyrek frekansı dağınıklık imajını dağıtmaya yetmiyor.
Öte yandan, 6’lı Masa’nın arka planında komisyonlar hummalı bir çalışma yürütüyor.
Her alanda uzman isimler bir araya geliyor, tartışıyor, uzlaşıyor ve alanlarında sağlam metinler ortaya çıkarıyorlar.
Mesela ekonomi alanında hemen bütün partilerin iktidar kadrolarını imrendirecek kuvvetli uzmanları var.
Hukuk alanında da öyle.
Oralardan birlikte çalışma görüntüsünü hiç bozmayan, Masa’daki partilerin uzlaşma potansiyellerini yansıtan çözümler üretiyorlar.
Kendilerine tevdi edilen işin hakkını verdikleri düşünülebilir.
Fakat o çalışmalar vitrinde değil.
Belediyelerin altyapı çalışması gibi, ilk bakışta göze çarpmıyor.
Liderler o çalışmaların kıymetini bilirler mi yoksa ince hesaplarla ziyan olmasına mı sebep olurlar?
Artık kendi bilecekleri iş.