En son söyleyeceğimizi baştan söyleyelim denir ya bazen. Bir belediye önce kendini yönetiş kurgusunda bütün çalışanlarıyla katılımcılığı sağlamalı, sonrasında ise bütün bir ahaliyi kendi çalışmalarına ortak etmelidir. Şehir için tepede duran bir karar mekanizması olmaktan ziyade, şehirlilerle birlikte karar alma yetisine kavuşmalıdır diyor mimar Serkan Duman. Nihayet dergisi önemli bir dosya açmış Aralık sayısında. Kıymetli yazarlar yerel yönetici seçimleri arifesinde şehirlerle ilgili beklentilerini tekliflerini uyarılarını dile getirmişler. Bir belediye başkanımızla konuşurken hayatımızı doğrudan etkileyen her konuda tercih ve fikirlerimizi söyleyebileceğimiz iletişim kanallarının gerekliliğinden söz etmiştim. Özellikle de kalıcı kararlar alınırken o bölgenin sakinleriyle her fırsatta istişare çok önemli. Seçimle gelmiş bir kişi yetkiyi almış, neden her aşamada sormak zorunda olsun, gelecek seçime kadar uygun gördüğü şekilde tasarruf hakkı var demişti başkan ve yaşamın akış hızına, değişimin ruhlarımızı öldüren köksüzlüğüne bakınca bu yaklaşım aklıma yatmamıştı. Dört beş katlı apartmanların olduğu sokağınıza birden oniki katlı bina dikilince, bütün kaldırımlar arabaların istilasına uğrayınca buna seyirci kalmak mümkün mü? Hergün kullandığınız kıyı şeridi, Moskova meydanlarını aratmayacak beton denizine dönüşünce, başka türlü bir muhayyile neden yeşeremiyor diye soracak kimse bulamamak, dikkate bile alınmamak ümit kırıcı. Bir şehrin kayısı bahçeleri yerle yeksan olurken, başka bir şehirde mümbit ova taş bina yığınlarıyla doldurulurken, şehir geleneğimizde böyle ovalara bahçelere beton dökmek var mıdır diye sormak zorunda aklı başında yurttaşlar.
Faruk Yaslıçimen yönetişim ve katılımcılığın kültür çalışmaları ayağına değinmiş. Kaynakları tamamiyle populist işlere harcamanın sakıncalarını dile getirirken soruyor; sayın başkan, söz gelimi halktan elli kişi ortak bir taleple bir sanat kursu açmak istediklerini beyan ettiklerinde destek verecek misiniz, kursu açacak mısınız? Genç nesillerin kültür medeniyet ve sanata dair öğrenme taleplerini, ihtiyaçlarını iyi okumak lazım. Yaslıçimen’in kamunun bütün kültürel alanı hegemonya altına almasına itiraz edişine, eşitlikçi, adil, niteliği önceleyen, kültürel çoğulculuğu esas alan bir yapılanma arzusuna katılmamak mümkün değil.
***
Ahmet Murat’ın kışkırtıcı başlığındaki gibi Proje Yasaklansın mı demeli. Ortada bir proje israfı olduğu gerçek. Halkın yoklayarak geliştirebileceği, taleplerle uyumlu, itidalli, karşılığı olan işler dışındaki projelerin kaynak israfı olduğunu görmek lazım. Murat’ın dediği gibi fikri hazırlık yapılmadan, kalıcılık öngörüleri netleşmeden yeni hamleler yapmak yerine, varolanları derinleştirip işler hale getirmek daha akla uygun.
Mimar Emine Öğün Biz Hep Böyle Değildik başlıklı yazısında karayollarındaki bazı zevksiz peyzaj düzenlemelerine, kentsel dönüşümdeki rant eksenli yapılaşmalara, planlamalarla uygulamalar arasındaki tutarsızlıklara, şehirdeki ağaçlara yapılan haşin ve kurutucu budamalara, Anadolu şehirlerinin aynılaşmasına, yok olma noktasına gelen kültürel değerlerimize dikkat çekmiş. Yazıların birçoğu İstanbul odaklı fakat bu yadırganmamalı. Çünkü burada ne oluyorsa örneklik teşkil ediyor ve şehirlerin kimliği ve ihtiyacı düşünülmeden moda şeklinde büyük bir özlemle Anadolu’ya taşınıyor. Türkiye’yi saran, markaların ve kafelerin karşılıklı dizildiği ruhsuz birörnek caddeler böyle oluştu. Ömer Miraç Yaman’ın Zor Gençler yazısı da belediye hizmetlerinden daha çok yararlanmak isteyen, çalışan ya da toplumun dışına itilen gençlerle ilgili ki belediye başkan adayları inşallah kulak verirler.
***
Seda Özen’in başkan adaylarına hitabettiği İstanbul’un tarihi yarımadasında olup bitenlerle ve bu paha biçilmez bölgenin nasıl kurtulabileceği ile ilgili yazısı, Yasemin Çakırer’in çocukların ve dezavantajlıların mutlu olabileceği şehirlerin yaratılma imkanlarına dair uyarıları, Ömer Faruk Yeni’nin Türkiye’yi dünya ile buluşturacak, her yönüyle olgunlaşmış kültür yönetimi ve uygulamalarına dair detaylı incelemesi, Mevlana İdris’in başkanlık vizyonuyla ilgili can yakıcı soruları çok önemli. Ayşe Olgun’un İstanbul’un toplu taşıma araçlarını anlattığı yazısı ise şehrin ulaşım meselesinde katettiği mesafeyi gözler önüne seriyor. Hizmetleri takdir etmek elbette göz ardı edilmemeli, fakat yeni bir yerel yönetim vizyonuna duyulan ihtiyaç da görmezden gelinmemeli.