Hiçbir dile çevrilemeyecek işler geçiyor başımızdan. Çok tuhaf işler. Misal Avrupalıların özgürlük ve güven evi olarak tanımladığı İsviçre’yi düşünelim. Batı’nın taşrasında doğup eserler veren ne çok büyük yazar ahir ömründe bu ülkeye yerleşip son nefesini verene dek huzur içinde yaşamak istemiştir. Yıllar önce ziyaret ettiğim İsviçre şehirlerinde Müslümanların da genel manada hoşnutluklarına tanık olmuştum. Avrupa’nın uyum, entegrasyon, asimilasyon süreçlerinde, öteki kimlik ve kültürleri zaman içinde ortadan kaldırma ve gelenleri kendi benzeri haline dönüştürme politikaları burada o kadar belirgin biçimde işlemezdi.
***
Bern’de açılan pankart dehşet verici. PKK’nın devasa afişinde Tayyip Bey’in fotoğrafı ve kafasına dayanmış bir silah. Almanca, İtalyanca, Fransızca konuşulan ülkede mesajı bütün dünya anlasın diye İngilizce tercih edilmiş: “Kill Erdoğan.” Bir ülkenin cumhurbaşkanını öldürmeyi telkin eden iki adam boyu bu afiş Bern şehrinde pervasızca asılabiliyorsa Avrupa’nın intiharından, düşmanca tutumundan söz etmek elbette mümkün. Aklı hala başında olan hiçbir insanın da Avrupalının da kabul etmeyeceği gelişmeler.
Peki, biz değerlerini hızla yitiren Avrupa’ya tepki verirken acaba neden sadece faşizme evrilen Orta Doğu’da darbeleri savaşları, işgalleri destekleyen Avrupa ile ilgiliyiz; neden öteki Avrupa, akil sorumlu eşitlikçi gerçek manada demokrasiyi, çoğulluğu ve adaleti önemseyen insanlar ilgi alanımıza girmiyor, onlara seslenilmiyor ve sanki muhatap alınmıyorlar.
İtalya’da mülteciler kimlik saptama ve sınırdışı etmeyi ifade eden CIE’lerde kalıyorlar. Buralardaki koşullar gerçekten insanlık dışı ve en hayati ihtiyaçlara ulaşmada zorluk çektikleri gibi koşullar da tamamen hijyen dışı. Geçtiğimiz günlerde Roma’da binlerce İtalyan ve göçmen birlikte yürüdüler göçmen politikalarının değişmesi, insani yardım yapılması ve daha çok mültecinin kabulü için.
İspanya’nın Barselona şehrinde de çok sayıda sivil toplum örgütü bir araya gelip sığınmacılara destek için büyük bir gösteri düzenlediler ve Avrupa ülkelerini eleştiren pankartlar açtılar. “Daha fazla ölüm olmasın, sığınmacılara sınırları açın” çağrısı yaptılar. Sol ve liberal partilerin ve işçi sendikalarının destek verdiği gösteride manifestoyu okuyan örgütün adı: “Casa nostra, casa vostra” (Bizim evimiz, sizin eviniz). Akdeniz’de hayatını kaybeden beş bin insanın sorumlusu olarak kendilerini gören insanlar. Sadece sığınacak yer arayan, hayatlarını kurtarmak isteyen insanlara sırtını dönen Avrupa Birliği’nin yasallığından söz edilemeyeceğini, gerekirse kurumlara itaatsizlik edeceklerini bildiriyorlardı.
Atina’nın Omonia Meydanı’nda AB ofisine yürüyen Yunanlılar da ırkçılığa karşı gösteri yaptılar geçtiğimiz gün. Çok sayıda Suriyeli de çocuklarıyla katıldı. “Avrupa’da toplama kamplarına hayır, Neo-naziler dışarı, sınırları açın” yazıyordu dövizlerinde.
Londra’da Oxford Caddesi’nde de Mart 2011’de başlayan Suriye iç savaşının 6. yılında gösteriler yapıldı. “Esed’le yeter artık, İran işgalini durdurun, sivilleri koruyun, Suriyeliler hala barış ve özgürlük için mücadele ediyor” pankartları vardı. Trump, Brexit, İslamofobi karşıtı sloganlar atıldı. Irkçılığa Karşı Ayağa Kalk Örgütü, Savaşı Durdur Koalisyonu öncülük ediyordu. Yorkshire’dan gelen aktivist Peter Hearst, ”Çocuklarım Londra’da yaşıyor, buranın çok kültürlü yapısını seviyorlar, insanlar korku ticareti yapmamalı” diyordu. “Sığınmacılar Hoş Gelsin” pankartı insanın içini ısıtıyordu.
***
Hollanda’nın Türkiye’ye yaptığı saygısızlığa karşı duranlar da var. 21 Mart’ta Hollanda’da, Amsterdam’ın De Dam Meydanı’nda bir araya gelen göstericiler popülizme, şiddete, savaşa, İslamofobiye, ırkçılığa, ayrımcılığa karşı yürüdüler. “Duvarlar yıkılsın, mültecilere kapımız açık” yazmışlardı gösteri afişlerine.
“Toplum olarak beraberce yaşamayı öğrenmemiz lazım. Azınlıklara karşı saygılı olmamız lazım. Birbirimizi dinlememiz, kendimizi karşımızdakinin yerine koymamız lazım.” diyorlardı okunan bildiride.
Referandum selamet içinde geçer inşallah ve ardından kaç kişi ki onlar diye sayılara indirgemeden umarım bu güzel insanlarla örgütsel, bireysel, kurumsal ve resmi bazda her yolla iletişime geçeriz. Zalimlerin yukarıdan küreselleşmesine karşı erdemlilerin küreselleşmesinin yoluna çıkarız.