ABD, Irak saldırısıyla Ortadoğu’nun bütün dengesini bozdu. Bölge bir daha kendine gelemedi. Günlerdir müttefikleriyle birlikte acımasızca bombaladığı Felluce’de halk Fırat nehrine dayandı. Şehirde IŞİD, Irak Ordusu, ABD ve Şii milislerin vahşetinden kaçmanın tek yolu haline geldi nehri geçmek. Yüzlerce insan bütün dünyanın gözü önünde başta raf, buzdolabı, konsol, lastik, varil olmak üzere yüzebilen her nesneye tutunup nehre açılıyor ve bu daha önce benzeri görülmemiş bir insanlık dramı. Elli bin insan şehirde mahsur kalmış aç susuz ve tıbbi malzemeden yoksun bekliyor. IŞİD bombaların durması için sivilleri şehrin merkezine sürüyor, nehir kenarında bekleyen keskin nişancılar bazı sivilleri vuruyor.
Halkların iktidar ele geçirme ve güç gösterileri arasında bütün haklarını kaybettikleri bir bölge gerçeğiyle karşı karşıyayız. Irak ordusu IŞİD’in Ocak 2014’te ele geçirdiği şehri geri almak için Şii milisler ve ABD öncülüğündeki koalisyonun yardımıyla harekât başlatması insani değerleri tekrar yerle bir etti. IŞİD’i vuruyoruz derken sivilleri öldürmeye devam ediyorlar. Irak genelinde de zaten çatışma ve insani dram sona ermiş değil. Son iki yılda 3.4 milyondan fazla insan yerinden edildi ve milyonlarca insan asgari ihtiyaçlar için yardım bekliyor.
Bu korkunç durum Fellucelilerin başına ilk kez gelmiyor. Irak işgalinde Bağdat’a atılan bombalar Amerikan televizyonlarında Noel ışıklarına benzetiliyordu. Aşağıda nelere yol açtığı ise konu bile değildi. Susan Sonntag’ın “Amerikalılardan nefret etmeyin, çünkü gerçeği bilmiyorlar” diye dünyaya mektup yazdığı zamanlar. Gerçeği bilmek istiyorlar mıydı bakalım, ganimetlerden yararlanmak varken. Gerçi binlerce Amerikalı işgale karşı yürüyüşler yapmaktan geri durmamıştır, bunu teslim etmek lazım. Tek Amerika yok sonuçta.
***
Dicle nehri kardeşlerimizin cansız bedenleriyle dolmuş kırmızı akmaya başlamıştı. Iraqı Freedom etiketi Fox TV’den yıllarca eksik olmadı. Irakın Özgürlüğü mottosu şok ve dehşet operasyonlarını örttü. Savaş yüzünden gidemesek de oradan İstanbul’a gelen sivil toplum temsilcileriyle buluşup durumu anlamaya çalışıyorduk; beş milyon yetim çocuk, binlerce dul ve çaresiz kadın.
Yalan iddialarla gelenler, sınırlı bir operasyonla Saddam’ı devirdikten sonra ülkeyi sahiplerine teslim edip gideceklerini söylediler. Kimi Iraklıların ABD askerleriyle birlikte Saddam heykelini devirmesine karşılık, Felluce halkı bunun böyle olmayacağını görmüş direnmeyi seçmişti. Bu yüzden Irak işgal edilirken en büyük yıkım burada gerçekleşti. Irak Başbakanı Iyad Allavi’nin onayıyla 2004’te Ramazan ayının son günlerinde “bu size bayram hediyesidir” yazılı bombalar atılıyor, ABD Başkanı G.W. Bush Haçlı seferinden bahsediyordu. Fosfor ve seyreltilmiş uranyum bombaları yüzünden sonraki senelerde doğan çocuklarda görülen lösemi, kanser ve korkunç deformasyonlar yüzünden Felluce, Irak’ın Nagazaki ve Hiroşima’sı olarak anılır.
***
2010’da Basra’da Lora Bush ABD’nin kurduğu bir onkoloji hastanesinin açılışını yaptı ve gerekli tıbbi cihazlar yıllarca gelemedi. Binlerce kadını dul bırakan katliamlara karşılık bir iyilik de buna öncülük eden Tony Blair’in eşi Cherry Blair’den geldi, BM’nin Dünya Dullar Günü ihdas etmesini sağladı. Dullara hiçbir faydası olmayan, tersine sebepleri unutturan tuhaf gün.
Bütün bu gerçekleri bilerek fakat dünyadan da küsüp kopmadan bölgede barışa dair yeni eğilimlerin ortaya çıkmasına izin vermek gerekiyor. Hiç kimsenin son Şiiyi, son Sünniyi, son teröristi ortadan kaldırması mümkün değil, farklı işleyen nefretin çıkmaz sokağından kurtulmuş yeni bir zihinsel yapılanma lazım bize. Bütün tarafların ABD ve Batı’lı ülkelerin gelip meseleleri çözmesini beklemek kendi birikimimize, aklımıza, uzlaşma kültürümüze, bir arada yaşama medeniyetimize hakaret. Irak’a girdiklerinde Şii-Sünni çatışması öngörüyoruz ama yeterli nefret yok diyenler, imal edilen nefretin dozundan mutmainler mi acaba? Dicle ve Fırat, görmüş geçirmiş insanları birleştirmiş iki kadim mübarek nehir. Onların hürmetine bir yerden başlatalım konuşmayı.