Evsizler tinerciler kimsesizler ve aşhane

Yıldız Ramazanoğlu

Kemik iliği nakli olan küçük yaşta bir tanıdığımız için acil kana ihtiyaç vardı. Bulundukları kurum kendilerinin bulması gerektiğini söyleyince sosyal medyada takipçisi çok olan kişiler yoluyla duyuru yapıldı, binlerce kişi duyuruyu rt ledi. Duyurmada hızlıydık ama kan grubu tutan bir tek canlı kişi çıkıp gelmemiş. Herkes bir şeyler yapılması gerektiğine inanıyordu ama, neden ben, biri çıkıp gitsin işte duygusu galebe çalıyordu belli ki.

Aslolan elbette sistemin hakça kurulması, herkesin ortalama insani koşullarda yaşamasını sağlayacak imkanlara eşitlikçi bir yapı içinde kavuşmasıdır, doğru. Fakat bu yardımlaşmayı, birbirimizi gözetme zorunluluğunu yaşamın doğası gereği hiçbir zaman ortadan kaldırmaz. İhtiyaç sahiplerinin kollandığı, karşılıklı tatlı sözlerle saygın ilişkilerin kurulduğu toplumsal çözümler her zaman devrede olmalı. Geçmişlerimizin canı için yemek dağıtıyoruz, dua buyurun denilerek veren değil, isteyen konuma geçilen, buna benzer zarif üslupların dile vurduğu zamanlar yerine şimdi görmeden teknik yardım zamanı. Misal bir mülteciyle tanışmanın, halleşmenin yerini, bu işle ilgili kurumlara para ve eski eşya verip aklanma arınma revaçta. Bunu yapmayanlar da çok gerçi. Devlete ne diye vergi veriyorum, yollasın bu insanları, ya da gözümüze sokmadan yapsın işte ne yapacaksa diye çınlayan metalik sesler.

***

Sakarya Üniversitesi’nde sosyoloji bölümünde hoca olan Mahmut Karaman 2014’te “komşum aç kalmayacak!” sloganıyla yola çıkmış ve ağabeyinin minibüsünü seyyar aşhaneye dönüştürerek soğuk karanlık gecelerde evsizlere kimsesizlere gariplere tinercilere çorba dağıtmaya başlamış. Bunun evveliyatı var elbette, çünkü o da sokaklarda, otogarlarda sabahlamış bir zamanlar ve yoksunluğun, çaresizliğin, evsizliğin acısını çok iyi biliyor. Bir sosyolog olarak toplumun dışlanmış, korkuyla, az biraz nefretle ötelenmiş canlarını yakından tanımak çok kıymetli. Fakat insan olarak seyirci kalmak yerine harekete geçip müdahil olmak, inisiyatif almak, özne olmak her şeyden evla. Çocuklarıyla birlikte seferber olması, eşi Ayşe hanımın yol arkadaşlığı da ayrı bir güzellik.

Ayşe Karaman yardım çalışmalarında daha eski. Yıllardır yoksul yeni evlilere yeni ya da ikinci el eşya sağlıyor, çeyizlerine yardımcı oluyor etrafındaki insanları seferber ederek. Fakat Suriyeliler gelince zorunlu olarak mültecilerin ağır yaşam koşullarına yönelmiş. Arabamıza binip Ümraniye’nin ücra köşelerindeki Suriyelilere ulaşınca, anlatılanları görmeden algılamanın hissetmenin mümkün olmadığını fark ediyor insan. Onlarca evin içindeki bütün eksikleri, acıları, hikayeleri bilen, kimine soba kimine ders çalışma masası, kilim götüren, elektirikçi çağıran, ocakları çalıştıran Ayşe hanımın enerjisi kendinden keyfinden canından vermenin gücüyle alakalı. Camları soğuktan yalıtacak malzemeler, bebek giysileri, boya kalemleri, şekerlemeler, tencereler ve daha nice ihtiyaç. Gencecik dul kadınlar, yetimler, işsiz eşler, kadınların istihdamı, çocukların okula kaydedilmesi, Türkçe öğrenmeleri, savaş acılarının rehabilitasyonu, her bir insanın iğneden ipliğe, gülümsemeden saygıya derya deniz ihtiyaçları. Birileri canından malından mesaisinden harcarken birileri ise hiçbir insanın yaşayamayacağı izbeleri, yıkıntıları, penceresiz mezbeleleri fahiş fiyatlarla bu çaresiz insanlara kiralama derdinde. İnsan ne tuhaf, ne kadar dehlizli, inişli çıkışlı.

Mahmut bey toplumsal dengesizliklerin giderilmesinde sadece siyasi ya da parasal olana değil insani olana da vurgu yapıyor. Ona göre ülkemizde kaynak eksikliği değil hakça paylaşamama problemi var. Bir de söylemelerimizle eylemelerimizin yaman çelişkisi; mesela merhamet dininden bahsedip cami avlusundaki evsizi kovmak, akademide Yunan filozoflarının ahlakını anlatıp sınıfındaki öğrencinin aç mı tok mu olduğuyla ilgilenmemek gibi.

Öncelikle ekonomik uçurumları giderecek, kapitalizmin ayrımcı, ufalayan, yok eden doğasından toplumu çekip çıkaracak yeni bir toplumsal sözleşme gerekli. O zaman evsizlerin sanıldığı gibi esrarkeş ya da adam şişleyen sapıklar olmadığını fark edebiliriz. Karaman’a göre bu tür söylemler kendi vicdani zaaflarımızı meşrulaştırmak için kullandığımız önyargılar. Bu insanların çoğu düzenin vahşi kapitalist çarklarına ayak uyduramadığı için bu durumda. Evsizlerin sadece küçük bir bölümü madde bağımlısı. Aile hayatı olan kimi insanlarda nasıl varsa öyle. Yanlışları, haksızlıkları da olabilir fakat bu “düşmez kalkmaz bir Allah” fikrinden sapmamızın gerekçesi olmamalı. Hiç kimse hatadan uzak değil.

***

Aşhane’nin önerisi ırk, dil, mezhep, parti gibi ayrımlara itibar etmeden, illa ki bir müdür, başkan, amir, kurum beklemeden birbirimize ulaşmak ve mümkün olduğunca elimizdekileri görerek dokunarak tanıyarak paylaşmak. Neden devlet değil, başkası değil de ben demeyi aklından bile geçirmeyen insanların işi.

https://www.facebook.com/ashanecorba/

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.