İki yaşındaki çocuk annesi cep telefonunu verip içindeki oyunları oynamasına izin vermezse ağlama krizine giriyor. Alışveriş merkezlerinde istediği üçüncü oyuncak alınmadı diye kendini yerden yere atan çocuklarla karşılaşmak son derece olağan. Annenin ısrarlarına rağmen masaya iki tabak koymayı, market alışverişi dönüşü bir iki poşet taşımayı reddediyor on yaşındaki çocuk, kendisine ağır bir iş teklif edilmiş hakkı hukuku çiğnenmiş gibi bir direnç içinde. Çocukların bırakın evde sorumluluk alması, aile düzenine yardımcı olması, tabletini bırakıp da hazırlanmış sofraya gelmesi bile sevinçle karşılanan bir olay. Bir keresinde bir ahbabımızın salonunda anneyle oturup kahvemizi içerken bebekliğini bildiğim 13 yaşındaki delikanlı pijamalarla içeri geldi, hiç yüzümüze bakmadan bir eşyasını aldı ve çıkıp gitti. Annenin arkadaşına selam verme gereği duymadı bile. Çocuğun çeşitli yarışmalarda kazandığı matematik, fizik ödülleri daha şimdiden ondan nice insani öncelikleri alıp götürmüş. Mevcut sistemin tek tip insan talebinin imalatçısı aileler için, insanlık değerleri oldukça alt sıralarda. Bir insanı akrabayı komşuyu sevmek ona vakit ayırmak, kendi kendine yettiği düşünülen insan için yükten başka bir şey değil. Çocuklarıma vakit ayıramıyorum derken satır aralarında büyük işlerle uğraştığını ima ederek övünen, insandan yoksun, yoksul adamların dünyası.
***
Tanıdığım çocukların birçoğunun oyun arkadaşı yok. Birlikte oynandıkça zenginleşen oyunlar, paylaşmalar, yenmek kadar yenilmeyi de tatmalar çekilip gidiyor çocukluktan. Açık oyun alanlarının azalması, yaşlılarla karşılaşmanın en aza inmiş olması, büyüklerle küçükler arasındaki saygı sevgi dengelerini alt üst etti. Kibrin, bencilliğin, kimlerin yokoluşuna, hangi ilişkilerin yıkılışına, neye malolursa olsun “başarı” denilen ucubeye ulaşmak. Bu kötülüğün tohumlarının atıldığı yer çocukluk.
Mahallemizde büyük bahçesinde ıhlamur kestane ağaçları olan, kedilerin dolaşıp kuşların uçuştuğu bir ilkokul vardı. Oy kullanmaya gittikçe içten samimi sınıflarına, tebeşir kokularına hayran kalırdım. İki yıldır etrafı kapatılmıştı, tamamen yıkılıp yerine bütün bahçeyi de içine katan devasa bir okul binası yapılmış. Şimdi neredeyse hiç bahçesi yok.
İdealist iki eğitimci Doğan ve Ayşe Nur Narboğa çocuk meselesini ele almak, tartışmaya açmak üzere Çocuk Şehri dergisini çıkarmaya başladılar. Oyun başlıklı ilk sayıda Şerife Duran’ın anlattığı gibi oyun yaşamsal beceriler sağlamada, sosyal rolleri öğrenmede, farklı ortamlara hızla uyum sağlamada, biyolojik gelişimi desteklemede çok kıymetli. Peki ama ruhu özgürleştiren, sanatsal yaratıcılığın kaynağı olan oyunu bulmak o kadar kolay mı?
Neoliberal kapitalist dünya düzeni yetişkinleri bir örnekleştirip özgürlüğünü elinden alırken, çocukları serbest bırakacak değil ya. Şehir hatta köy çocuklarını ağına alan küresel oyun ve oyuncak endüstrisi ihtiyacı olan merhametsiz, tüketici insanı yetiştirmede oldukça başarılı. Tamamen hırs kazanma ve ötekini yenmeye odaklı çocuk oyuncaklarının filmleri gişe hasılatıyla başdöndürücü bir kazanç sağlarken, öte yandan da modası sürekli geçen kimi yapay kahramanlar yoluyla çocuklarda köksüzlüğe, bağlanmaların çok kısa sürmesine yol açıyor. Oyuncakların çok pahalı oluşu, içerdiği kimyasallar, ailelerin bütçesini derinden sarsması üzerine de çokça düşünülmesi lazım. Her bir çocuğun evinde biriken on çocuğun oynayacağı kadar oyuncak, artık ekonomi sosyoloji ve felsefe açısından ele alınmak zorunda.
Topaçlar bilyeler tahta arabalar zamanı geçti yeni şeyler söylemek lazım diye düşünenler bu yeninin mahiyeti üzerinde inisiyatif alabilseler keşke. Şu anda tedavi olması gereken boyutlarda dijital iletişim ve sosyal medya bağımlılığına yakalanmış insanlar var ve bu salgın çocukları bile içine almış durumda. İnsani iletişim kurmadan, başkasına gereksinim duymadan, tek başına sürekli bir simülasyon içinde olan çocuklar rol modellerin de azaldığı bir dünyada diğergamlığı, fedakarlığı, bir insana emek vermeyi, hoşgörmeyi ve hakiki candan cana bir iletişimi nerede öğrenecek? Başka çocukların acıları, yoksulluğu, ölümü ve kaybı üzerine kurulan tüketimin parçası haline getirilen çocukların alet edildiği insanlık krizine giremedik daha. Dayatılmış ihtiyaçlar ve sonu gelmez istekler için başka insanların başına gelenlere doğaya nehirlere denizlere ve toprağa yapılanlara zerre aldırmayan insan topluluğu böyle oluştu işte.
***
Çocuk Şehri dergisi nice düşüncelere yol açtı. Tabiat, yolculuk sayıları da çok önemli fakat Baba sayısı kaybedilmiş çok kıymetli bir insanı bulmak gibi. Babanın çocuk ve insanlık üzerindeki anne kadar hayati önemini gözler önüne seriyor. Her şeyin yüzeyselleştiği bir ortamda böyle ince işlere eğilen ve emek verenleri kutlamak lazım.