Depresyona girmiş hayvanlar

Yıldız Ramazanoğlu

Akleden insanın düşünme yetisi olmayan hayvanla arasındaki varoluş ahengi çok uzun sürmemiş. Taş devrinin hemen ardından neolitik çağda insanın hayvanları ehlileştirmesiyle doğaya el koymasıyla bu ahenk radikal bir kopuşla bozulmuş.

Hayvanların hakkını korumak yaralarını sarmak üzere Selçuklu’dan başlayıp Osmanlı’da devam eden, hatta çok daha öncesinde Türk steplerinde geçerli olan ilkeler ve uygulamalar var. Eti yenen ve yenmeyen hayvanların hakkı hukuku, beslenme, barınma, göçerken konaklama, çoğalma ve tedavi haklarını koruma altına alan kurumlar, vakıflar, gönüllüler var.

Hayvanlarla ilgili epeyce üçüncü sayfa haberi mevcut. Öncelikle iyi haberlerden başlamak lazım. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Yedikule’deki hayvan barınağında 7. kez kermes düzenlendi. Yüzlerce insanın çocuklarını alıp bu güzel canların başını okşamak, onlarla göz göze gelmek ve yaşamlarına destek olmak için buraya gelmesi gerçekten takdire şayan. Sahiplenildikten sonra ortada bırakılmış, sahibi vefat etmiş ya da hasta olduğu, şiddete uğradığı için bakıma alınmış nice kedi ve köpeklerin barınağı. Bunun gibi pek çok barınakta hizmet veriliyor.

***

Öte yandan gün geçmiyor ki bir hayvana eziyet haberi gündeme gelmesin. Genel olarak konuşamayan, derdini dile getiremeyen bu kulların başına gelenler karşısında derin bir duyarsızlık var. İnsanların dilediklerini yapabilecekleri sahipsiz ve kimsesiz esirler konumundalar ne yazık ki. Sürekli hukuki boşluğu dile getiriyoruz. Hayvana can değil mal muamelesi yapan hukuk elbette değişmeli. Fakat bizim geleneklerimize ne oldu, vicdanlarımız onları koruma azmi içinde değilse yazılı hukuk bir yere kadar etkili olabilir. Sonuçta insanların yazdığı hukuka hayvan bizzat başvurma yetisine sahip değil.

Dolmuş durağında ayaklarımızın dibinde yatan hasta bir kediyi çamurlu ayakkabısıyla evirip çeviren bir kadına müdahale ettiğimde onu sevdiğini, nasıl seveceğine ancak kendisinin karar verebileceğini söylüyordu. Kalabalığın içinde bile öyle pervasız ve kendinden emin yani. Lüzumsuz müdahale(!) yüzünden insanların bana kızdıklarını fark ettiğimde ise hayal kırıklığına bile uğramadım ne yazık ki. Bir yakınımın papağanı vardı olağan ve sevimli gelirdi kafesinden bize seslenmesi. Sonra bir ormanda yemyeşil papağanları neşe içinde ailece eşleriyle dostlarıyla uçarken gördüğümde, evde besleme işini gözden geçirmelerini rica etmiştim. Uçan kuşu kafeste tutmak kanatlarını kırmak gibi, güzel niyetlerin içine sızan yanlış duygu ve düşünceler üzerine bir kere daha düşünmeli.

***

Yarı yıl tatilinde torunumu götürdüğüm canlı hayvan müzesinde (Akvaryum) hayvanları arzuları hilafına bir yerlere kapatmanın, insanın keyfi için teşhir etmenin her zamanki üsttenciliğimiz ve adaletsizliğimizin bir sonucu olduğunu müşahede ettim. Ziyarete gelen yüzlerce insanın da bu muhasebeyi için için yaptıklarını umuyorum. Doğal ortamlarından uzakta, son derece mutsuz ve gergin olan bu hayvanlara, neşeli görünmeleri ve gelenlere daha aktif davranabilmeleri için antidepresan verildiği kaynaklarda mevcut. Boğa yılanının hal-i pür melali her şeyi açıklamaya yetiyordu. Daracık bir alanda tamamen kıvrılıp kafasını içine gömmüş biriydi bu güzelim yılan. Bırakın boylu boyunca açılmayı hiçbir şekilde kıpırdaması bile mümkün değil. Çocuklar kıpırdaması kafasını olsun göstermesi için cama vurup duruyorlardı. Göz göze gelmeyi göze alabilecekler miydi bakalım. Her taraf dev ahtapotun afişleri ve panolarıyla dolu olduğu halde yoktu kendisi. Yetkili abla hastaneye kaldırıldığı bildirdi. Koca denizlerde gezen ahtapot daracık bir alanda camın arkasında ölmekteydi belki de. Buzulların kutupların güzeli penguenleri neredeyse bir yaz şehri sayılabilecek İstanbul’da ne arıyor? Bukalemin hayata küsmüş sadece gözünü açıp kapatırken canlı olduğu anlaşılabiliyor. Ne kadar iyi bakılırlarsa bakılsınlar çoğu son derece mutsuz. Tarantulalar, vatozlar ve niceleri. Teşhir edilmek değil denizlerde, ormanlarda, kaya diplerindeki yuvalarında yaşamak, doğal ortamlarına dönmek istiyorlar belli ki. Bunu çocuklara anlatmak ve bu yapay ortamları tasfiye etmek lazım. Hayvanları hiçe saymak, canlıların hukukunu çiğnemek, ne istediğine aldırmadan hakkında karar ve hüküm vermek, insana aynısını yapan zihniyet için de bir nevi alıştırma makamı.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.