Bir umutla giriş yaptığımız 21. yüzyılın hemen başında dünyanın en güzel şehirlerine sahip Suriye, kolumuzu kanadımızı kıran korkunç bir savaşa sahne oldu. Savaşmamak ve eğer savaş illa alnımıza doğmuşsa da insani, ahlaki ve hukuki kurallara uymak konusunda tüm dinî ve ahlaki metinlerde defalarca uyarılsak da kimsenin aldırdığı yok. Mısır’daki idamlar misal, hiçbir suça günaha bulaşmamış sadece en temel haklarını talep etmiş genç insanların onlarcası ipe götürülürken hiçbir tepki vermeyen bir dünyayla karşı karşıyayız.
Vicdan Hareketi uluslararası bileşenleri olan bir insan hakları inisiyatifi. Suriyeli kadınların başına gelenlere dikkat çekmek için 2018’de 55 ülkeden katılımcılarla İstanbul’dan yola çıkmış, 8 Mart’ta 200 otobüslük konvoyla Hatay’a ulaşmışlardı Suriye zindanlarındaki kadınların uğradığı işkence ve tecavüzleri dünyaya duyurmak için. Hepsi serbest kalıncaya kadar çabalarımızı sürdüreceğiz sözünü tuttular ve bu 8 Mart için yine harekete geçtiler. Bütün dünyadan sayısız insan hakları örgütü parlamenter akademi ve siyaset insanı destek veriyor. Bu yazı sadece destek vermek için değil, şahit olmak ve kayıt altına almak için. İnsanlığın bu çabaları da derlenip bir umut olarak gelecek kuşakların önüne konmalı çünkü. Richard Falk’ın kavramsallaştırdığı gibi sadece “yırtıcı küreselleşme”nin özneleri, bileşenleri değil, “aşağıdan küreselleşen” erdemli insanlar da bilinmeli.
Geçen hafta yapılan basın duyuru toplantısına birçok ülkeden aktivist ve aydının katılacağı duyurulmuştu. Türkiye’den 2 bin STK, Mandela’nın torunu Nkosi Mandela, Srebrenitsa Anneleri grubu, Azerbaycanlı Sanatçı Azerin, İngiltere Parlamentosu’nun ilk Müslüman milletvekili Hon Baroness Pola Manzila Uddin, Ekvador milletvekili Ana Belen Marin Aguirre ve Ukraynalı milletvekili Dr. Olga Bogomolets katıldı ve harekete destek verdi. Amaç Suriye savaşı sırasında tutulan ve hapsedilen kadın ve çocukların serbest bırakılması için insanlık vicdanını temsil eden sivil ve barışçıl bir inisiyatif oluşturmak. Basın toplantıları, medya kampanyaları, diplomatik temaslar yoluyla Suriye rejimini hiç değilse hapishanedeki kadın ve çocukları serbest bırakmaya zorlamak.
Son yedi bin yılda sadece 13 yıl barış içinde yaşandığı söyleniyor bu gezegende. En korkunç savaşlardan biri de Mart 2011’de başlayan Suriye kıyımı. Bu kez de tıpkı Irak’taki gibi canlı yayınlar eşliğinde şahit olduk varil bombalarına, biyolojik kimyasal silahlara, füzelere, insanın son teknoloji savaş araçlarına. İşkence, tecavüz, infazlar, toplu katliamlar, toplu mezarlar, milyonlarca insanın sınır dışı edilişi, gidilen yerlerde yaşanan akıl almaz örselenmeler, reddiyeler ve daha nice zulüm... Hasılı Suriye savaşı sırasında resmi rakamlara göre 450 binden fazla insan hayatını kaybetti. Kayıt altına alınmayan ölüm ve kayıpların sayısı ise bilinemiyor. Bugüne kadar 13 bin 500’ün üzerinde kadın hapsedildi ve 7 binin üzerinde kadın hâlâ bu hapishanelerde her gün işkence görüyor, tecavüze uğruyor, türlü insanlık dışı eziyete maruz kalıyor. Suriye rejimi tıpkı Bosna savaşındaki gibi kadınlara tecavüzü bir silah olarak kullandı, kullanmaya devam ediyor. Hapishane gibi kullanılan boş fabrika, hangar vb. binalarda tutulanların sayısını bilen yok. Bazı kadınlar hamileyken alındı ve tutuldukları yerlerde doğum yaptı; bazı kadınlar evlerinden çocuklarıyla birlikte alınarak hapsedildi. Bazı kadınlar ise tutuldukları yerlerde sayısız tecavüze uğradı ve bu tecavüzler sonucu olan çocukları oralarda doğurmak zorunda bırakıldı. Kiminin doğurduğu bebekler gözlerinin önünde infaz edildi. BM Bağımsız Uluslararası Suriye Araştırma Komisyonu, damgalanma endişesi ve travma gibi nedenlerle cinsel şiddet vakalarının gerçekleşenden çok daha azının bildirildiğini kaydediyor.
Tanıklıkları eklemek isterdim ama gerçekten okumaya kalp dayanmaz. Burada rejim tarafından sadece 11 numara olarak adlandırılmış bir kadının birkaç cümlesi yeterli olacak sanırım: “Orada şehirlerin altında şehirler olduğunu, mezbahalar bulunduğunu bilin. Orada en büyük ve güzel düşleri ölüm olan insanlar var.”
Suriyeli mahpus kadın ve çocuklar için iki yıldır mücadele veren Vicdan Hareketi’nin amacı bütün dünyada farkındalık yaratmak, dikkati bu insanlık acısına yöneltmek ve esir kadınların serbest bırakılmasını sağlamak. Irak savaşında büyük suçlar işlenmiş fakat suçluların çoğu yargıya bile konu olmamıştı. Bunun üzerine Dünya Irak Mahkemesi kuran sivil inisiyatifler 20 dünya şehrinde insanlık adına yargılamalar yaptıktan sonra nihai oturumlar İstanbul’da 2005’te gerçekleşmiş ve savaş suçluları Tony Blair ve G.W Bush başta olmak üzere insanlık nezdinde mahkum edilmişti. Suriye’de olup bitenler de insanlığın önüne gelecektir elbette.
Suriyeli kadınlar ve çocuklar için 8 Mart saat 14.30’da Sultanahmet Meydanı’da ve eş zamanlı olarak dünyanın 110 ülkesi ve Türkiye’nin 80 vilayetinde mitingler ve basın açıklamaları gerçekleşecek. Mottoları ‘çünkü insanız’.