Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana yaşanan yoksunluklara, demokrasi tarihimiz boyunca içinden geçilen darboğazlara, yaşanan darbelere, çatışmalara, eşitsizliklere rağmen bu millet nasıl oluyor da ayakta kalıyor deriz bazen. Sonra bizi ayakta tutan ortak değerlere, toplumsal dayanışmayı sürdürmek için emek veren insanlara yönelir bakışlarımız. Barışın, inancın, ahlaki gücümüzün yükselmesi için fisebilillah bir ruhla koşturan, hiçbir ikbal beklentisi olmadan çabalayan kadınlarla buluştuğumuz kıymetli bir toplantıya katıldık geçtiğimiz hafta.
Öncelikle geçen sene kaybettiğimiz eczacı Fevziye Nurol’u andık. Evini kalbini imkanlarını ahlak ve faziletle donanmış gençlerin yetişmesi için nasıl seferber ettiği konuşuldu. Kendisi için okunan ayetler dualar ruhuna yollandı. Heyecanlı coşkulu karakteri, hiç bitmeyen heyecanı, kalpten gelen doğaçlama konuşmaları, insanlara gösterdiği vefa ve fedakarlıklarıyla dostluğu yeniden yazan hayatı hatırlandı. Toplum emekçilerinden hukukçu Aynur Mısırlıoğlu onun atılganlığını, cesaretini, kin tutmayan yapısını anlattı. Darbeler gelip geçmiş her insana bir şekilde değmiş, ama milletin özüne zeval gelmemişti. Aynur hanım 15 Temmuz darbesinin bertaraf edilmesini de bu öze bağlıyor, bu kötülüğün toplumsal bağları parçalamak yerine hepimizi daha da olgunlaştırdığına inanıyordu.
Salonda nice büyüklerimiz vardı. Heyecan verici olan ise bu deneyimleri dinlemek, halisane atmosferi solumak üzere birçok gencin katılmış olmasıydı. Tecrübelerin kuşaktan kuşağa aktarımına şahit olduk böylece.
60 kuşağından Mevlüde Uçar sesi kısılmış ve ihtilallerle ezilmiş bir nesildik diye başladı söze. Bir avuç kadın bu ülkeye nasıl sahip çıkabiliriz, imani değerlerimizi nasıl muhafaza edebiliriz diye kafa yoruyor, Dr. Gülsen Ataseven ve Meliha Yalçıntaş’la seyahatlere çıkıyorlardı. Otobüsle Diyarbakır, Elaziz ve Malatya’yı dolaşıp Urfa’dan dönüp geliyorlardı misal. Nice STK’lara şemsiye açan Hanımlar İlim ve Kültür Merkezi’ni kurmuş, burada tecrübelerini paylaşıp işbölümü yapmışlardı. “Arkadaşlarım fakir fukarayla ilgilenme görevini bana verdiğinden titiz listeler hazırlamaya, etraftaki muhtaçları doğru tespit etmeye çalışırdım” dedi Mevlüde Hanım.
Norşinli alim Sadrettin Yüksel’in kızı sevgili dostum Süreyya’yı anmadan geçemezdik. Fatih Karagümrük’te yer minderlerinde oturup insanlığı, İslam’ın vaat ettiklerini, dünya ahvalini, gençlerin temiz fıtratını konuşan, Kur’an-ı anlamaya çalışan kadınların mekanı Suffe. Her türlü çıkardan, ikbalden, sahibolma ele geçirme duygusundan uzak dostluklar. Ankara’dan gelen Özden Sönmez Suffe’yi nasıl örnek aldıklarını anlattı. Beytüzzehra’yı aynı ruhla kurmuşlar ve Türkiye’de birçok ilmi faaliyet yaptıkları gibi, Pakistan, Açe, Gazze ve Afrika’ya uzanan yardım çalışmalarıyla da bir iyilik zinciri kurmuşlardı.
Kentucky doğumlu Amerikalı Ayşe Hanım diye bilinen Ayşe Aslı Sancar da 1969’da Müslüman olup Türkiye’ye yerleşen bir edebiyatçı ve sosyolog. Anadolu’nun birçok şehrinde konuşmalar yaparak ve kitaplar yazarak İslam ve insanlık dışı kadın telakkilerinin terk edilmesi için büyük mücadele verdi. Anılarında İstanbul’da gelişlerinde yaşadığı komşuluğu, insanlığı ve ailece kalıcı ilişkilerini anlattı. Mukaddes Çıtlak ise hocamız 60 ihtilali mağduru 1940 doğumlu bir büyüğümüz. Hiç kimse ona atıfta bulunmadan, üzerindeki emeği zikretmeden söze başlayamadığına göre demek ki kıymeti çok büyük. Kur’an kursu öğretmenliği yapmış, yüzlerce hafız yetiştirmiş, üniversiteli genç kızları ayetlerin ışığıyla buluşturmuştu. Bu işten emekli olunamayacağı bilinciyle hala gayretlerini sürdürüyor.
Vefa, emeğe saygı, yapılanı görmek takdir edebilmek imandandır. Ahde Vefa gününü büyük bir özveriyle düzenleyen, burada adını anamadığım onlarca güzel insanı bir araya getiren, acı tatlı hatıraları dinlememize, kucaklaşmamıza vesile olan Gülden Sönmez, Mine İzgi ve Semra Safa’ya teşekkür borçluyuz.