Bu aralar film platformu MUBİ’de Ukraynalı yönetmen Sergey Loznitsa’nın belgeselleri “SSCB’ye dönüş” başlığı altında gösteriliyor.
Sergey Loznitsa, Sovyet arşivlerinde bulduğu propaganda filmlerinden tarihi belgeseller yaratarak dikkatleri üzerine çekmiş bir yönetmen.
Ama bu belgesellerde bir anlatıcı yok, orijinal arşiv görüntülerini bir film yönetmeninin montajıyla yorumsuz olarak izliyorsunuz.
Bunlar Sovyetlerin propaganda için döneminin en ileri imkanlarıyla büyük yapımlar olarak çektikleri filmler.
Örneğin Loznitsa, 2019 yılı yapımı Devlet Töreni belgeselini, Stalin’in cenazesi için Sovyetlerin dört bir köşesinde çekilmiş 40 saatlik propaganda filmlerini kullanarak yapmış.
Stalin’in ölümünden üç yıl sonra Sovyetler “Destalinizasyon” süreci başlayınca, ülkedeki neredeyse bütün kameraların seferber edilerek çekildiği bu cenaze filmleri hiç yayınlanmamış, 60 yıl sonra onları arşivden Loznitsa çıkarmış.
Yazının konusu ise Ukraynalı yönetmenin 2018 yılı yapımı bir başka belgeseli olan Dava.
Belgesel 1930 yılında Moskova’da Stalin iktidarının ilk büyük siyasi davalarından birini anlatıyor.
Aslında bu bir dava da değil, bir şov.
İzleyicilerin gözünü alan bir ışık sistemiyle, çok sayıda kamerayla, bir film yönetmeninin elinden çıkmış sekanslarla filme alınmış bir mahkeme bu.
Loznitsa yine arşivde bulduğu mahkemeye ait 42 saatlik görüntülerden 127 dakikalık bir belgesel yaratmış. Belgesel Venedik ve Toronto film festivallerinde gösterildi.
Mahkemeyi anlamak için önce dönemi anlamak gerekiyor.
1930’a gelindiğinde Sovyetlerde işler kötüye gitmiştir. Hızlı endüstrileşme atılımıyla şehirlerin nüfusu birden artmış, ekonomi bozulmuş, ülkede olmayan proletarya sınıfını yaratmak için bir devlet projesi olarak hızlıca köylüden işçiye dönüştürülen 8.5 milyon insan dengeleri bozmuştur. Hızlı endüstrileşme ve kalkınma hamlesi işçi ölümlerine, toprak sahiplerinin isyanlarına neden olmuştur.
İki yıl yaşanan sert kışlar kıtlığa neden olmuş, yoksulluk, işsizlikle grevler başlamıştır.
Devrimden 11 yıl sonra her şey devrim öncesinden kötüdür artık.
İtiraz edenler, hainler için 1930 yılında Gulag (Çalışma Kampları Yönetimi Baş İdaresi) adı verilen çalışma kampları kurulur
Stalin ise kalkınmanın gazına daha fazla basmak istemektedir.
Toplumu seferber etmek ve isyanları durdurmak için en işlevsel iktidar silahı kullanılır: Korku salmak.
Ülkede 30 bin üyeli Bolşevikler devrim yapmıştır ama 150 milyonluk ülkenin 110 milyonu eğitimsiz köylülerden oluşmaktadır.
Ekonomik sorunlar için onlara bir günah keçisi bulup göstermek, seslerini çıkaranların da gözünü korkutmak için harika bir yol bulunur.
Ekonomiyi sabote eden hainleri bulup, herkesin gözü önünde yargılamak...
O hainleri bulmak zor olmaz.
Fransa ve 10 yıl önceki iç savaşı kaybedip ülkeden kaçan sürgündeki Beyaz Rusların ülkeyi karıştırmak için desteklediği gizli Endüstriyel Parti’nin yöneticilerinin yakalandığı açıklanır.
Davanın görülmesi için Moskova’da Komünist Parti toplantılarının yapıldığı ve Lenin’in cenaze törenine evsahipliği yapmış mermer zemini, büyük avizleri, süslü tavalarıyla görkemli Sendika Evi salonu seçilir.
Bu salonda iki yıl önce Donbass’ta Sovyet ekonomisini sabote etmek için faaliyetler içinde bulundukları iddiasıyla çok sayıda devlet görevlisinin yargılandığı Şahtı Duruşmaları yapılmıştı.
Salona izleyiciler için sandalyeler yerleştirilir.
Görüntüler salonun kapıları açılır açılmaz, yer kapmak için içeriye doğru koşan asker ve sivil izleyicilerle açılır.
Salonunun önünde de partinin organize etti gösteriler yapılmakta, hainlere ölüm sloganları atılmaktadır.
Kürsüye, bir kaç yıl sonra yine bu salonda görülecek Moskova Duruşmaları’yla şanını artıracak Stalin’in başhukukçusu Andrey Vyshinsky çıkar.
Sanık kürsüsünde yaşları 40 ile 70 arasında değişen sekiz kişi Sovyet Ulusal Ekonomi Yüksek Kurulu ve Devlet Planlama Teşkilatı Gosplan’da üst düzey yönetici olan sekiz ünlü profesör ve mühendistir.
Sovyet hükümetine karşı bir darbe planlamakla, bunun için Fransa Başbakanı Raymond Poincare ve Beyaz Ruslarla anlaşmakla suçlanırlar.
Kameralar her anı bir film çekiyormuş gibi profesyonelce çekmektedir.
Salonda izleyicilerin gözünü alan bir ışık ve ses sistemi kurulmuştur.
Çekilen görüntüler ibret-i alem için Sovyetlerin dört bir köşesinde izletilecektir.
Sanıklar tek tek kürsüye çıkarlar ve tuhaf bir şekilde savcının haklarında ileri sürdüğü bütün suçları itiraf ederler.
Mühendislik Örgütleri Sendikası adı altında örgütlenen Endüstriyel Parti’nin mensupları olduklarını, pişmanlıklarını teklemeden, terlemeden anlatırlar.
Arada cümleleri karıştıranlar da olur ama sonra hemen tekrar ezbere dönülür.
Her şey ayarlanmış gibidir.
En çarpıcı savunmalardan birini Sovyetlerin DPT’si Gosplan’ın üst düzey yöneticisi Prof. Ramzin Kallinkov yapar.
Onun savunması davadan murat edilenlerin özeti gibidir:
“Açık ve dürüst bir şekilde ifade edersem, Endüstriyel Parti, faaliyetleri Fransız Devleri ve Beyaz Göçmenlerle işbirliği içerisinde Sovyetleri devirmeye çalışmıştır. Bahsi geçen hain faaliyetler sadece Sovyet devletine karşı değil. Anavatanımıza karşı da işlenmiştir. Bahsi geçen müdahalelerin gerçekleşmesi durumunda bütün ülke savaşın dehşetinden etkilenecekti.
Endüstriyel Parti'nin amacı ulaşım sektöründe bir krize yol açmak ve bu krizi derinleştirmektir.
Çiftçi Emek Partisi'nin amacı ise tarım ve gıda endüstrisindeki krizi derinleştirmektir.
Bu faaliyetler finans ve kooperatifçiliğe sekte vurmuş, ve büyük ekonomik zorluluklara neden olarak sınıf mücadelesini zorlaştırmıştır. Ülke ekonomisinde büyük zarar vermiştir
Bu sabotaj faaliyetleri ve karşı devrimci direniş olmasa yaşadığımız ekonomik zorluklar bu kadar aşikar olmayabilir. Endüstrileşme hızı ve sosyalizme katılım çok daha yüksek olabilirdi.”
İki gün süren ifadeler sırasında diğer sanıklar da ülkedeki ekonomik sorunların kendi sabotajlarının eseri olduğunu itiraf ederler.
Mahkeme sürerken sokaklarda yargılananlara ölüm çığlıkları atan göstericiler sokakları doldurmuştur. Kameraya “Sabotajcılara ölüm”, “Proletarya devrimi düşmanların ölüm” pankartları takılır.
Gazeteler günlerce davayı ve itirafları yazarlar.
Nihayet Vyshinsky kürsüye çıkar ve kararları açıklar.
Sanıkların bazılarına ölüm cezası verilir, bazılarına hapis cezaları.
Sonra ölüm cezaları 10 yıl hapis cezalarına dönüştürülür.
Sanıklardan bazıları Stalin hayattayken affedilir, hatta Ramzin Kallinkov Stalin madalyası bile alır, bazıları ise başka suçları yüzünden hayatlarını ölüm mangaları önünde tamamlar.
Stalin’in ölümünden sonra ortaya çıkar ki, aslında Endüstriyel Parti diye bir parti hiç var olmamıştır.
Hem parti hem de davadaki bütün iddialar kurmacadır.
Bütün yargılamalar bir oyundan ibarettir. Zorla ifadeler ezberletilmiş ve tasfiye edilmek istenen bir grup profesör de bu yolla tasfiye edilmiştir.
Ama bu davalarla halka ekonomik sorunlar için bir günah keçisi verilmiş, itiraz edenlerin yüreğine de korku salınmıştır.
Bu korku atmosferinde 1933 yılında Stalin, Beyaz Deniz ile Baltık Denizi’nin birbirine bağlamak için yapımına başladığı çılgın projesi Beyaz Tünel inşaatı için çağrı yaptığında yüzbinlerce beyaz yakalı işlerinden istifa ederek işçi olarak inşaatta çalışmaya koşmuştu.
Stalin, tarımdaki kıtlık sorununu çözmeyi Lysenko’nun kıtlığı büyüten akla zarar tezlerine terk edince de kimse ağzını açamamıştı.
Sergey Loznitsa’nın 127 dakikalık belgeselini izlerken ister istemez insanın aklına az önce haberlerde izlediğiniz fahiş fiyatlarla ve fırsatçılarla mücadele haberleri geliyor.
Karaborsacı soğancılar, fiyatları yükselten fırsatçı yumurta lobisi, fahiş zam yapan açgöz halciler, vatandaşın belini büken marketçiler...
Nasıl olsa yüksek enflasyon, artan girdi maliyetleri, döviz kuru, Merkez Bankası’nın müdahaleleri gibi karmaşık ekonomik açıklamalardan daha net cevaplar bunlar.
Fırsatçılar fahiş fiyat artırıyor, devletimiz de onlara göz açtırmamakta kararlı.
Mahkeme aşamasına henüz gelinmedi, şimdilik hutbelerden açgözlü tüccarlara bunun haram olduğu hatırlatılıyor.
Yüksek fiyatların siyasi maliyetini iktidarın sırtından almak için din bile seferber edilmiş durumda.
Halbuki seferber edilmesi gereken başkanlık Diyanet değil, Merkez Bankası.
Sovyet belgeseli izlerken bile ülkenin meseleleri peşinizi bırakmıyor.
Yine de bunları düşünmeden de bu dingin belgesellerle Sovyet dünyasına yolculuk etmek mümkün.
İnsanlığın ortak tecrübeleri onlardan ders çıkaralım diye yaşandı....