Önceki gün Karar, haklı olarak günün en büyük haberini manşetine taşımıştı: “Yargıda İyidil Depremi.”
Yaşanan hukuk depremini kısaca özetlemek gerekirse:
15 Temmuz darbe girişimi sonrası tutuklanan eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) Muhabere ve Muharebe Eğitim Destek Komutanı Korgeneral Metin İyidil yargılandığı davada darbe ve FETÖ üyeliğinden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı.
Karar temyiz için istinaf mahkemesi olan Ankara BAM 20. Ceza Dairesi’ne gitti ve 14 Ocak günü istinaf mahkemesi kararını açıkladı: “İşlediği suçların sabit olmaması nedeniyle” beraatına ve tahliyesine...
İyidil, üç buçuk yıldır kaldığı Sincan Cezaevi’nden tahliye oldu.
Ardından medyada ve sosyal medyada çok yüksek sesle duyulmasa da ortaya çıkan tepkilerin ardından, artık temyiz için top Yargıtay’da olmasına rağmen, istinaf savcısının başvurusu üzerine dosya yine istinaf mahkemesi olan 21. Ceza Dairesi’ne gönderildi.
Mahkeme de kısa süreli bir incelemenin ardından İyidil’in beraat kararının kaldırılmasına ve İyidil’in tekrar tutuklanmasına karar verdi.
Polis İyidil’i tutuklamak için evine gitti ama bulamadı.
İlginç bir şekilde kayınbiraderi olan LİMAK Holding’in sahibi Nihat Özdemir’in oğlunun eşinin anne ve babasının evinde bulundu.
Bunun üzerinde Nihat Özdemir’in oğlu ve gelini de “Sanığı kaçırmaya çalışmaya yardım” suçlamasıyla gözaltına alındılar. İyidil tekrar tutuklandı. Özdemir’in oğlu ve gelini serbest bırakıldı. Bu arada HSK da beraat ve tahliye kararı veren istinaf mahkemesinin üç yargıcı hakkında soruşturma açıp, onları Çorum, Eskişehir ve Konya’ya gönderdi.
Yaşananlar tam anlamıyla bir deprem.
Ortada onlarca cevapsız soru var.
Darbe davasından ağırlaştırılmış müebbet almış bir korgeneral için istinaf mahkemesi nasıl beraat kararı verdi?
Temyiz sırası Yargıtay’dayken nasıl sıradaki istinaf mahkemesinden beraat kararı bozuldu ve yeniden tutuklama kararı çıkarıldı?
İyidil’in kayınbiraderinin gelinin anne ve babasının evinde ne işi vardı? Kaçmaya mı çalışıyordu?
Neden Nihat Özdemir’in oğlu ve gelini gözaltına alınıp, bırakıldı? Bu olan bitenden Nihat Özdemir’in haberi yok muydu?
Eğer beraat kararı veren istinaf mahkemesi üyesi hakimler bir yanlış yaptılarsa neden görevden alınmayıp, başka illere gönderildiler?
Daha akla gelen pek çok soru...
Ama bu davayla ilgili sorulacak sorular, sadece bu birkaç günlük adli depremle sınırlı değil.
Herhalde bu hercümerçte kimsenin aklına gelmeyen ilk soruyla başlayalım.
Neden Metin İyidil ayrı bir darbe davasında yargılanıyordu?
Bu sorunun kastı şu.
Metin İyidil, Kara Kuvvetleri EDOK’a bağlı dört komutanlıktan birinin başında olan bir korgeneraldi. Darbe davalarında sadece iki orgeneralin yargılandığı düşünülürse, darbeden tutuklanmış en yüksek rütbeli komutanlardan biriydi.
İyidil, sıradan bir korgeneral de değildi. 20 yıldır Ankara’da karargah görevindeydi. 2012’de korgeneralliğe getirilmiş önce Kara Kuvvetleri’nde ardından da 2014’e kadar Genelkurmay’da en kritik pozisyonlardan biri olan Personel Daire Başkanı olarak ordudaki terfi ve atamalarda en kritik kararların altında imza atmıştı.
Ama böyle bir isim darbeden sonra tutuklanmış olmasına rağmen ne Genelkurmay Çatı Davası’nda, ne Akıncı davasında, ne Kara Kuvvetleri Komutanlığı darbe davasında, ne de EDOK Komutanlığı darbe davasında sanık oldu.
Ocak 2017’de kendisine bağlı, Isparta Eğridir’deki Dağ Komando Okulu’ndaki darbe suçlarıyla ilgili hazırlanan iddianamede adının sanık olarak yer aldığı haberi yapıldı ama ardından savcılık tuhaf bir şekilde İyidil’in adının iddianameye yanlışlıkla girdiğini açıkladı.
Halbuki o iddianamede İyidil’in aleyhine ifade veren Isparta Valisi (şimdi Kayseri Valisi) darbe sabahı 06.00 sularında İyidil’in kendisini aradığını, o sırada orada görevli 700 komandonun devlet kurumlarını korumak gerekçesiyle Ankara’ya götürülmesi için izin istediğini, ama durumdan şüphelenip izin vermediğini anlatmıştı. Davanın savcısına göre de ‘o saatte komandoları Ankara’ya taşımaya çalışmak hala ümidini kesmemiş darbecilerin bir girişimiydi.’ Ama İyidil bu davada da sanık olmadı.
Darbeden sonra tutuklanmasına rağmen herhangi bir davada sanık olmayan İyidil hakkındaki iddianame darbeden ancak bir yıl sonra 2017 haziranında yazılabildi.
EDOK komutanlığında görevli altı subayın daha içinde olduğu yedi sanıklı butik bir darbe davasının bir numaralı sanığı oldu Korgeneral İyidil. Ama bütün iddianame neredeyse onun hakkındaydı.
Böylece dosyası diğer büyük darbe davalarından ayrılmış oldu. Yani darbe davaları çuvalı içinden çıkarıldı. Bu aslında beraatle bitebilecek bir yolun da açılması demekti.
İddianamede savcının suçlamaları özetle şöyleydi:
“15/07/2016 günü gerçekleşen Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya yönelik eylemler öncesinde, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensubu asker şahıslarla darbeye hazırlık konusunda düzenli görüşmelerinin olduğu (Polatlı iddianamesi), olay günü de sözde Yurtta Sulh Konseyi Üyesi olan ve sözde atama listelerinde imzası bulunan Mehmet PARTİGÖÇ ile Genelkurmay karargahında görüşmesinin olduğu (Genelkurmay iddianamesi), Isparta Dağ Komanda Okulunda eğitim gören harbiyelilerin darbe kalkışmalarında kullanılabilmesi için Ankara'ya getirilmesi için çaba gösterdiği (Isparta İddianameleri),... darbeye teşebbüs eylemlerinin sonuca ulaşmasını sağlayamadıkları, bunun belirtilerinin olay gecesi ortaya çıkması üzerine ısrarla kendisinin darbe karşıtı olduğunu gösterecek şekilde faaliyetler ve davranışlar sergilemeye çalıştığı, bu kapsamda tv. açıklaması yaptığı saatler, kendisinin zırhlı birliklerde bulunduğunu gösteren kamera görüntülerini temin etmeye çalışması vb. eylemlerle örgütün en başarılı olduğu takiyye uygulamasını gösterdiği, EDOK Karargahında bir problem olmadığını öğrenmesine rağmen, darbenin engellenmesi için görevinin başına geçerek, olay gecesi ülke genelinde çok önemli olayların yaşandığı bağlı birliklerine resmi yollardan yazılı ve sözlü talimatlar verebilecek durumda olmasına rağmen, bir cafede telefon görüşmeleri ile darbe kalkışmasının gidişatını anlamaya çalıştığı.”
İyidil’in darbecileri polise teslim etmek istemediği, darbe bastırılınca darbeye direnmiş gibi rol yaptığını anlatan asker ve sivil tanıkların ifadeleri de iddianameye girmişti.
Fakat iddianamede hukuken bütün iddianamelerde olması gereken ama Türkiye’deki iddianamelerde çok az rastlanan, özellikle darbe davaları iddianamelerinde hiç olmayan bir farklılık vardı. Savcı İyidil’in lehine olan delilleri ve tanık ifadelerini de iddianamesine koymuştu.
İyidil hakkında iddianamede yer alan lehte deliller; darbecilerin atama listesinde Kara Kuvvetleri emrine alınmış görünmesi ve darbe gecesi 01.30’da ( iddianamedeki bir tanığın ifadesiyle yeğeninin girişimiyle) önce NTV’ye ardından iki kanala daha bağlanıp darbeye karşı Cumhurbaşkanı’na destek açıklamaları yapmasıydı.
Ama iddianamede çok daha ilginç lehte bir delil daha vardı. Bu bir tanık ifadesi. İddianameye göre 16 Şubat 2017 günü yani İyidil darbeden tutuklanmış ama hakkında henüz herhangi bir dava açılmamışken ve Isparta’daki darbe davası dosyasına da adı daha yeni ‘yanlışlıkla’ girip çıkmışken, savcılığın herhangi bir talebi olmamasına rağmen, kendi isteğiyle gidip İyidil lehine savcıya ifade veren tanık eski askeri savcı Ahmet Zeki Üçok.
İfadesi şöyle:
“29.04.2014 tarihinde MİT'e gönderdiğim listelerin yapmış olduğum çalışmanın ayrıntılı ve titiz bir çalışmanın sonucu ortaya çıktığı dikkate alınarak kurum tarafından yapılan çalışmalara gerekçe yapıldığını geçtiğimiz günlerde öğrendim. Hazırlamış olduğum listelerde bulunan iki ismin eksik bilgiye dayanarak bu listelerde yer aldığını darbe sonrası yaptığım çalışmalar neticesinde tespit ettim... Ben Metin İYİDİL'in 15 Temmuz darbe karşıtı tutumunu ve edindiğim yeni bilgileri bir araya getirdiğimde Metin İYİDİL'in FETÖ ile ilgisinin olmadığı, darbeye katılmadığı kanaatini edindim. Bu süreçte Metin İYİDİL'in tutuklu olduğunu öğrendiğimde başvurarak kendisi hakkında sonradan öğrendiğim ve yukarıda ayrıntısını anlattığım şeylerle ilgili bilgi vermek istedim."
Üçok’un bu ifadeyi kendi rızasıyla gidip vermesi kadar, ifadesinde yer alan bir bilgi de çok kritik:
“29.04.2014 tarihinde MİT'e gönderdiğim listelerin yapmış olduğum çalışmanın ayrıntılı ve titiz bir çalışmanın sonucu ortaya çıktığı dikkate alınarak kurum tarafından yapılan çalışmalara gerekçe yapıldığını geçtiğimiz günlerde öğrendim.”
Bu cümleden MİT’in ordudaki o günkü adıyla “paralel” komutanlarla ilgili bir çalışma yaptığını ve bu listede İyidil’in de olduğu öğreniyoruz.
Aslında böyle bir çalışma olduğu 2014 Yüksek Askeri Şura toplantısı öncesi gazetelerde yer almıştı.
O günlerde Karar yazarı Mehmet Ocaktan’ın yönettiği Akşam gazetesi “Karargahta 40 Paralel Paşa” manşetiyle çıkmış. Ama haber aynı gün için Genelkurmay, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı tarafından üç ayrı tekziple yalanlanmıştı.
Yine o günlerde Vatan gazetesinde yazan Hüseyin Yayman “TSK içinde paralel emir komuta tasfiye edilecek” başlıklı yazısında “Hâlihazırda TSK içinde orgeneral düzeyinde Gülenci komutanların olmadığı ancak korgeneral, tüm ve tuğgeneral düzeyinde isimlerin olduğu, bunların Genelkurmay Başkanı tarafından yakinen bilindiği ifade ediliyor” demişti.
Benzer paralel tasfiye haberleri 2015 YAŞ’ı öncesinde de çıktı.
Bizzat dönemin Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 2015 Mayıs’ında 1000 isim için ellerine ihbar geldiğini söylemişti.
Ama bunlar sadece teyit edilmemiş haberlerdi.
Metin İyidil iddianamesinde ise MİT’in 2015 YAŞ’ı öncesinde ordudaki üst düzey FETÖ’cü komutanların adını bildirdiğinin delili yer almıştı.
İddianameden okuyalım:
“Adli Emanetin 2017/3576 sırasında kayıtlı Mehmet PARTİGÖÇ'ün kasasında bulunan belgeler arasında yer alan 9 numaralı belgede şüpheli Metin İYİDİL ile ilgili yapılan araştırma neticesinin bulunduğu belirtilerek dosyamızda değerlendirilmesi için gönderildiği, dosyaya alınan belgenin T.C. Başbakanlık MİT. Müsteşarlığından 23/06/2015 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına gönderilen Çok Gizli Kişiye Özel ibareli 004141 nolu yazı ekinde şüpheli Metin İYİDİL hakkında Paralel Devlet Yapılanması (PDY-PÖ) mensubu olduğuna dair iddiaların bulunduğu yönünde bilgi mevcut olduğunun belirtildiği görülmüştür”
Yani MİT 2015 yılı YAŞ’ından önce Metin İyidil’in adını o zaman ki adıyla “paralel devlet yapılanması mensubu olduğuna dair iddialar var” diye Genelkurmay’a ve tabii bağlı olduğu Başbakanlığa ve tabii Cumhurbaşkanlığı’na bildirmişti.
Yani YAŞ’a girilirken bu bilgi devlette vardı.
İddianamede yer alan Partigöç’ün kasasından çıkan ikinci bir belge bu resmi tamamlıyor. Yine iddianameden okuyalım:
“Mehmet PARTİGÖÇ'ün kasasında bulunan belgeler arasında şüpheli Metin İYİDİL'in kendi imzasını taşıyan 13 Temmuz 2015 tarihli emeklilik dilekçesi suretinin dosyamızda değerlendirilmek üzere gönderildiği görülmüştür”
YAŞ’ta atama bekleyen İyidil, hakkında 23 Haziran 2015 günü MİT’ten Genelkurmay’a gönderilen istihbarat raporundan sonra ve bu raporla ihraç edilebileceği YAŞ toplantısından önce emeklilik dilekçesini yazmıştı.
Açık ki biri gizli tutulması beklenen bu bilgiyi ona vermişti, o da emeklilikle ihraçtan kurtulmak için tedbir almıştı.
Fakat bütün bu hazırlıklara hiç gerek kalmadı.
Çünkü MİT’in hakkındaki paralel devlet yapılanması mensubu bilgi notuna ve emeklilik dilekçesine rağmen Metin İyidil, 2015 YAŞ’ında 4. Kolordu Komutanlığı’ndan EDOK Muharebe ve Muharebe Destek Komutanlığı’na atandı.
Hem MİT’in hakkında “paralel” dediği bilgi notu hem de emeklilik dilekçesi ise nasıl olduysa darbenin beyin takımından Genelkurmay Personel Daire Başkanı Mehmet Partigöç’ün kasasına girmişti.
Soru şu: Peki nasıl olmuştu da hakkında 2015 tarihinde MİT’in “paralelci” diye bilgi verdiği bir komutan YAŞ’ta ihraç edilmek bir yana, bir üst komutanlığa atanabilmişti?
Hangi referanslar, MİT’in YAŞ’ın sivil üyelerinin de önünde olduğu açık olan istihbaratını geçersiz kılmıştı?
(Ek bir bilgi; 2014 YAŞ’ında tuğgeneral ve tuğamiralliğe terfi edilmiş olanların % 76’sı, 2015 YAŞ’ında terfi ettirilmişlerin % 78’I 15 temmuz darbes girişiminin ardından darbeci/FETÖ’cü çıkmıştı.)
İşte Metin İyidil’le ilgili son birkaç gündür yaşanan tuhaflıkları ancak devrilen domino taşlarını takip ederek anlayabilmek mümkün.
Tabii ki suçlu olup olmadığının kararını mahkemeler verecek. İktidara yakın ünlü bir işadamının kayınbiraderi olması onunla ilgili şüphelere neden olduğu gibi aleyhine bir delile de dönüşmemeli. Müebbetten beraate sonra tekrar müebbete dönen kararlar serisi zaten hukuki olarak yeterince güvenilmez.
İşin ilginç tarafı hukuken bu kadar hassas olmayan ve bazı darbe davalarında erler, askeri lise öğrencileri tahliye edildiğinde, hatta darbeyle ilgisiz bazı gazeteciler hakkında tahliye kararları verildiğinde ortalığı birbirine katan, “darbecileri bırakıyorlar, yakında bizi alırlar” diye tantana yapanlar, darbe girişimi sırasında aktif olarak görevde olan bir korgeneralin bu dikkat çekici beraat ve tahliyesi karşısında pek fazla gürültü çıkarmadılar.
Televizyonda söylenmiş ve çarpıtılmış bir kaç cümle yüzünden darbede görev almış bir korgeneral kadar ceza verilmiş Ahmet Altan hakkında, üstelik beraat de değil 10 yıl hapis cezasının ardından verilen tahliye kararı için günlerce kampanya yapanlar da bu ağır topa girmediler.
Tam olarak ne olduğundan, bu kez dengelerin nasıl kurulduğundan kimsenin emin olamadığı zamanlara has bir garantici tavır bu.
Toplumun kimin kimle oynadığını bilmese de bir tenis maçı izler gibi izlediği son bir kaç gündür Ankara’da Metin İyidil davasıyla ilgili tam olarak ne yaşandığını bilmiyoruz. 2015 YAŞ’ından önce ne yaşandığını bilmediğimiz gibi.
Zaten merak edenlerin sayısı da fazla değil.
Ama en azından bir kere daha merakla izlediğimizi kayıtlara geçirmiş olalım.