Geçenlerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bir fotoğraf eşliğinde şöyle bir tweet attı:
“Küresel Gazeteciler Konseyi Yönetim Kurulu üyeleriyle bir araya geldik. Gelecek dönemdeki faaliyetleri hakkında bilgi aldık. Nazik ziyaretleri için teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.”
Kimsenin dikkatini çekmemiş olması gayet normal.
Türkiye’de bakanların, siyasetçilerin, valilerin, belediye başkanlarının, sendika başkanlarının, dernek başkanlarının ve diğer tüm başkanların günlük işlerinin önemli bir parçası ziyaret edilmek ya da birilerini ziyaret etmektir.
Bu ziyaretlerden sonra da çoğunlukla herkesin bir ucundan tuttuğu plaketler, vazolar ya da hat levhalarla fotoğraflar çektirilir ve bu ‘nazik ziyaret’ ya da bu ‘misafirperverlik’ için teşekkür edilen mesajlar sosyal medya hesaplarından paylaşılır.
Hatta sırf bu ziyaretler için bakanlıkların, belediyelerin, kurumların temsil- ağırlama yönetmelikleri, bütçeleri bile vardır.
En son Bursa Belediyesi’nin bu ziyaretlerde hediye edilmek üzere altın yaldızlı tabaklardan, bornoz setlerine kadar bir dizi hediye için 8 milyona yakın para harcadığı ortaya çıktı.
Ama bahsettiğimiz ziyareti rutin ‘başkanlar birbirini ziyaret ediyor’ faaliyetlerinden ayıran tabii ki ziyaret eden kurumun adı.
“Küresel Gazeteciler Konseyi” dikkat çekmeyecek bir ad değil.
İnsan önce ziyaret edilen Dışişleri Bakanı olunca yabancı bir heyet mi diye düşünüyor.
Ama sonra fotoğrafta tanıdık yüzler görünce bunun yerli ve milli bir küresel konsey olduğunu anlıyorsunuz.
Peki ülkemizde “Küresel Gazeteciler Konseyi” kurulmuş da bu ülkede ve bu kürenin içinde gazetecilik yapmaya çalışırken niye haberimiz olmamış diye meraklanıp küresel bir bilgi kaynağı Google’a soruyoruz.
Ve karşımıza 2020 yılında Türkiye’de devlet, siyaset, medya ilişkileri üzerine ilginç bir hikaye çıkıyor.
Türkiye’de adında basın, gazetecilik, medya, televizyon geçen 200’e yakın dernek, birlik, cemiyet varmış.
Bunların çoğunun adlarını her yıl düzenledikleri ve gönüllerinden geçen, meşreplerine uyan isimlere bol keseden dağıttıkları “yılın gazetecilik ödülleri” dışında pek duymuyoruz.
Zaten Küresel Gazeteciler Konseyi de o dernek, vakıf veya cemiyetlerden biri değil.
Çünkü doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Ekim 2019 tarihli kararnamesiyle kurulmuşlar.
Altında Cumhurbaşkanı’nın imzası olan kararda şöyle deniyor: “Merkezi Ankara ilinde olmak ve uluslararası faaliyette bulunmak üzere Küresel Gazeteciler Konseyi Birliğinin kurulmasına, 3335 sayılı Uluslararası Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması Hakkında Kanun'un 1'inci maddesi gereğince izin verilmiştir."
Kararda bahsedilen 3335 sayılı Uluslararası Nitelikteki Teşekküllerin Kurulması kanunu hatırlayalım: “Uluslararası alanda beraberlik ve işbirliği yapılmasında fayda görülen hallerde, Türk ve yabancı hakiki veya hükmi şahısların veya yalnız hükmi şahısların, kazanç paylaşma amacı dışında ve kanunlarla yasaklanmamış olmak kaydıyla ekonomik ve teknik alanlarda işbirliğini geliştirmek, bu konularda bilgi, görgü ve karşılıklı teknolojilerinden yararlanmak maksadıyla Türkiye'de veya yurt dışında: a) En az yedisinin; uluslararası nitelikte birlik, federasyon veya benzeri teşekküller kurmaları veya kurulmuş bu gibi teşekküllerin şubelerini açmaları, b) Uluslararası faaliyette bulunmaları, c) Mevcut kuruluş ve benzeri derneklere katılmaları veya bunlarla işbirliğinde bulunmaları, Cumhurbaşkanının iznine tabidir.”
Yani Türkiye’de böyle bir uluslararası teşekkül kurma iznini cumhurbaşkanı veriyor ama bunun için sıralanan üç şartı yerine getirmek gerekiyor.
Peki bu durumda Küresel Gazeteciler Konseyi’nin statüsü ne? Resmi bir kurum mu, yoksa bir sivil toplum örgütü mü?
Sorunun cevabını geçen yıl Mayıs ayında Anadolu Ajansı’na ilk röportajı veren konseyin kurucusu gazeteci Mehmet Ali Dim vermiş. Haberden okuyalım:
“Dim, KGK’nin Dernekler Kanunu’na tabi değil, yasayla kurulmuş uluslararası bir birlik olacağını söyledi. KGK’nin henüz kuruluş aşamasında olduğunu ve çeşitli resmi aşamalardan geçtiğini ifade eden Dim, son noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayıyla konseyin kısa süre içinde resmi kuruluşunu tamamlayacağını belirtti. Dim, “Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıkladığı üzere önümüzdeki hafta o süreci atlatmış olacağız” dedi.”
Fakat, ilginç ki röportajda iddialı bir şekilde denilen olmamış, konsey o süreci önümüzdeki hafta değil ancak beş ay sonra atlatmış.
Neden böyle olduğuna geçmeden önce Küresel Gazeteciler Konseyi’nin kurucusunu tanıyalım.
Konseyin kurucusu gazeteci Mehmet Ali Dim.
Sitedeki biyografisine göre Dim, 1985-1987 yıllarında İstanbul'da Güneş gazetesinde çalışmış. Daha sonra ise Hürriyet, TRT ve AA’da Antalya muhabirliği yapmış. Yeni Alanya günlük gazetesi ile yine Alanya’da yayın yapan Dim TV ve Dim Radyo’nun sahibi. Alanya Gazeteciler Cemiyeti’nin de uzun süre başkanlığını yapmış. Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun da genel başkan vekilliğini yürütmüş.
Kendisi gibi Alanyalı olan Süleyman Efendi cemaatinin vefat eden eski lideri Ahmet Arif Denizolgun’un hayatını anlatan “Adanmış Bir Ömür” adlı bir de kitabı var.
Anlaşılan Dim, yine Alanyalı olan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na da yakın bir isim. Örneğin sahibi olduğu Alanya gazetesinde şöyle bir haber çıkıyor karşınıza:
“KGK Kurucu Genel Başkanı Mehmet Ali Dim, Bakan Çavuşoğlu'nun adının bir bulvar veya caddeye verilmesi için Alanya Belediye Meclisi'ne çağrıda bulundu.”
Ya da şöyle bir haber:
“Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkan Vekili Mehmet Ali Dim, New York’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Anadolu Medyasının sorunlarını içeren bir dosya sundu. BM genel kurul toplantısı öncesinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun öncülüğünde gerçekleşen görüşmede Dim...”
Zaten haberlere ve sosyal medya hesaplarına göre de Küresel Gazeteciler Konseyi’nin ilk adımı Ocak 2019’de İçişleri Bakanlığı’na başvuru ve Çavuşoğlu’nu ziyaret olarak atılmış.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun desteği bununla sınırlı kalmamış. Daha resmen kurulmadan konseyin ilk etkinliği olan KKTC’deki Kıbrıs Medya Buluşması’na bizzat katılmış. Çoğunluğu Türkiye’deki yerel gazete temsilcilerinden oluşan 50’ye yakın kişinin katıldığı buluşmada, Çavuşoğlu ile birlikte KKTC Cumhurbaşkanı ve bakanları da konuşma yapmışlar, ikinci gün Kıbrıs üzerine iki konuşma daha olmuş ve geziyle toplantı bitmiş.
Konseyin ikinci etkinliği Bakü’de olmuş, yine Çavuşoğlu katılmış. Türkçe Konuşan Ülkeler Birliği’nin toplantısına denk getirilen toplantıyı Küresel Gazeteciler Konseyi ile Azerbaycan’ın Matbuat Şurası adlı İngilizce’de GONGO denen sivil görünümlü resmi gazetecilik örgütü birlikte düzenlemişler. Yine Türk ve Azerbaycanlı gazetecilerin katıldığı toplantıda Çavuşoğlu ve Azerbaycanlı milletvekilleri konuşmuş, toplantıdan “Tek millet, tek basın” başlıklı bir bildiri çıkmış.
Arada konseyin bazı üyeleri İran’a, Ürdün’e gidip oradaki medya organlarını ve resmi gazetecilik örgütlerini ziyaret etmişler.
Bunlar sanki uluslararası bir teşekkül vasfı için yasadaki yeterli şartları oluşturmak adına KKTC ve Bakü gibi kolay ulaşılır yerlerde yapılmış etkinlikler gibi görünüyor.
Nihayet Cumhurbaşkanı’ndan onay da Ekim ayında çıkmış.
Küresel Gazeteciler Konseyi’nin organize ettiği en büyük etkinliğin hemen öncesinde.
Konseyin ilk kez resmi bir kurum olarak ev sahipliği yaptığı toplantının adı 21. Dünya Rus Medya Kongresi.
Aslında 1999’dan beri Rusya’nın resmi ajansı ITAR-TASS’ın dünyanın her yerindeki muhabirlerinin katıldığı bir kongre bu.
Düzenleyen kurumun adı da Dünya Rus Medya Konseyi (WARP). Hükümetten bağımsız dense de hiç öyle görünmüyor.
Bizdeki konseyle isim benzerliği herhalde dikkatinizi çekmiştir.
Gerçekten büyük bir organizasyondan bahsediyoruz. 85 ülkeden 160 Rus gazeteci katılmış, Ankara’da başlayan toplantıların ardından organizasyon Kayseri, Kırşehir, Kapadokya, Konya ve Alanya gezileriyle devam etmiş.
21’inci kez Rus devletinin düzenlediği bu büyük organizasyona 2019 yılında Türkiye adına daha yeni kurulmuş Küresel Gazeteciler Konseyi ev sahipliği yapmış.
Anlaşılan Küresel Gazeteciler Konseyi’nin ilk kuruluş amacı da bu büyük organizasyona ev sahipliği yapmak. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun en baştan itibaren ilgisinin sebebi de bu gibi görünüyor. Muhtemelen Rusya’daki Dünya Rus Medya Konseyi’nin eşdeğeri bir yapı olarak Küresel Gazeteciler Konseyi kurulmuş.
Bunu aylar öncesinden itibaren bu organizasyon için konsey başkanının Rus elçiliğiyle yaptığı görüşmelerle ilgili tweetlerinden çıkarmak mümkün.
Ne var ki bunda denebilir.
Fena mı bu sayede Türkiye’nin de bir Küresel Gazeteciler Konseyi oldu.
Sosyal medya hesabında yayınlanan fotoğraflara bakılırsa Konsey’in Ankara Kavaklıdere’de dört katlı görkemli bir genel merkez binası var.
Girişine “International Media Center” yazılmış bina Ankara’daki resmi kamu binalarına benziyor. Girişinde Atatürk’ün basınla ilgili bir sözünün olduğu bir lahit var, arkada çifte bayrak olan makam odaları, toplantı salonları, gece ışıklandırmasıyla, her şey resmi bir kurum görüntüsünde....
Peki kurucuları arasında başkan Mehmet Ali Dim dışında başka kimler var?
Konseyin onursal başkanı duayen gazeteci Yavuz Donat.
Yine sitelerindeki sırayla diğer kurucular şöyle: DHA (Demirören Haber Ajansı) Genel Müdürü Salih Zeki Sarıdanişment, Sabah Ankara Genel Yayın Müdürü Osman Altınışık, Habertürk Ankara Temsilcisi Bülent Aydemir, Azerbaycan Parlamento Jurnalistleri Birliği Başkanı Elşad Eyvazlı, Akit Ankara Temsilcisi Hacı Yakışıklı, TRT Daire Başkanı Amber Türkmen, Milliyet Spor Müdürü Tayfun Bayındır, DHA Kıbrıs Temsilcisi Sefa Karahasan, Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veli Altınkaya, Trakya Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı Lütfü Karakaş...
Böyle uzuyor liste.
Konseyin sitesine ve sosyal medya hesaplarına göz gezdirince,
Ankara’da bakan, bakan yardımcısı, genel müdür düzeyinde karşılıklı plaketlerin, hediyelerin verildiği bol bol nezaket ziyaretleri ve konseyin genel merkezine yapılan hayırlı olsun ziyaretleri görülüyor.
Küresel Gazeteciler Konseyi, şimdiden 79 ile de temsilci atamış. Tabii Cumhurbaşkanı imzasıyla kurulmuş bir konsey olduğundan bazı illerde Valiler, vali yardımcıları temsilci olarak atanan gazetecileri makamlarında ziyaret etmişler. Ülkemizde gazetecilere verilen değer anlamında örnek ve göz yaşartıcı manzaralar bunlar.
Mesela Habertürk gazetesinde şöyle bir haber var:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla kurulan ve Türkiye genelinde de teşkilatlanmasına hızlı bir şekilde başlayan Küresel Gazeteciler Konseyi Nevşehir Başkanlığı’nı Vali İlhami Aktaş ziyaret etti.”
Örnek bir davranış.
Tabii ki konsey kendisinden bekleneceği üzere örneğin, sarı basın kartıyla ilgili tartışmalar çıkınca hemen Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nı mentionlayarak destek açıklaması yapmış: “Arzuladığımız “Temiz toplum” adına, “Temiz siyaset” diyorsak “Temiz medya” da diyebilmeliyiz. Basın Kartı için aranan nitelikler gazetecilik mesleğinin itibarını korumak için elzemdir. Bunu siyasete tahvil etmek doğru değildir.”
Ne diyelim, hayırlı olsun.
Artık gazetecilerin de Ankara’da geceleri aydınlatılan dört katlı bir genel merkez binası, haklarını savunacak bir Küresel Gazetecilik Konseyleri var.
Rusya’da, Azerbaycan’da, İran’daki benzer ‘bağımsız’ medya kurumlarının da artık Türkiye’de karşılıklı bilgi alışverişi yapıp, gidip gelebilecekleri, bir muhatapları oldu.
Türkiye’de medyanın özgür olmadığıyla ilgili asılsız haberlerin arşa çıktığı bir dönemde, Ankara’nın ortasındaki “International Media Center”a büyük görevler düşüyor. Bol bol plaketleşilsin, şehir şehir, ülke ülke gezilsin, önemli günlerde açıklamalarla algı operasyonlarına artık bir dur densin.
Küresel güçler, küresel gazetecilik nasıl yapılırmış görsün!