81 yaşında. 2013’de geçirdiği felç nedeniyle son altı yıldır tekerlekli sandalyede. Zor hareket ediyor, zor konuşuyor.
Ama 20 yıldır yürüttüğü Cumhurbaşkanlığı görevine beşinci kez aday oldu. Seçimler Nisan 2019’da yapılacak.
İşte Cezayirliler günlerdir sokaklarda buna isyan ediyor.
Halbuki tedavi olmak için dün İsviçre’ye giden Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı adayı 81 yaşındaki Abdülaziz Buteflika’nın parlak bir geçmişi vardı.
Fransız işgaline karşı bağımsızlık savaşının öncü isimlerinden biriydi.1962’den beri siyasetteydi, 15 yıl Dışişleri Bakanlığı yapmıştı. 1991’de seçimleri kazanınca İslami Kurtuluş Cephesi’ne dönük kıyım sırasında da aktif görevde değildi.
1999’da cumhurbaşkanlığına geldikten sonra iç savaşı bitirmiş, af çıkarmış, ülke ekonomisini toparlamıştı. Tunus’tan sonra Cezayir’e sıçrayan Arap Baharı isyanlarından da biraz sopayla biraz reform vaadiyle devrilmeden çıkmayı becernişti.
Arap Baharı tehlikesinden sonra rotayı Batı yerine Rusya’ya kırmış, İsrail karşıtı bir siyasetle içerideki İslami muhalefeti etkilemeye çalışmış, Esad’la, Sisi ile dayanışma içinde olmuştu.
Ama sonra hastalığı ilerledi, felç geçirdi, ama yine de koltuğu bırakamadı. Bizdeki “koltuğa yapışmak” sözünün bir sembolü haline geldi.
Ülkeyi aslında onun yerine, doktoru ve küçük kardeşi olan Said Buteflika yönetiyor. Muhtemelen plan da bir kere daha seçilip, koltuğu kardeşine bırakmaktı.
Ama Cezayirliler bu koltuk düşkünlüğüne de bu saltanat planına da isyan ettiler.
O yüzden Cezayir’in şehirlerinde günlerdir meydanlar “Beşinci döneme hayır” ile birlikte “Ne Buteflika ne Said” diye inliyor.
Gösterilerin başını üniversite öğrencileri ve gençler çekiyor. Üniversiteler boykot yüzünden kapalı.
Ülkedeki muhalefet Müslüman demokrat çizgide. Muhalif partilerin isimleri de tanıdık; Adalet ve Kalkınma Partisi ve MSP (Mouvement de la société pour la paix)
Sudan’ da da benzer bir bıkkınlık isyanı aylardır sürüyor.
Yüzde 70’lere varan enflasyon ve ekonomik krizin başlattığı sokak gösterileri üçüncü ayına girerken, 75 yaşındaki El Beşir sıkı yönetim ilan etti, ipleri biraz daha sıkılaştırarak sallanan koltuğunu korumaya çalışacak.
“Sadece git, hepsi bu kadar” sloganlarıyla gösteri yapanların ise yine çoğunluğunu gençler oluşturuyor. Üniversite hocaları bildiriler yayınlıyor, ülkenin akil insanları kansız bir değişim için uğraşıyor. Ama darbeyle işbaşına gelmiş, Darfur’da yaptıkları yüzünden hakkında uluslararası ceza mahkemesinin tutuklama kararı olan El Beşir’in o kadar kolay pes etmesi mümkün değil. Sırtını Suudi Arabistan’a yaslamış durumda. Şam’a gidip Esad’ı ziyaret etti. Sisi ile zaten her zaman güçlü ilişkileri oldu. Tutuklanma tehlikesi olmadan gidebildiği en Batı’daki ülke olarak Türkiye’yle de arayı iyi tutuyor.
Ama artık yaşlı, eli kanlı, yorgun bir lider. Gözaltına aldığı muhalif liderlerinden biri genç bir kadın.
1989’da darbeyle devirdiği son seçilmiş başbakan ve Ümmet Partisi’nin lideri (Sudan’daki İslami hareketin 2016’da hayatını kaybetmiş liderlerinden Turabi’nin kayınbiraderi) Sadık El Mehdi’nin, aynı zamanda partinin başkan yardımcısı da olan kızı Meryem El Mehdi.
Darbeci El Beşir’in koltuğunu da yeni bir siyaset nesli sallıyor.
Aylardır koltuğu sallanan liderlerden biri de Benjamin Netanyahu. Yolsuzluk soruşturmalarıyla, bu soruşturmaları protesto edenlerin sokak gösterileriyle boğuşan Netanyahu’nun önündeki en büyük tehlike ise Nisan 2019’daki seçimler öncesi kurulan bir ittifak. Eski Genelkurmay Başkanı Benny Gantz ve eski ekonomi bakanı Yair Lapid’in bir araya gelerek kurdukları yeni merkez hareket Mavi Beyaz Koalisyonu’nun önümüzdeki seçimlerde Knesset’te en çok koltuğu alabileceği söyleniyor.
Yıllarca Likud-İşçi Partisi arasında kalmış İsrail siyasetinden sıkılan halkın yüzde 72’si de değişim istiyor. Bu değişim dalgasına karşı Netanyahu’nun söyleyeceği yeni bir şey pek yok. O yüzden ‘yeni koalisyonun arkasında Arap partileri olduğu, Tel Aviv’in yanıbaşında bir Filistin ulusu yaratıldığı” gibi belaltı saldırılarla seçmeni etkilemeye çalışıyor.
Geçen hafta güçlü gelenekleri olan ve üç parti tarafından domine edilmiş İngiliz siyasetinde de kurulu siyasi düzene bir meydan okuma yaşandı.
İşçi Partisi’ni ve lideri Jeremy Corbyn’i aşırı sol, antisemitik, aşırı Rusçu bulan 7 işçi partili vekil istifa edip, Bağımsızlar Grubu’nu kurdu. Hareketin, Brexit kriziyle Muhafazakar- İşçi Partisi siyasetlerinin parçalandığı Ada siyasetinde yeni bir merkez partiye dönüşmesi, partiye Muhafazakar Parti’den de isimlerin katılması bekleniyor.
İngiliz siyasetinin yeni merkez partisinin liderliğini de muhtemelen 41 yaşındaki Chuka Umunna yapacak.
Nijeryalı bir işadamı babayla, İrlandalı bir avukat annenin oğlu olan Chuka’nın anne tarafından dedesi Nazilerin yargılandığı Nurnberg Davaları’nın savcısıydı. İşçi Partisi’nin gölge maliye bakanı olan Chuka Umunna’ya şimdiden İngilizlerin Obaması deniyor.
ABD siyasetinde de Trump’ın karşısında Demokrat muhalefeti yeni genç nesil siyasetçiler belirliyor. Onların en etkilisi 30 yaşında New York’tan Temsilciler Meclisi’ne seçilen Alexandria Ocasio-Cortez.
Washington’a geldiğinde ev kirasına yetecek parası bile olmayan Ocasio-Cortez, sadece mitinglerde, medyada, kongre komisyonlarında yaptığı konuşmalarla gündem olmuyor. 29 krizinden sonra sosyal demokrat başkan Franklin D. Roosewelt’in New Deal (Yeni Düzen) siyasetinin, ekolojik içerikle yenilenmiş hali olan New Green Deal (Yeni Yeşil Düzen) projesiyle de Demokrat siyasetin Demokrat Parti’nin siyasi söylemini domine ediyor, tartışmaları belirliyor.
Avrupa’da özellikle büyük krizler geçiren ülkelerde zaten dört-beş yıldır geleneksel sağ ve sol partiler yerlerini yeni partilere ve eski siyasetçiler de koltuklarını genç siyasetçilere bıraktılar. 2002’de Türkiye’de mevcut büyük partilerin yok olup, AK Parti ile yeni bir siyaset neslinin iktidara gelmesi gibi.
İspanya’da dört büyük siyasi partinin liderinin yaş ortalaması 41. Bu dört partiden ikisi yeni kurulmuş partiler. Yunanistan’ı ekonomik krizden çıkaran, Makedonya meselesini çözen yeni kurulmuş Syriza’nın lideri 44 yaşındaki Çipras oldu. İtalya’yı da 100 yıllık geleneksel sol ve sağ partiler yerine yeni kurulmuş iki aşırı sağ parti yönetiyor.
Yani klişe bir tabirle dünya değişiyor. İnsanların talep ve beklentileri, politik tasavvurları da değişiyor.
Klasik siyasi pozisyonlar, geleneksel partiler yeni taleplere ve yeni sorulara cevap veremiyor. Eski, kullanışsız, ulaşılmaz, bürokratik ve kibirli kalıyorlar.
Bu taleplere ve zamana ayak uyduramayan eski siyasetler, eski sağ ve sol partiler, yeni kuşak siyasetçiler ve söylemlerin meydan okumalarıyla karşılaşıyor.
Cezayir’den İngiltere’ye, İsrail’den, ABD’ye... İsimler, talepler değişse de temel motivasyon değişmiyor.
Bütün bu değişim dalgası, sokaklardan, sosyal medyadan yükselen talepler dış güçlerle, komplolarla, üst akıllarla açıklanamaz.
Sadece hayatın her mekanda ve her zamanda geçerli en eski kanunu işliyor...