“Olmak ya da olmamak”! W. Shakespeare’in ölümsüz eseri Hamlet’in bu veciz monoloğu şüphesiz çok sayıda olay, durum, trajedi, dram, zafer vs. için kullanılmıştır.
Ancak futbolda, belki de hiçbir takım Trabzonspor kadar bu ifade ile karşı karşıya kalmamıştır.
Bordo-mavili kulüp 55 yıllık mücadelesi süresince, biraz da kaderin cilvesi olsa gerek birçok kez tarihi kırılma anları yaşamış, elde ettiği çok büyük başarıların yanı sıra bu tarihi kırılma anlarının bazılarında da ağır yaralar almıştır.
Öyle kırılma anları yaşanmıştır ki, tersi olsa sınıf atlatabilecek sadece bir maçlık saha sonucu negatif olunca uzun bir dönem kulübü kaosa sokmuş, istikrarsızlığa taşımış ve travmalara sebep olmuştur.
2. Ligde “oynanamayan “ meşhur Gençlerbirliği maçı, 1996-2011 sezonları ve Şampiyonlar Ligi play-off’unda Kiev’de 2-1 kazanılan maçın Avni Aker’de 2-0 kaybedilen hüzün dolu rövanşı ilk akla gelenler. Hele o yağmurun bütün gün yağdığı, şehrin 2-1 kazanılmış Kiev deplasman maçının morali ile Avni Aker’e doluştuğu, ancak sonunda gözyaşlarının yağmura karışarak adeta avuçların içinden alıp götürdüğü Şampiyonlar Ligi fırsatı.
Ve Trabzonspor bu akşam yine böyle bir maça çıkıyor. Yine bir Şampiyonlar ligi play-off maçı ve Danimarka’da 2-1 kaybettiği maçın rövanşına.
Açıkçası ilk maçın tek farkla da olsa kaybedilmesi, üstelik Trabzonspor’un oldukça güçlü kadrolarına rağmen daha önce iki kez karşılaşıp ikisinde de elenen taraf olduğu tecrübesi de mevcutken, rakibi Kopenhag karşısında Ş.L. seviyesinin gerektirdiği standartlarda (transfer, konsantrasyon, oyun temposu vs.) hazırlanamadığının bir göstergesi.
Bu önemli bir konu, önemli bir ihmal bunca yaşanmışlığa rağmen. Ancak şu an bu tartışmanın zamanı da değil zira maç günü gelmiş çatmış durumda.
Aksilik bu ya yine kaderin cilvesi olsa gerek, takımın beyni Hamsik, sağ açık Visça ve takımın yıldızlarından Bakasetas’ta bu maçta sakatlıklarından dolayı oynayamayacak.
Ve bu arada, son 10 yıldır sürekli bir düşüş içinde olan Türk futbolu da Trabzonspor’un Ş.L. katılımına ve alabileceği muhtemel puanlara çölde su misali muhtaç.
İşte Trabzonspor tam da bu koşullarda yine tarihi bir maça çıkacak.
Ancak futbolun ruhu çok farklıdır.
Futbolun asla bir matematiği yoktur ve en güzel yanı da budur aslında.
Koşullar ve istatistikler negatif şarkılar söylüyor, yıldız oyuncular oynamıyor, takım 4 gün önce sıradan bir lig maçında 5 gol yemiş olabilir.
Olsun, ne gam.
Aynı takım birkaç ay önce şampiyonluk kutlamalarını milyarlara izletirken taraftarlarını da mest etmemiş miydi?
Klişedir ya “Paris’te aşk başkadır.” denir, emin olun Trabzon’da da futbol başkadır.
Akyazı’da 41.061 kişilik koro, tek ses ve tek nefes olarak sahadaki 11 le birleştiğinde Kopenhag takımı, kendi öngördüğünden çok daha zor durumlarda kalabilir.
Ve bu kez kırılma anı eşsiz bir zafere dönüşebilir.
Futbol fena halde hayata benzer.
Hayatın olmazsa olmazı da yürektir.
Bu akşam Akyazı’da 41.061 kişilik koronun yürekleri haykırarak konuşacak!
Tarihe müdahale edilecek ve drama zafere dönüşecek!
Akyazı bunu daha önce yaptı, biliyor.
Yani “olmamak” değil” olmak” kazanacak!
Gerisini Kopenhag düşünsün…