Sezona Avrupa Kupalarına veda ederek başlayan Trabzonspor, lige de oldukça kötü bir başlangıç yapmıştı.
Bu durumun sonucu olarak da daha ligin ilk haftasında teknik adam değişikliğine giden bordo-mavililer , ikinci haftadaki Eyüp maçından beri takımı Trabzonspor’da 5. kez göreve gelen Şenol Güneş’e teslim ettiler.
Ancak göreve gelen Şenol hoca da Trabzonspor’un yakalandığı “ beraberlik hastalığına “ çare olamadı.
İlk hafta Abdullah Avcı ile Sivas deplasmanında berabere kalan Trabzonspor, o haftadan sonra oynadığı 6 karşılaşmadan sadece Konyaspor maçını 3-2 kazanabildi. O maçta da Konyaspor bir penaltı atışından yararlanamadı.
Bu arada Şenol Güneş hoca da, hemen her maçta farklı kadro tercihleri ile ideal 11 arayışlarına devam ediyordu.
Trabzonspor, birini bay olarak geçirdiği geride kalan 8 haftada sadece Konyaspor’u yenebilip ,kalan 6 haftada berabere kalırken oyun olarak da fazla bir ümit ışığı vermiyordu.
KIVILCIM VE DİRENİŞ
Ta ki Başakşehir maçına kadar.
Her ne kadar işportacı menajerlerin sosyal medyada örgütlü çığırtkanlıklarının bitmek bilmeyen negatif etkisi ile Trabzon şehir halkınının ve “iyi gün taraftarlarının “ Trabzonspor’un maçı artık çok umurlarında değilse bile, Akyazı’da nicelik olarak oldukça az ama nitelik olarak oldukça kaliteli bir taraftar topluluğu vardı Başakşehir maçında.
Ve bu taraftar kitlesi, bu sezon Trabzonspor’un oynadığı en iyi maçı izleme şansını yakaladı.
Açıkçası maç öncesinde Trabzonspor, ligin hemen hemen her zaman en iyi organize olabilen ve son 10 yıldır aralıksız Avrupa Kupalarına katılmayı başaran takımı Başakşehir karşısında “kazanır” görüntüsü pek de vermiyordu. Özellikle savunma ikilisi Saviç ve Denswill’in olmayışı tam bir soru işaretiydi.
Ancak Şenol Güneş, Trabzonspor’un şampiyon ikilisi Edgar ve Hugo’ dan beri hasretini çektiği “ topu oyuna düzgün sokabilen stoper “ eksikliğini, aslında bir orta saha oyuncusu olan John Lundstram sürprizi ile gidermeyi düşündü. Bize göre de, birçok futbolsevere göre de tam bir riskti.
Fakat tuttu.
John Lundstram , Trabzonspor’un son yıllarda sık sık sorun yaşadığı savunmayı, oldukça etkili forvetlere sahip olan Başakşehir’e karşı, açıkçası çok da zorlanmadan gayet güzel çekip çevirdi.
Yerini hiç yadırgamadı, orta saha oyuncularına topu aktarırken fazla zorlanmadı.
İşin ilginç yanı, muhtemelen bedelsiz geldiği için fazlaca bir rant üretmeyen transferinden dolayı olsa gerek, Everton ve Sheffield forması ile çok uzun yıllar performans gösterdiği Premier Lig tecrübesi ve Rangers performansı hiçe sayılarak, çoktan “işe yaramaz” damgası vurulmuştu kendisine halbuki.
Lundstram haricinde hemen tüm oyuncular, önceki haftalara göre daha istekli bir görüntü verdiler. Mendy oldukça etkili bir oyun ortaya koyarken, Ozan Tufan ‘da orta saha da oldukça dinamik ve hareketli göründü. Visca’nın 90+ 1 deki golünden hemen sonra, yani maçta herkesin yorgunluğunun son aşamasında olduğu bir dakikada, kendi yarı alanından taa rakip altıpas içine kadar attığı depar ve rakip kalecinin ayağından dönen şutu takdir edilesi idi.
Gol olmayışı biraz da talihsizlik oldu.
Hocanın Lundstram’dan aldığı verim, diğer transferlerin de zamanla yapabilecekleri katkılar hakkında ister istemez bir iyimserlik oluşturuyor.
Zira Draguş, Muhammed Cham, Ozan, Pedro Malheiro, Barısiç, Orsiç gibi henüz Trabzonspor’a kayda değer katkıları olmayan ancak belirli bir kaliteleri olan birçok futbolcu mevcut Trabzonspor kadrosunda. Ve Şenol Güneş hocanın en önemli özelliği de bu tür oyunculardan verim almak.
Merakla bekleyeceğiz.
Saviç ve Simon Banza gibi iki enternasyonal kaliteyi bu skalanın üzerinde tutuyoruz tabi.
Zira bu iki oyuncunun kendi yetenekleri, fazlaca teknik adam katkısına ihtiyaç duymayacak seviyede.
Birinin sağlıklı olması, diğerinin de havadan ve yerden bolca top alması yeterli olacaktır.
Unutmadan, kaleci Uğurcan, bu sene yükselen performansına ilâve olarak, topu ayağında fazlaca gevelemeden ve daha hızlı oyuna sokmalı. Uğurcan’ın “topu ayağı ile oyuna isabetli sokma istatistiği merakı” Trabzonspor’un son yıllarda büyük şikayet konusu olan “ oyun yavaşlığının” önemli sebeplerinden biri.
Üstelik bir çok kez ciddi hatalara sebep olmakta.
Yapmamalı.
Muhammed Cham hâla soru işaretlerini gideremedi. Trabzonspor’un bir 10 numarası yok. Bu performansı ile Cham bırakın 10 numarayı 8 için bile yeterli değil.
En azından henüz.
Visca’ya ise genellikle olduğu gibi ayrı bir parantez açmalı.
Altyapı oyuncularının örnek alması gereken bir karakter ve futbolcu.
35 yaşına rağmen, eski takımı Başakşehir’e karşı baştan sona bıkmadan, usanmadan aradı durdu.
Takımın hücum gücünün çoğu ve aslında gizli 10 numarası.
Aradığını 90 + 1 de buldu ve her zamanki işini yaptı.
O da teknik adama çok fazla ihtiyacı olmayanlardan. Sakat olduğu zamanların Trabzonspor’a maliyeti oldukça ağır oldu.
Sonuçta Trabzonspor , Başakşehir maçında “ligde yok sayılma ve hedefsiz kalmanın dayanılmaz ağırlığına” karşı göstereceği “ direniş ateşi “ adına ilk “ kıvılcımı” yaktı.
Göztepe ve Fenerbahçe maçları “direniş” adına belirleyici olacak.