Montella farkı ve geri kalmışlık

Veysel Taşkın

A Milli Futbol Takımımız son 2 maçını kazanarak Almanya’da yapılacak 2024 Avrupa Futbol Şampiyonasına katılmaya bir kez daha hak kazandı. İçinde yaşadığımız Ortadoğu’daki insanlık dramı sebepli şu kasvet günlerinde, Türk halkının yüzünde bir tebessüm oluşturdu şüphesiz bu başarı.

Bir o kadar da şaşırtıcı oldu bu başarı. Çünkü Türk halkı, daha önce bir çok kez yaşadığı bu başarıyı, genellikle son maçlarda rakiplerinin puan kayıpları,başka gruplarda oynanan maçlarda muadillerinin sürpriz mağlubiyetleri ya da eleme turlarında güç bela turlayarak elde etmeye adeta alışmıştı. Hep en zor yollardan gidiyordu finallere Türk Milli Takımı.

Fakat bu kez,
son Ermenistan maçındaki puan kaybı ve diğer nedenlerle görevine son verilen Stefan Kuntz’un yerine göreve gelen Vincenzo Montella, adeta şapkadan tavşan çıkarırcasına son yılların ekol takımı ve dünya üçüncüsü Hırvatistan’ı hem de Hırvatistan’da 1-0,
4 gün sonrasında ise yine yaklaşık 20 yıldır tüm eleme gruplarında sürekli Türkiye’ye problem çıkartan Letonya Milli Takımını Konya’da 4 golle yenerek son maçın sonucuna ihtiyaç duymadan Türk Milli Takımını Almanya’ya taşıyordu.

Şaşkınlık ve tabi sevinç bir aradaydı.

——————-
Peki ne olmuştu da milli takım üstelik bu kadar kısa sürede bu kadar farklı bir performans göstermişti?
Aslında ilk cevabı bizzat futbolcular maç sonu röportajlarında verdi;“ hoca bize özgüven verdi” dediler.
Gerçekten de gerek Hırvat ve gerekse Letonya maçlarında sahada son derece motive, çok üst düzey bir oyunu olmasa da ne istediğini gayet iyi bilen bir Türk Milli Takımı vardı.

İkinci cevap ise kadro seçimindeki nüanslardaydı.
Sezona çok formda başlayan ve gerek lig gerekse Avrupa’da kayıpsıza yakın performans gösteren Galatasaray ve Fenerbahçe ağırlıklı bir kadro seçimi yapan Montella, Adana deneyiminde tanıdığı ve formda Fenerbahçe’de Becao ve Djiku arkasında saklı kalmış,adeta unutulmuş ve bu sezon hemen hiç süre almamış Samet seçimi ile Fenerbahçeliler dahil herkesi şaşırtıyordu. Aynı Samet 2 maçta da gösterdiği üst düzey performansla hem şaşırtıyor, hem de hocası Montella’yı mahcup etmiyordu.

Bir diğer seçim kalede idi. Son Avrupa Şampiyonasında oldukça kötü bir performans sergileyen Türk Milli Takımında, istatistikleri o turnuvanın iyilerinden olmasına rağmen günah keçisi ilan edilen Uğurcan, o dönemden sonra milli takımda genellikle ilk tercih olmadı. Bu sezona da formsuz başlayan Uğurcan, Montella’nın gelişi ile kaleye geçiyor, Hırvatistan maçında sahanın en iyisi olurken Letonya maçında ise maçın kırılma anında çok ustaca ve kritik bir kurtarışla maça damga vuruyor, sonuçta da her iki maçta milli takımın kalesini gole kapatıyordu.
Uğurcan artık geri gelmişti

Bir başka seçim ise yine sezon öncesi Fenerbahçe’de yerine en çok transfer istenen oyuncu İsmail’di. Kendi takımında bile zaman zaman tartışılan ve ısrarla onun oynadığı bölge için “6 numara transferi” istenilen İsmail, Hırvatların efsane kaptanı Modriç karşısında devleşirken Letonya maçında da yıldızlaşıyordu.

Montella finallerde ne yapar, bu performans daha da yükselir mi şimdiden bilemeyiz ancak şu kadarcık kısa süre içerisinde bile (kamuoyunda daha çok tersi beklenen sonuçlar alınmış olsa Türk Futbolunun yaşayacağı muhtemel kaosu da hesaba katarak) yaptığı küçük dokunuşlarla yazının başında da dendiği gibi adeta şapkadan tavşan çıkarıyor, olası bir kaosu sadece 2 maçta mutluluğa eviriyordu.

V. Montella, Adana D.S. ‘daki performansından sonra milli takıma da mükemmel bir başlangıç yapıyordu.
—————-

Peki, Montella olmasa ne olurdu?
Ne yazık ki “yine aynısı olur,2 maçı da “ustaca” kazanıp finallere giderdik” cevabını vermek çok zor.

100 yılı aşkın futbol tarihimizde, Altınordu ve zaman zaman birkaç kulübümüz hariç “üretmeyi bilmeyen ve üretemeyen futbolumuz” bir ekol ve üst düzey futbolcu üretemediği gibi teknik adam da üretememektedir.

Şüphesiz ülkemizde eski ve genç iyi teknik adamlar mevcut, ancak sayıları 85 milyonluk bir ülke için “yok denecek kadar az maalesef.

İstisnai sayıda da olsa futbolcu ihracı yapabilen futbolumuz ,evrensel teknik adam ihracında sıfır noktasında.

Sebepleri ortada,herkesin de malumu zaten.
Futbolcu olurken dahi eğitim almaktan ziyade hasbelkader forma giyen, federasyonun açtığı kursları angarya diplomayı da formalite gören, lisan bilmeyen, takım içerisindeki otoritesini genel kültür ya da hümanist yaklaşımlar yerine askerlik görevindeki “tertipçilikten hallice” bir ego ile sağlamaya çalışan, sürekli meslektaşlarının aleyhinde kulüp yönetimleri ve kamuoyu nezdinde kulis yapan ve muhtemelen bu marjinal oluşum nedeni ile sayıları binlerle ifade edilmesine rağmen mesleki olarak kurumsallaşamayan bir yapı, istisnaları haricinde teknik adamlık müessesemiz.

Sayın Erman Toroğlu’nun ifadesi şu şekilde;
“Türkiye’de Türk Milli Takımını çalıştırıp Avrupa’da ve Dünya Kupasında başarıya taşıyabilecek kapasitede Türk teknik adam yok.

“Var” demeyi çok isteriz tabi.
Ancak var mı gerçekten?

Tebrikler Montella, tebrikler Türk Milli Takımı.

Yolunuz açık olsun…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (12)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.