Sevgili futbolcularımız, aslanlarımız, gözbebeklerimiz!
Biliyoruz, Portekiz maçı sonrası biraz canınız sıkkın, biraz moraliniz bozuk. Aslında maçtan daha çok Portekiz maçı sonrası yaşananlara daha doğrusu yaşatılanlara canınız sıkkın. Çünkü o yapılanlar, eleştiriden daha çok can yakma ve değersizleştirme çabası. Ve ne yazıkki ülkemizdeki futbol anlayışı önemli bir oranda bu seviyede. Kazanırsa tamam ama kaybederse “yerin dibine göm”.
Bir de sizin kuşağın talihi mi yoksa talihsizliği mi bilinmez herkesin elinde sosyal medya, herkes her konuda uzman. 12 yaşındaki çocuk “ tavizsiz bir taktik uzmanı olabiliyor” ya da ofsaytı sağlıklı olarak tarif edemediğinin henüz farkında dahi olmayan mahalleden abimiz asıyor, kesiyor, kovuyor, sövüyor …
Neymiş, daha önce de hiç yenemediğimiz Portekiz’e bir kez daha “vay efendim “ nasıl yenilirmişiz?
Tabi durumun böyle olduğunu fırsat bilen ve aslında milli takımın yani sizlerin başarısı zerre umurunda olmayan, başka başka alıp-vermeler peşindeki bu işin “çirkin simsarları da” Almanya’dan ülkeye sürekli dedikodu pompalamada, çektikleri uydurma ve saçma sapan videolarla sosyal medya kazanının altına odun atmada.
Ama olsun, bütün bunları zerre kadar kafanıza takmayın!
Çünkü sizler, birçok kez katılamadığımız Dünya Kupası ve Avrupa Kupasına , tam yine aynı hüznü yaşayıp katılamayacakken , Dünya Kupası finalisti ve 30 a yakın maçtır Hırvatistan’da yenilmeyen Hırvatistan’ı kendi evinde yendiniz.
Ve bu turnuvaya lider olarak katılmayı başardınız. Ve bize göre, ilk maç olduğundan dolayı en zor maç olan Gürcistan maçını zorlanarakta olsa kazandınız. O üç puanın üç puandan daha fazlası olduğu bugün daha net ortada.
Bu başarıyı geçiştirip de bugün ayağınızın takılmasını bekleyenleri ciddiye almayın!
Zira biz Türklerde “tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz”
ÇEKYA
Çarşamba akşamı Çekya ile “olmak ya da olmamak” maçı oynayacağız.
Bu açık mektup bu nedenle kaleme alındı.
Çünkü çarşamba akşamı siz yani göz bebeklerimiz, sadece birer milli futbolcu olmayacaksınız!
Belki Kuzey Irak’ta ya da kim bilir hangi ücra tepede nöbet tutan, aklına annesi ya da sıladan yâri geldiğinde hafiften burnu sızlayan birer Mehmet olacaksınız!
Aynı ücra yerlerde, “sırtınızdaki şanlı forma için gözünü kırpmadan can veren ve bütün heybeti ile toprağa yürüyen yüce şehitlerin” arzusu ve isteği olacaksınız!
Oğulları askerde olup yol gözleyen ya da oğullarını “sırtınızdaki şanlı forma için” toprağa vermiş şehit annelerinin, attığınız golleri kendi oğulları atmışcasına gözlerini yaşartacak aslanlar olacaksınız!
3000 metre yerin altında, kömüre kazma sallarken, cazırtılı radyodan sizden bir gol haberi ile kazmayı küreği bir kenara fırlatıp birbirine sarılacak madenciler olacaksınız!
Deprem enkazının altından annesini, babasını bazen bütün ailesini kaybederek çıkan ancak sizlerden birinin “imzalı forması” ya da “bir görüntülü araması” üstüne hayat kurmaya çalışan çocukların umudu olacaksınız!
Yetimhanelerde hayatın çoğu zaman unuttuğu, birbiri ile kavgalı iken attığınız golle birbirine sarılarak barışacak yetimlerin barışma vesilesi olacaksınız!
Bir huzurevinde bazen kimsesi olmayan bazen de çok kimsesi olup “hiç kimsesi olmayan” yaşlılarımızın “yaşama sevinci olacaksınız”.
Bulaşıkçı Yusuf’un, kurye Arda’nın, garson Kenan’ın, balıkçı Yunus’un, manav Kerem’in, asker Salih’in, öğrenci Uğurcan’ın, işçi Samet’in, işsiz Abdülkerim’in, kasiyer Zeki’nin, çiftçi Mert’in, berber Orkun’un, gemici Semih’in, şöfor İrfan’ın ,aşçı Mert’in, çırak Barış’ın, Kaptan Hakan’ın ve buraya isimleri sığmayacak kadını ve erkeği ile 86 milyonun GURURU OLACAKSINIZ!
Unutmadan, içinizde bazıları gurbetçi çocuğu olduğu için çok daha iyi anlayacak ve hissedecektir ki;
hemen orada, yanı başınızda sizi çok daha farklı , sıla kokulu “hayatlarını vatan özlemi ile tüketen” ve şu sıralar sizden gelecek bir emirle adeta “Almanya’yı yerinden söküp bir tepside size sunmak isteyecek” peşinizde adım adım Almanya’yı gezen gurbetçiler var bir de.
Onlar attığınız her golü on belki de yüz gol sayıyorlar. Ve eğer Çekya’yı geçebilirsek, bunu on yıllar boyu çocuklarına anlatarak yaşayacaklar.
Onlar için fazladan konsantre olmalı, fazladan birkaç adım daha atmalısınız!
Yapacağınız iş çok da zor değil aslında. Sadece kendiniz için değil, aynı zamanda en yakın arkadaşınız için oynayacaksınız. En yakınınızda kim varsa onun da yardımına koşacak, varsa hatasını kapatacak, fazladan bir adım da arkadaşınız için atacaksınız. Yani takımınızı dişinize takıp , dişinizle taşıyacaksınız.
Aslanlar!
Maçın sonucu ne olursa olsun biz “futbolseverler” sizi gene çok seveceğiz.
Ama demem o ki burdan gayrisi artık çok da futbol değildir.
Biraz daha başka bir şeydir.
Olduğu zaman, yeni doğacak çocukların isimlerinin yukarıda da adı geçen meslek mensuplarından yani çokça Hakan, Arda, Kerem, Kenan, Orkun, Uğurcan ve diğerlerinden seçileceği bir şey olacaktır!
Kendinize, birbirinize ve takımınıza yardım edin, başkaca bir şey düşünmeyin.
Allah cc. yardımcınız, vurduğunuz da gol olsun!