24. Haftanın kapanış maçında, ülkemizin 4 büyük diye tabir edilen takımlarından ikisi, Beşiktaş ve Trabzonspor dün akşam Tüpraş Stadyumunda karşı karşıya geldi.
Bjk ,yeni parlayan yıldızı Semih’in attığı iki gol ile maçı 2-0 galip bitirmeyi başardı.
İki takımın daha öce yaptığı çok daha yüksek tempolu maçlar anımsandığında, belki o derece tempolu olmayan ama yine de mücadele dozajı yüksek bir müsabaka izledi futbolseverler.
Eski maçlardaki tempo denince, yıllarca camialarını şampiyonluk mücadelelerine alıştırmış her iki kulüp, bu sezon şampiyonluk yarışına erkenden havlu atmış ve sadece üçüncü olma mücadelesi yapmakta ve her ikisi de son haftalarda arka arkaya birbirinden kötü sonuçlar almaktaydı.
Kötü sonuçlar alan ve oyun olarak da pek beğenilmeyen iki takımdan yenileni ilâve olarak “çok daha kötü bir sonuç” alacaktı ve bunun özellikle Trabzon tarafında “bardağı taşırabilecek mahiyette” olabileceği maçtan önce dillendiriliyordu.
Tabi bu sezon Beşiktaş’ın beşinci ancak aynı zamanda yeni yönetimin önümüzdeki sezonu dizayn etmesi için görevlendirdiği hocası olan F.Santos’da geldiğinden beri , görece Trabzonspor’dan daha donanımlı olan kadrosu ile şu ana kadar ciddi bir “acaba” dan başka pek bir şey üretememişti.
Muhtemel bir Trabzonspor mağlubiyetinde, son maçlarda tribünlere çağrılıp yuhalanan bazı futbolculara yenilerinin ve hatta F.Santos’un ilâvesi söz konusu olabilirdi ki bu, zaten “tüm transferlerimiz , bütçemiz , hocamız ve programımız hazır” diye seçim kazanan ancak üzerinden 2 ay geçmiş olmasına rağmen sadece Samet hocanın eski kankisi Swerison’u alabilen yönetim için bir felaket olabilirdi.
MAÇIN HAKEMİ A.K.
Bu şartlarda başlayan maçta ,izlemeyenlerin anlayacağı lisanla Bjk ilk şutunu ancak ilk yarının son dakikasında atabildi.
Konuk Trabzonspor, Beşiktaş’a oranla daha organize ve daha istekli bir görüntü veriyor ancak en çok da kadro kalitesinin eksiklikleri nedeni ile çok fazla pozisyon da üretemiyordu. Fakat futbolun cilvesi ya da genç Semih’in olağanüstü yeteneği ile ancak izah edilebilecek bir durum oluşuyor ve bu ilk şut da tam bir isabetle Trabzonspor kalesine giderek Bjk golü olarak kayıtlara geçiyordu.
Ne olduysa da bu dakikada oluyordu.
Çünkü bu golde Semih’e asist yapan Raşitsa , mücadele halinde olduğu Trabzonsporlu Mendy’i formasından adeta yırtarcasına çekerek onu yere düşürüyor ve Mendy’nin kontrolündeki topa dokunarak gol vuruşunu yapacak olan Semih’in önüne yuvarlıyordu.
Kaptan Uğurcan başta olmak üzere Trabzonsporlu futbolcular hakem A. K. ya yoğun itiraz etmesine rağmen hakem A.K. ne VAR dan yardım istiyor, ne de VAR a giderek orada pozisyona bir kez olsun bakma gereği duymuyordu.
Ve tuhaftır bu net duruma rağmen VAR da pek oralı değildi.
Fakat bu, futbol cinayetinin ikinci balta darbesi idi.
Hakem A.K. futbolu ve Trabzonspor’u katleden ilk balta darbesini bu “bariz faul golün” hemen 30 saniye öncesinde vurdu asıl.
Sağ taraftan Visca’nın ceza sahası içerisinde topla buluşturmaya çalıştığı E. Bardhi, ceza sahası içinde tam top kendisine gelirken, onu marke etmeye çalışan Swerison, Bardhi’nin formasını sırtından çıkarmaya çalışırcasına çekerek ve aynı anda dizi ile dengesini bozarak ustaca bir “judo” hamlesi ile yaka paça yere indirildi.
Pozisyonu, o bölgede bulunan Beşiktaşlı ve Trabzonsporlu bütün oyuncular, stadyumun o açısında oturan bütün taraftarlar ve ekran başında izleyen milyonların tamamı gördü.
Bir tek A.K. görmedi.
“Bir de VAR görmedi” diyeceğiz ama mümkün değil zira VAR daki görüntülerin en az 6-7 tanesinde pozisyon çok ama çok net görünüyordu. Nitekim maçı TV başında izleyen tüm Türkiye’de aynı görüntülerden izledi bu penaltıyı.
O zaman insanın aklına ister istemez şu sorular gelmez mi?
Acaba;
A.K. bir sezon önce Trabzonspor’dan yeterince oynayamadığı için ,yani “forma verilmediği için” ayrılmak durumunda kalan kardeşinin intikamını mı almak istemekte?
A.K. Futbol kamuoyunun ismini anmak bile istemediği ve hakemlikten tam 3 kez uzaklaştırılan ve ikisinde hülle ile geri dönen ama üçüncüsünde dönemeyen kankisi M.K. nın intikamını mı almak istemekte?
A.K. sosyal medyada, insanların inanç,siyaset vs. gibi tercihlerini tahrik sonucu kendilerine küfür ettirerek para kazanan bazı insanlar gibi bir çok futbolseveri mahkemeye verip onlardan avukatlarının desteği ile tazminat parası almakta.
Böylesine “kör parmağım gözüne” kararlar ile maçı katlederek, zıvanadan çıkan insanlardan yüklü bir tazminat parası daha mı ummakta?
A.K. eski Ankaragücü başkanının sebep olduğu çirkin saldırı sonucu oluşan tepkilerde, eline tutuşturulan ve M.K. ile paylaştığı metni okumanın gazı ile “istediğim takımı yakarım,asarım, keserim “ şımarıklığını mı yaşamakta?
A.K. bu yaptığı infaz ile birilerine “bakın yaptım, yine yapabilirim” türü bazı işaretler yollamakta ve bazı takdir ve taltifler mi beklemekte?
Küçük bir hatırlatma;
-Trabzonspor’u artık tek dertleri kulüpte yeğenini istihdam etmek ya da futbolculara düğün davetiyesi vermek olan, dünyadan bihaber, 70 li 80 li yılara takılı kalmış insanlar yönetmemekte.
Bundan sonra da muhtemelen hiç yönetmeyecek.
Artık Trabzonspor’u yöneten jenerasyonlar, meşhur şike davasında onbinlerce tapenin neden hiçbirinin hakemlere ait olmadığını, hakemlerin hangi camialarca ve nerelerden geldiklerini ya da getirildiklerini, hangi birbirinden iğrenç karanlık kliklerin etkisinde kaldığını, tek parti dönemini anımsatan ceberut zihniyetlilerini, kimin kimin adamı olduğunu ve daha yazamayacağım bir çok detayına vakıflar.
Yani Trabzonspor’a alışılmış olan eski jargonla “muamele yapmanın” mutlaka ve mutlaka bir faturası olacaktır.
Ayrıca; Hakemlik bir kamu görevidir.
Ve bu ülkenin en büyük sorunu “bazı kamu görevlilerinin üstelik bir çok anlamda bu ülkeye ihaneti” olmuştur çoğu zaman.
Dolayısı ile kamu görevlileri öylesine ya da lütfen değil, mutlaka ama mutlaka “namuslu” insanlar olmak zorundadır.
Namuslu olmak zor geliyorsa yarından tezi yok ,derhal kamu görevinden ayrılmalıdırlar.
Altındaki arabadan, oturduğun eve, okuldaki çocuğundan mahalledeki komşuna kadar herkes kamu görevlisinden emin olmalıdır.
Sayın A.K. da artık , bu saatten sonra ya duruma bir açıklama getirme ya da belki samimi bir özür dileme ve yahut da çok sevdiği kankisi M.K. nın yanında” VAR saatlerini ayarlama enstitüsünde “ yerini alma durumundadır.
Trabzonspor dün adeta balta ile doğranmıştır ve bunu asla unutmayacaktır.
Sayın A.İbanoğlu ve diğer beceriksiz yöneticilere de iki çift laf etmeli;
Süper ligde hiç maç yönetmemiş, ikinci ligde yönettiği bir kaç maçta da 2 kez kural hatası yapmış adamı koskoca BEŞİKTAŞ-TRABZONSPOR maçına atamışsınız.
Bizim balıkçının çırağını atayabilirdiniz ya da damacana su getiren atletik bir arkadaş var, onu.
Biri amatörde maç yönetmiş diğeri de halı saha hakemi.
Ama sizinkilerden bu durumda yine iyidir ikisi de. En azından eyyam yapmazlar.
Hakemler hakkında bunca çete lafzına varan eleştirler varken sizin rahatlığınız enteresan doğrusu.
Şüphesiz bu lakaytılığın da puanlanacağı zamanlar olacaktır. Bu işin emektarlarına , gece uykusuz kalanlara saygınız olmalı en azından.
Aslında geçen hafta da Kasımpaşa maçının ilk yarısında fena bir oyun ortaya koymayan ve ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın, ikinci yarısı başlar başlamaz taca çıkan bir topta duraklayarak önce ilk golü , birkaç dakika sonra da yine tartışmalı bir kararla çok net gördüğü ve “devam” dediği pozisyonu, msçın hakemi neredeyse bir dakika sonra VAR görüntüleri ile çalıyor, üç dakika içinde “doğru olmayan iki golle Trabzonspor’u mağlup duruma düşürüp adeta kırıma uğratmıştı.
Bütün bunlar gelip gelip MHK, A.İbanoğlu ve tabi en nihayetinde TFF ye dayanıyor.
TFF “yönetmek” ile “vaziyeti idare etme” arasına sıkışmış durumda.
Yönetemiyor bu açık.
Ama “vaziyeti “ bile idare edemiyor…