Ülkece zor günler yaşıyoruz.
Rutin işler yapma, gündelik hayata dair işler, yeme içme bile hep bir sıkıntılı.
Yazı yazmak dahi zor.
6 şubattan beri akıllar hep Maraş’ta, Hatay’da, Malatya’da ve diğer depremzede şehirlerde.
Bu ruh haliyle gittiğimiz Basel’de ilk maçtaki 1-0’ın rövanşında Basel-Trabzonspor maçını izleme fırsatı bulduk.
Atmosfer, tıpkı ilk maçta Trabzon’da olduğu gibi muhteşemdi. Avrupa’nın bir ucunda, Basel stadyumunun yarısından fazlası Türk taraftarlarla doluydu. Eski Avrupa kupası maçlarında olduğu gibi sarı-lacivertli, sarı kırmızılı ve siyah beyazlı çok sayıda taraftar da bordo-mavili taraftarlarla yan yana omuz omuza maç boyunca destek verdi Trabzonspor’a.
Ancak Trabzonspor bize yine Budapeşte, Belgrad, Kopenhag gibi deplasmanlarda oynadığı oyunun bir benzerini sundu.
Hep her an gol atacakmış gibi oynayan ama atamayan, atamayınca çok kolay gol yiyen, gol yiyince demoralize olan, gidip gelen oyun performansından sonra da sonuçta kaybeden…
Bu sezon Trabzonspor ile deplasmana giden taraftarlar, gittikleri bütün maçlardan tıpkı ekran başında izleyenler gibi boyunları bükük döndüler. Ekran başındakilerden farklı olarak sadece gidip- döndükleri yanlarına kâr kaldı.
Şampiyonlar ligi beklentisi ile açılan sezonda Trabzonspor, ligdeki şampiyonluk iddiasını daha 23. Haftada büyük oranda yitirirken, Avrupa’da da sırasıyla önce şampiyonlar ligi, ardından Avrupa ligi ve en son da Avrupa Konferans ligine veda ederek bize göre “sezonu kapattı”.
Basel maçı, diğer Avrupa deplasmanlarından biraz daha farklı da ele alınabilir aslında. Maçın özellikle ikinci yarısında ev sahibi Basel’e oranla çok daha baskın bir Trabzonspor vardı Basel’de. Ancak beklenen gol bir türlü gelmedi. Önce Bakasetas’ın ayağı kaydı ve penaltı kaçtı. Sonra Denswill’in golünde, çok tartışılacak bir çizgi ile gol ofsayt olarak iptal edildi. Ve en tuhafı İspanyol hakem Lahoz’un önce verdiği sonra iptal ettiği diğer penaltı. Çünkü hakem bu tür bir penaltı çaldığında, enternasyonal VAR protokolüne göre” eğer net bir ofsayt ya da farklı bariz bir ihlal yoksa VAR hakemi orta hakemi inceleme için çağıramaz” denir. Ancak VAR hakemi, orta hakemi ısrarla çağırdı ve hemen tribünde gözümüzün önünde çaldığı penaltının iptali için ikna etmeye epeyce bir çaba harcadı. Ve sonunda da iptal ettirdi.
Ve bütün bunların hepsi bir maçta yaşandı.
Futbolun tuhaflığı ya da enteresanlığı mı denir, eğer yeterince hazır değilseniz kısmetiniz de kapanır mı denir, işinizi sona bırakırsanız yaya kalırsınız mı denir ya da artık her ne denirse…
Sonuçta Trabzonspor Basel’de, oldukça iddialı ve şampiyon olarak başladığı sezonu, daha sezonun ortasında kapatmış oldu. Israrla “sezonu kapattı “diyoruz çünkü kalan tek hedef olan Ziraat Türkiye Kupası, Trabzonspor gibi bir kulüp için “sezon hedefi “olarak kabul edilemez. Kaldı ki Trabzonspor bu sezon ortaya koyduğu “kırılgan savunma yapısı” ile bu kupanın favorisi konumunda da pek görünmemekte.
ERKEN SEZON KAPAMANIN NEDENLERİ
“1-Tansfer hataları
2-Teknik adam hataları
3-İdari hatalar
4-Sakatlıklar ve diğer problemler” diye 4 ana başlık altında sıralanabilir erken sezon kapatmanın nedenleri.
Önümüzdeki yazılarda doğal olarak bu konuları ve bu başlıkları sıkça irdeleyeceğiz.
Ancak şu aşamada en dikkat çeken bariz sıkıntı olarak savunma probleminin bir türlü çözülemeyişine ivedilikle kafa yorulmalı bizce.
Gerek savunma bloğunda gerekse savunmanın önündeki blokta sezon başından beri takım savunması bir türlü oturtulamadı.
Bu bölgeye transfer edilen oldukça nitelikli bir isim olan Marc Bartra, bu bölgede bir türlü beklenen istikrarı gösterememekle birlikte o geldikten sonra Victor Hugo’nun da performansı çok daha gerilere düştü.
Kaleci Uğurcan geçen sezonu mumla aratırken savunma bloğunun ön tarafından da yani Siopis, Doğucan, Gbamin gibi isimlerden de savunmaya beklenen seviyede katkı bir türlü gelmedi.
Marek Hamsik usta ise tasnif dışı, zira onu artık emekli kategorisinde değerlendirmek gerekli diye düşünüyoruz.
Tabi bütün bu yazılanların faturası da doğal olarak Teknik direktör Abdullah Avcı’ya çıkacaktır. Temmuz ayından beri tam 7 aydır yapılamayan akort, bir teknik kadro başarısızlığıdır. Nitekim Basel maçında dominant oyuna rağmen yenen 2 gol ve ağır fatura tam da bu bozuk akordun bir sonucuydu.
Abdullah Avcı kalan maçlarda Avrupa Kupası iddiasını sürdürmek ve Ziraat Türkiye Kupası maçlarını kazanmak istiyorsa bu sorunu artık mutlaka çözmeli.
YUSUF YAZICI REZALETİ
Trabzon’da herkesin, kulüp bulamadığı için “hamili kart yakınımdır” referansı ile kulübe geldiğini bildiği bu oyuncu, geldiğinden beri tatil keyfini sürdürmekte.
Ara ara 3-5 dakika sahaya çıkıp ter filan da atmakta ancak bu egzersizler fazla kiloların vermek için çok da yeterli gibi görünmüyor.
Değerli Trabzonspor yetkilileri; hem Trabzonspor için hem de yaşanan deprem felaketi sonucu ulusal bir mecraya dönüşerek Türkiye için bu denli kritik bir kader müsabakası olan Basel maçında “ısınmaya bile tenezzül etmeyen, kendine ve kulübüne saygısı kalmamış “bu oyuncuyu kadroda tutmamalısınız.
Çünkü bu durum, 8 yaşından U-19’a kadar altyapıdaki yüzlerce futbolcuya çok kötü bir örnek.
Bu rezaleti bu sezon izleyen bu gençler, Trabzonspor’da forma giymek için yetenek, emek, çalışma, disiplin ve eğitimden ziyade Trabzonspor A takımına girmenin “bir yolunu bulmanın” daha akıllıca ve kolay olduğunu düşünebilirler.
Umarım altyapıdaki gençlerimiz ve genç taraftarlarımız “böyle düşünmeye” başlamamışlardır.