İkinci dünya savaşında Almanların Rusya’ya saldırması, savaşın kaderini tayin edecek bir harekattı. Başlarda Alman orduları yıldırım hızıyla ilerliyor, Rus şehirlerini birer birer ele geçiriyorlardı. Herkes Moskova’nın da düşmesinin an meselesi olduğunu düşünüyordu. Napolyon’un geçmişteki saldırısını bilen tecrübeli Rus generalleri “merak etmeyin, Mareşal kış yetişmek üzeredir” demişlerdi. Gerçekten kış bastırınca Alman orduları Napolyon’un orduları gibi perişan olmuştu ve Almanların ikinci dünya savaşının sonunu getiren hezimetleri kaçınılmaz olmuştu.
Günlerdir seçimin nabzını tutmaya çalışıyorum. Doğu ve Güneydoğuyu, Kürt illerini baştan başa dolaştım. Medyayı izlediğimde bir araya gelmeleri kıyamet kopsa mümkün olmayacak partilerin, örgütlerin elbirliğiyle ve de yıldırım hızıyla bir algı oluşturmaya çalıştıklarını görünce aklıma bu tarihi hadise geldi. Kentleri birer birer düşürmüş ve merkezi de ele geçirince nihai zaferini ilan edecek zafer sarhoşu bir general gibi davranıyor adeta bir kısım medya. Halka dönüp bakınca manzaranın hiç de öyle olmadığını anlayabiliyorsun. Evet bu yoğun propagandanın en azından “acaba?..yoksa karanlık günlere yeniden mi döneceğiz?...” düzeyinde bir etki bıraktığını söyleyebiliriz. Ama biraz daha kurcalayınca insanların kararlarını birden bire tersine çevirecek bir etkisinin de olmadığını anlayabilirsiniz.
Aslında Türkiye’deki seçim tarihine dönüp bakacak olursak “Mareşal Halkın” her seferinde tayin edici, rota belirleyici bir tavır sergilediğini görebiliriz. Halkın tavrı da her seferinde değerlerine yabancı akımları saf dışı bırakmak şeklinde gerçekleşmiştir.
13 yıllık AK Parti iktidarı bir partinin iktidarından öte bir değerler manzumesinin egemen olmasını ifade etmektedir. Sadece bir parti olarak, bir partinin iktidarı olarak ele alınırsa elbette çok yanlışlıkları, hataları, hatta hoyratlıkları görülecektir ve bu bağlamda sorgulanması kadar doğal bir şey yoktur. Ama bir değerler manzumesinin egemenliği gibi kader ve rota tayin edici bir olgu söz konusu olduğunda işin rengi değişiyor ve halk hali hazırda AK Parti iktidarını bir partinin iktidarından öte, kendi değerlerinin egemen olması şeklinde okuyor.
Nitekim bu son 13 seneye birden bire ve beklenmedik şekilde de varılmış değil. Bu ülkede Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bu halk, değerlerine karşı düşmanca tutum içinde olan iktidarlara her fırsatta bu gün somutlaşmış ve daha da ileri götürülmesi gereken iktidar anlayışının sürekliliğini gösteren bir cevap vermiştir. Ne zaman generaller kazanımları geriletmek üzere darbe yapmışlarsa çok geçmeden halkın rövanşı karşısında çaresiz kalmışlardır.
Bu son seçimde klasik darbe mantığıyla sonuç alamayacaklarını iyice anlayan odaklar halkı midesinden yakalamaya çalışıyorlar ve bir merkezden yönlendirilmiş gibi toplu bir ekonomik taarruz geliştirmiş bulunuyorlar. Onlar belki unutmuşlar ama bu halk, üniversite kapılarında coplanan başörtülü kızların dramını, hapishane kapılarında evlatlarıyla Kürtçe iki kelam edemeyen anaları unutmuş değil. En önemlisi iktidarlarını pekiştirmek için Kürt-Türk çatışmasını çıkaracak kadar gözü kara kesimleri sittin sene unutmayacaktır. Hele Kürtler, ekmek parası için sığındığı büyük şehirlerde “bunların lahmacunlarını, kebaplarını yemeyin, bakkallarından, marketlerinden alışveriş yapmayın, çekip gitsinler” diyen kesimlerin bugün kendilerine gülücük dağıtmalarının gerisinde hangi ölüm nöbetine yeniden gönderilmeleri anlamına geldiğini çok iyi biliyorlar.
Anlayacağınız Mareşal Halk her şeyin farkındadır.