Afganlaşma siyasal bir hücre cezası gibi

Vahdettin İnce

Daha önce de yazmıştım. Daha çok yazmak gerekir bana göre. Çünkü bugünkü durumumuzu anlatan en çarpıcı örnektir Afganlaşma.

Malum Sovyetler’in Afganistan’ı işgalinden sonra İslam aleminde, o güne kadar kitaplarda öğrenilen cihadın test edileceği bir pratik zemin oluştu. O tarihleri hatırlıyorum. Cihadla yatıp cihadla kalkıyorduk. Kaç arkadaşım ta oralara kadar gidip cihada katıldılar. Nişanlısını bile bırakıp giden vardı. Neyse, sağ salim geri döndü de bugün çoluk çocuğa karışmış, durulmuş bir hayatı var. Allah selamet versin.

***

İslam aleminin ve tabi başka alemlerin maddi ve manevi desteğiyle Afganistan işgalden kurtuldu. Ne olduysa ondan sonra oldu. Cihadla yatıp kalkan mücahitler cihad sonrasını hesap etmemişler meğer. Aslında “ya sonrası?” tarzından sorular soruluyordu o günlerde. “Hele bir o gün gelsin, o zaman düşünürüz” gibi cevaplar veriliyordu. O gün geldi, ama bir cevabın olmadığı da ortaya çıktı. O gün bugündür, birbirleriyle kanlı bıçaklıdırlar o gün gelsin düşünürüz, diyenler. İşgal günlerinin on misli yirmi misli kan döküldü, dökülüyor. Kimsenin galip gelemediği denk kuvvetlerin ilanihaye sürecek gibi duran bir sürekli savaş hali (sürekli devrim gibi). Buna işte Afganlaşma denir.

Mücahitler cihad sonrasını hesap edememişler, ama demek ki birileri, Müslümanların düşünecekleri günü beklemeden geleceği iyi hesap etmiş. Bugün artık Irak, Suriye, Yemen, Libya birer Afganistan’dır. Bütün İslam ülkeleri yeni birer Afganistan olmaya adaydır. Şu anda on yılları alacak yeni ve bütün bölgeye şamil sistemimizin adı topyekun Afganlaşma’dır. Suudi Arabistan, Bahreyn, Ürdün, (sırasını savmış gibi görünse de) Mısır birer Afganlaşma adayıdır artık.

Günde birkaç bomba, birkaç roketle Türkiye’nin de kapısını ciddi ciddi çalıyor Afganlaşma süreci.

***

Tedbir gerektir. Tedbirden önce de durumu anlamak lazım.

Malum Sykes-Picot, İslam coğrafyasının her zaman ve her koşulda Batı uygarlığının yararına işlev görmesini sağlamaya yönelik, iyi düşünülmüş, iyi hesap edilmiş bir projedir. Bu proje yürürlüğe konulduğu günlerde de Müslümanlar geleceğe dair bir projeksiyon ortaya koyamamıştı. Mevcudu korumanın telaşıyla ve de can havliyle verilen bir mücadeleden başka bir vaatte bulunamıyordu. Hele şu işgal bir bitsin, o zaman düşünürüz, deyip geçiyorlardı. İşgal bitti, birden kendimizi deli gömleğinden beter sınırlar içinde bulduk.

Seksen doksan yıl çırpındık durduk gömleği yırtmak için. Öfke biriktirdik, bilinç depoladık, bir an önce kanlı bir hesaplaşmaya girmek için fırsat kolladık. Ama bu sınırlar içinde de olsa kendimize özgü bir gelecek tasavvuru geliştiremedik. Sadece Afganistan, Filistin, Bosna, Çeçenistan gibi bölgelerde diş bilediğimiz Batı uygarlığına öfkemizi gösterdik.

Sykes-Picot’nun gardiyanı konumundaki batı uygarlığı bunu fark etti elbette. Kan ve ateş olup kendisine yönelen öfkeyi bizlerin can evlerine salma sürecini devreye soktu.

Şimdiki durum, batı uygarlığının, kadim Sykes-Picot sınırları içinde bizi yeni ve daha dar sınırlara mahkum etmesi olarak belirginleşiyor, hapiste alınan hücre cezası gibi. Suriye üçe bölünüyor, Irak üçe bölünmüş zaten. Libya, Yemen kaç parça olacak Allah bilir. Bir de Sykes-Picot’un patronları.

***

Türkiye umut vaat ediyordu. Son on dört yılda gerçekleştirilen hamleler bu umudu pekiştirir nitelikteydi. Eski Türkiye’den çok farklı olmak üzere Sykes-Picot’yu rafa kaldıracak atılımlar gerçekleştiriliyordu. Çözüm süreci gibi. Eski Türkiye’nin “terör bitsin, son terörist imha edilsin, o zaman bakarız” retoriği rafa kaldırılmış, meselenin halli için ciddi adımlar atılıyordu. PKK ve bileşenleri bu süreci zehirlediler. Ama yeni Türkiye de zaman zaman eski Türkiye’nin malum söylemine kapılıyor gibi. Çözüm süreci, muhataplar (mutlaka) değiştirilerek başlatılmalı denildiğinde, bu çatışma süreci bitmeden olmaz, sesleri yükseliyor.

Ben size söyleyeyim, siz bugünlerde geleceğinizi şekillendirmezseniz, çatışma süreci bittiğinde kendinizi başkalarının hazırladığı bir çözümün tam merkezinde bulabilirsiniz.

Afganlaşma sürecinin bir diğer anlamı da Sykes-Picot içinde yeni bir Sykes-Picot’nun mahkumu olmaktır.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.