Türkiye, çöp ve plastik atık ithalatında açık ara dünya lideri…
Bilimde, teknolojide ve yenilikçilikte değil, çöp ve atık ithalatında…
Aşağıdaki tabloda, 2022 yılı, ülkelerin atık ithalatı rakamları görülüyor:
Ülkemize bir yılda giren 12.4 milyon ton atık ve çöp miktarı, ikinci sıradaki 1.4 milyar nüfuslu Hindistan’a giren miktarın 3.5 katı…
Tam anlamıyla dünyanın, özellikle Avrupa’nın çöp boşaltma alanı olduk.
Konunun özü şu:
ABD, Kanada, Japonya ve Avrupa ülkeleri son derece katı çevre politikalarına sahipler. Her yıl ürettikleri ve çevreye yönelik ciddi zararlarından ötürü bir an önce kurtulmak istedikleri milyonlarca ton plastik ve diğer atık maddeleri azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere gönderiyorlar.
“Gelişmiş ülkelerin çöplüğü” ünvanını hakeden ve hiç bir sağlık ve çevre endişesi taşımayan bu ülkeler arasında Türkiye, Hindistan, Bangladeş, Pakistan başı çekiyor.
Bunun adı, “Atık Sömürgeciliği…”
Her yıl gemiler ve tırlarla yola çıkan milyonlarca ton atık maddenin Avrupa’nın ve dünyanın sanayileşmiş ülkelerinden başlayıp Türkiye’de sona eren yolculuğu bu ifade ile tanımlanıyor.
Geçmişte, zengin ve emperyalist ülkeler, gelişmemiş ülkeleri, madenlerini ve doğal kaynaklarını yok pahasına ellerinden alarak sömürüyorlardı. Bugün, söz konusu pozisyonlarını, aynı zamanda bu ülkelerin topraklarını ürettikleri çöp ve atıkları boşaltma alanı olarak kullanma yoluyla sürdürüyorlar.
Bundan bir kaç yıl önce, Almanya’da çevreciler Türkiye’ye gitmek üzere yola çıkan çöp ve plastik atık dolu Tırların önüne geçerek Türkiye’ye gönderilmesini engellemek istediler.
Esas ironi, AB ülkelerinden Türkiye’ye gönderilen çöpler Avrupalı çevrecilerin başına dert olurken, çöplerin getirileceği Türkiye’nin bu durumu hiç umursamaması…
Bu konudaki tutumumuz açıkça, “Biz, her türlü atığınızı kabul eder ve sizi çöp belasından kurtarırız. Yeter ki bu işten bir miktar kârımız olsun” anlamına geliyor.
Çin’in 2018’de atık ithalatına yasak getirmesinin ardından, ortaya çıkan arz fazlasını karşılamak üzere ve Avrupa’ya olan coğrafi yakınlığı sebebiyle Türkiye’nin ithalat rakamları rekor seviyelere erişti.
Çin’in ardından Malezya, Tayland ve Vietnam gibi ülkelerin de atık ithalatına kısıtlamalar getirmesi üzerine, Türkiye de 18 Mayıs 2021'de Resmî Gazete’de yayımlanan tebliğle plastik atık ithalatını yasakladı.
Ancak, çok kısa bir süre sonra, büyük ölçüde geri dönüşüm girişimcileri lobisinin baskısı ve ülkenin buradan gelecek döviz gelirinden mahrum kalmamaması düşüncesiyle söz konusu yasak, 10 Temmuz’da yürürlükten kaldırıldı.
Türkiye’nin ithal ettiği atıkların akıbeti ne oluyor?
Plastik, plastik türevleri ve kağıt atıklar, geri dönüşüm süreciyle işlenerek yeni ürünlerin imalatında kullanılıyor.
Depolama, ayrıştırma, işleme ve genel olarak geri dönüşüm süreçlerinde, insan sağlığına olumsuz etkilerin giderilmesi, çevrenin ve doğal kaynakların korunması konusundaki gerekliliklere ve standartlara ne ölçüde uyulduğu ise oldukça tartışmalı…
Gerek depolama ve ayrıştırma, gerek geri dönüşüm süreçlerinde, atıklardan çıkan toksik ve çoğu defa kanserojen maddeler, soluduğumuz havaya, nehirlere, su kaynaklarına, tarım ürünlerine ve gıda maddelerine karışarak milyonlarca insanın sağlığını tehdit ediyor.
Greenpeace'in 2021 yılında yaptığı saha araştırmasında, çoğunluğu İngiltere ve Avrupa Birliği ülkelerinden ithal edilen plastik atıkların, Adana'da yasa dışı olarak çevreye döküldüğü ve açıkta yakıldığı tespit edilmiştir. Bu alanlardan toplanan toprak, kül, su ve tortu örnekleri üzerinde yapılan analizlerde, insan sağlığı için tehlikeli olan dioksin ve furan gibi toksik kimyasalların yüksek seviyelerde bulunduğu belirlenmiştir.
Yine pek çok çevreci kuruluş tarafından düzenlenen raporlarda, ithal edilen atıkların uygun olmayan şartlarda işlenmesi veya gelişi güzel bertaraf edilmesi nedeniyle ciddi çevre ve sağlık sorunlarının ortaya çıktığına dikkat çekilmiş; bu çerçevede Türkiye’nin toprağı, havası ve suyunun geri dönülmez bir şekilde kirlendiğini ifade edilmiştir.
Türkiye’nin kendisi de milyonlarca ton plastik ve benzeri atık üretmesine rağmen neden her yıl bu kadar çok atık ithal ediyor?
Bunu, atık malzemeden geri dönüşüm yoluyla üretim yapmanın sağladığı yüksek kârlılıkla ve dolayısıyla Türkiye’de son yıllarda büyük bir hızla büyüyen geri dönüşüm sektörünün faaliyet ve üretim hacmiyle izah edebiliriz.
Atık ithalatı, düşük maliyet ve hızlı kazanç sağlama fırsatları sunduğu için, esaslı bir sistem altyapısına ve kurumsal yetkinliğe sahip olmayan, kısa vadeli ekonomik başarıya odaklı girişimcilerce tercih edilmektedir.
Atık ithalatı, düşük maliyetli iş gücünü değerlendirerek geri dönüşüm sektöründe istihdam fırsatları oluşturmaktadır. Ancak bu istihdamın çoğu, düşük ücretli ve genellikle iş güvenliği standartlarından yoksun pozisyonlardan oluşmaktadır.
Atık malzemeden geri dönüşüm yoluyla plastik üretmek; ayrıştırma ve işleme süreçlerinde çalışanların düşük ücretleri ve çalışma şartlarındaki elverişsizliklerin getirdiği tasarruf dikkate alındığında, “ham maddeden üretme” tercihine göre %100’e kadar varan maliyet avantajı sağlıyor.
İthal edilen malzemeye bir bedel ödenip ödenmediği, hatta “üste para da alınabileceği” dikkate alındığında, bu tercihin ne kadar yüksek bir kârlılık getireceği açıktır.
Türkiye, ithal atıktan ürettiği malzemeyi yalnızca iç tüketimde mi kullanıyor?
Hayır, önemli bir bölümünü ihraç ediyor.
Ülkemizde, bir çok şehirde, çöp için belirlenen vahşi depolama alanlarının çevresinde yaşayan halkın, bölgelerinin çöp depolama alanı olarak kullanılmasına şiddetle karşı çıktıklarını ve sürekli protesto eylemleri yaptığını biliyoruz.
Ama iş, topraklarımızın Avrupa’nın atıklarının boşaltılma alanı olarak kullanılmasına gelince, ülkece bu fonksiyonu üstlenmek üzere adeta seferber oluyor, “Avrupa’nın çöplüğü” olarak anılmaktan rahatsızlık duymuyoruz.
Bundan bir süre önce, bazı çevreler Google arama motorunda “Türkiye” yazıldığında “Ortadoğu’da bir ülke” sonucu çıkmasından hayli rahatsız olmuş ve bunu kendilerine dert edinmişlerdi.
Ama, atık ithalatı konusunda, doğrudan doğruya tercih ettiğimiz ekonomik model ve buna ilişkin yapıp ettiklerimizle kendimizi bu alanda faaliyet gösteren geri ülkeler kategorisine biz yerleştiriyoruz. Kimse bizi zorla bu lige sokmuyor.
Coğrafi olarak bir bölgede yer almak bir kaderdir; ama bilinçsizlik, sistemsizlik verimsizlik ve umursamazlıkla sorunlu bir faaliyet alanında üçüncü dünya ülkeleri arasında yer almak ise bilinçli bir tercihtir.
Ortaya çıkan tablo şudur:
Sen gelişmiş ülkelerle bilim ve teknolojide ve yenilikçilikte yarışmazsan, ehliyet ve liyakati takdir etmeyip yetişmiş beyinlerini yurt dışına kaçırırsan, bedavacılık avantacılık ve köşe dönmecilik peşinde koşarsan; bu defa payına, düşük katma değerli, düşük profil ve sorunlu bir alanda “çöp depolama ve ayrıştırma işi” düşer ve sonuç olarak geri kalmış ülkeler ligindeki ülkelerle yarışırsın.
Türkiye’nin çöp ithalatındaki liderliği, geri dönüşüm sektörünün sunduğu iştah açıcı kazanç fırsatları ile düzenleyici politika ve uygulamaların yetersizliğinden kaynaklanırken, bu tercihin çevresel ve toplumsal maliyetleri büyük bir vurdumduymazlık ve sorumsuzlukla göz ardı edilmektedir.
Geri dönüştürülemeyen veya düzgün şekilde bertaraf edilmeyen atıklar, toprak, su ve hava kirliliğine yol açmakta ve bu durum, hem ekosistemleri hem de halk sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir.
Çöp ithalatına dayalı gelir sağlama modelinin, kısa vadeli kazançlar sağlasa da, çevresel sürdürülebilirlik ve toplumsal refah açısından uzun vadeli riskler barındırdığı asla unutulmamalıdır.
Özetle; çevre sorunları nedeniyle Batılı gelişmiş ülkelerin ikrah ettikleri, kelepir fiyata veya çoğu defa üste para vererek bir an önce kurtulmak istedikleri değersiz ve zararlı malzemeleri büyük bir iştahla ithal edip buradan zenginlik ve refah üretme çabasından ve “dünyanın atık ithalatçılığı” liderliğinden bir an önce kurtulmamız gerekiyor.