Sorumsuz, şeffaflıktan uzak ve halka hesap verme geleneği olmayan devlet yönetimleri, geçmişten bugüne, içine düştükleri mali darboğazlardan kurtulmak ve gelir üretmek üzere akla hayale gelmedik tuhaflıkta gelir kaynakları ve vergi yöntemleri icat etmişlerdir.
Tarihte, bu bağlamda, 1700’lerde Ingiltere’de evlerdeki pencere sayısına göre, 1300-1800 yılları arasında Fransa’da ailelerce tüketilen tuz miktarına göre vatandaşlardan vergi alındığı; Deli Petro döneminde Rusya’da sakallı erkeklerin sakal vergisi ödemekle yükümlü tutuldukları bilinmektedir.
Günümüzde bu kadar absürt olmasa da, benzeri tuhaf ve şaşırtıcı uygulamalara, Türkiye’de ve ekonomik sorunlar yaşayan başka bazı ülkelerde de rastlanıyor.
Ekonominin içinde bulunduğu kronik kriz şartları ve ağır vergiler nedeniyle dünyada sadece Türkiye’de olan veya dünyada nadir örnekleri olsa da en abartılı biçimlerine Türkiye’de rastlanan bu tip çarpıcı uygulamaları şu şekilde sıralayabiliriz*:
-Vadeli Çek:
Türkiye ve bazı latin Amerika ülkeleri hariç, dünyada çek, “bankada hazır bulunan paraya dayanılarak” verilir ve “tahsilat tarihi” (vadesi) olmaz. Biz ise, işgüzarlık yapıp ince bir kurnazlıkla 3-6-9 ay gibi vadeler koyarak, sahip olmadığımız para üzerinden bir ödeme aracı icat etmiş, yani bir tür “kredi modeli” geliştirmiş bulunuyoruz.
-Cep Telefonu Kayıt Bedeli:
Dünya’da, cep telefonu için satış fiyatından daha fazla parayı "vergi" olarak alan tek ülke Türkiye’dir. Bu doğrultuda, 2025 yılı için ilan edilen resmi IMEI kayıt bedeli 45 bin TL’dir. Ayrıca yurt içindeki satışlardan Turizm Bakanlığı payı, TRT Bandrol ücreti, ÖTV ve KDV adı altında alınan ve telefon satış bedelini aşan vergiler, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerdekilerden daha yüksektir.
-Yurt Dışına Çıkış Harcı:
Yurt dışına çıkan vatandaşlarından harç alan İran, Mısır, Japonya, Filipinler gibi başka ülkeler de var. Fakat Türkiye, uygulamanın sürekliliği ve harç miktarı bakımından benzersizdir.
-Otomobillerde Fahiş Oranlarda ÖTV:
Araç fiyatlarının kategorisine ve motor hacmine göre, satış bedelinin 2 ve daha fazla katına ulaşabilen Özel Tüketim Vergisi, Türkiye’yi bu konuda dünya ülkeleri arasında benzersiz bir konuma getirmiştir.
-Dolaylı Vergilerin Yüksekliği:
Türkiye, toplam vergiler içinde %70’e yakın dolaylı vergi oranıyla OECD ülkeleri arasında ilk sıradadır.
-Özel İletişim Vergisi (Deprem Vergisi):
1999 yılında geçici olarak getirilen bu vergi, kalıcı hale gelmiştir ve telefon, internet gibi iletişim hizmetlerinden alınmaktadır. Bu verginin kalıcı hale getirilmesi benzersizdir.
-Elektrik Faturalarında TRT Payı:
Elektrik faturalarından ve elektronik ürünlerden "bandrol bedeli" adı altında kamu yayıncısı TRT'ye pay alınması, dünyada pek rastlanan bir uygulama değildir.
-Gelir Garantili Yap-İşlet-Devret Projeleri:
Köprü, otoyol, hastane ve havaalanı gibi projelerde gelir garantisi verilerek yap-işlet-devret modeli uygulanmaktadır. Türkiye’nin, maliyet yüksekliği ve uygulama yaygınlığı yönünden istisnai bir konumda bulunduğu bu tür devasa gelir garantili projeler, dünya genelinde sadece sınırlı sayıda ülkede bulunuyor.
-Siyasi Partilere Devlet Yardımı:
Mecliste grubu bulunan siyasi partilere devlet yardımı, milletin kesesinden aktarılan düzenli bir gelir kapısı haline gelmiştir.
-Pırlanta ve Değerli Taşlardan Vergi Alınmaması:
Ülkemizde pırlanta ve bazı değerli taşlardan vergi alınmamaktadır. Benzer uygulama, Birleşik Arap Emirlikleri'nde de bulunuyor.
-İkinci El Otomobil Fiyatlarının Yüksekliği:
Döviz kuru artışlarına ve kriz şartlarına bağlı olarak, ikinci el otomobil fiyatları, garip bir biçimde sıfır araç fiyatlarını geçebilmektedir.
-Verginin Vergisi Uygulaması:
Bir çok örnekte, hem ÖTV, hem de bunun üzerinden KDV alınması, sistematik ve yaygın uygulanışı açısından Türkiye’ye özgüdür.
-Şirket Kaşesi Kullanımı:
Herhangi bir kırtasiyecide yaptırılabilen şirket kaşesi, anlamsız bir biçimde resmi işlemlerde “olmazsa olmaz” bir unsur olarak kabul edilmektedir.
-Ticaret Odası Aidat Borcu:
Ticaret odasına aidat borcu olan şirketlerin, diğer tüm işlemleri tamamlansa da kapanış işlemleri yapılmamaktadır.
-Taksi Plakası Değerleri:
Aracın değerinden kat be kat fazla, bazen 10 kata kadar ulaşabilen taksi plakası bedeli, istisnai olarak Türkiye’dedir.
(*Kaynak: Akın Aslan, LinkedIn)
Dünyada ortalama fiyat seviyelerinden işlem gören bazı ürün ve hizmetler Türkiye’de neden akıl almaz ölçüde yüksek fiyatlarla satın alınıyor? Türkiye’de neden devlet, her fırsatta vatandaşların alım satımları, ticari faaliyetleri, tüketici veya yararlanıcı konumda oldukları mal ve hizmetler üzerinden garip, ölçüsüz ve benzersiz vergiler alma yoluna gidiyor?
Bu tür uygulamalar, bir ülkenin mali politikaları ve vergi sistemi başta olmak üzere; ekonomik yapısı, gelir dağılımı, kalkınma düzeyi ve toplumsal kültürü hakkında önemli ipuçları veriyor.
Bu tür şartların ve uygulamaların varlığı, o ülkede;
-Gelişmekte olan veya azgelişmiş bir ülkeyi, -Üretimden çok tüketime dayalı bir ekonomiyi,
-Rekabetçi ve yenilikçi olmayan, düşük teknoloji esaslı ve düşük katma değerli üretimi,
-Düşük kişi başına milli geliri, yaygın ve derinleşmiş gelir dağılımı adaletsizliğini,
-Yetersiz kurumsal yapıyı, zayıf mali yönetimi, şeffaflıktan yoksunluğu ve düşük hesap verebilirlik düzeyini,
-Toplumda kamu hizmetlerine olan yüksek bağımlılığı ve gelir güvencesinin yetersizliğini anlatır.
Bu temel gösterge ve karakteristikleri şu şekilde açıklayabiliriz:
-Ölçüsüz ve benzersiz vergiler icat etmek ve sıra dışı kaynaklara başvurmak, ekonomik zorluklar yaşayan ülkelerde, kamu harcamalarının finansmanına yönelik acil gelir üretme ihtiyacından doğar.
Güçlü, tutarlı, adil ve sürdürülebilir bir maliye politikası ve vergi sisteminin bulunmaması; vergi tabanının ekonomik zayıflığı ve dış borçlanma kapasitesinin yetersizliği, devleti iç kaynaklardan gelir elde etmek üzere agresif vergi politikalarına yöneltir.
“Gelir vergisi” başta olmak üzere, “doğrudan vergilerin” adil şekilde ve yeterli düzeyde toplanamaması, devleti dolaylı vergilere bağımlı hale getirir.
-Ölçüsüz vergilerle ve sıra dışı yollardan kaynak üretme çabaları, gelir dağılımının adaletsiz olduğu ülkelerde ortaya çıkar.
Varlıklı kesimde vergi ahlâkının, devlette de nizami vergi toplama gücünün bulunmaması; hükümetleri, yoksul kesim ağırlıkta olmak üzere herkesten, kullandıkları zorunlu mal ve hizmetlerle ilişkili ve hiç bir kaçar yol bulamayacakları dolaylı vergi toplamaya yöneltir.
-Rekabetçi ve üretken bir ekonomiye sahip olmayan, üretimin düşük katma değerli ve düşük teknoloji esaslı olduğu, dolayısıyla “değer oluşturma” kapasitesinin yetersiz olduğu ülkelerde, devlet “üretim üzerinden” değil “tüketim üzerinden” vergi elde etme yoluna gider.
-Seçmen kitlelerini memnun etmek ve tekrar seçilme güvencesini sağlamak üzere sosyal yardımları ve popülist harcamaları araç olarak kullanan yönetimler, hesapsız harcama ihtiyacını finanse etmek için sürekli şekilde dolaylı vergileri arttırırlar.
-Ölçüsüz nitelikteki, ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergiler, gelir düzeylerine bakılmaksızın herkese (tüm kullanıcı ve yararlanıcılara) aynı oranda uygulandığından, gelir eşitsizliğini derinleştiren, ekonomik adaleti giderek daha fazla bozan ve kronikleştiren vergilerdir.
-Yüksek ve adaletsiz vergiler, tüketim ve tasarruf davranışları üzerinde olumsuz etki yapar, yatırımcılığı ve girişimciliği caydırır ve kayıt dışı ekonominin büyümesine yol açar.
Bu tür politika ve uygulamalar, hükümetlere kısa vadede gelir sağlasa ve kısmen nefes aldırsa da, uzun vadede toplumsal ve ekonomik dengeleri bozar; ekonominin üretim ve değer oluşturma potansiyelini zayıflatır, gelir dağılımı adaletsizliğini derinleştirir, dolayısıyla kalkınma ve refahı engeller.
Bu nedenlerle, vergi politikalarının adil, şeffaf ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması, ülkelerin sağlıklı ve dengeli kalkınması açısından elzemdir.
Ekonomik çıkmazdan doğan akla ziyan vergiler
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.