Devletin bölünmez bütünlüğü: 'Millet öncelikli' mi, 'Devlet öncelikli' mi?

Ulvi Saran

TBMM Başkanı’nın, Anayasadaki, “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” ifadesine yönelik görüşlerini açıklamasının ardından kıyamet koptu…

“Devletin nizamını değiştirme” niyetini taşıyor olmaktan tutun da, “vatan hainliğine” kadar varan bir yığın ağır ve haksız ithamlara maruz kaldı.

TBMM gibi ülkenin en saygın kurumunun başında bulunan bir kişiye karşı, çılgın bir koro halinde yükseltilen seslerle adeta bir linç kampanyasına dönüşen bu tutum, ne yazık ki ülkemizin düşünce özgürlüğü ve demokratik gelişme süreci açısından çok vahim bir noktada bulunduğunu ortaya koyuyor.

Kurtulmuş, açıklamasında neler söyledi?:

“…Hala ‘darbeci,’ ‘seçkinci’ ruhun Anayasa maddeleri arasında gizli olduğunu görüyoruz. ‘Devletin ülkesi’ olmaz. ‘Devletin milleti’ olmaz. Bu metin, 'Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü' şeklinde ifade edilmelidir.“

Burada fırtına kopartacak ve sözün sahibini hainlikle suçlamayı gerektirecek ne tür bir yanlışlık var?

Kurtulmuş’un madde metnindeki “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” yerine, “milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü” ifadesini önermesinden, devletin varlığını, birliğini ve bütünlüğünü bozmak ve Anayasa’nın buna ilişkin değiştirilemez nitelikteki 3’üncü maddesinin özünü değiştirmek istediğine yönelik bir anlam çıkarmak mümkün değildir. Buradan aksine bir sonuç çıkarmak abesle iştigaldir.

İki ifade biçimi arasındaki temel fark, hükmün mevcut hali, bütünlüğü koruma ve güvenceye alma mekanizmasını “devletin önceliği” ilkesi üzerinden kurarken, yeni önerinin bu işlevi “milletin önceliği” ilkesi üzerinden yerine getirmesidir.

Sonuçta, devlet yerine millet önceliği ve ekseni üzerinden de olsa, aynı bileşenlerden (millet, devlet ve ülke) meydana gelen toplumsal ve siyasal bir “amalgam” söz konusudur.

Kurtulmuş, devletin varlık nedeni olan milletin üstünlüğünü esas almakla, özellikle bu çerçevede kurulacak siyasi rejimin ve devlet düzeninin demokratik niteliğine vurgu yapmış ve beşeri unsurun bütünlüğü sağlamadaki katalizör işlevini daha da güçlendirmiştir.

Günümüzde “milletin gücü ve milli iradenin üstünlüğü” üzerinden oluşturulan devlet bütünlüğü vurgusu, gelişmiş demokratik devlet modelinin bir yansıması olarak Batılı ülkelerin anayasalarında yer alırken; “devlet öncelikli” ve “devleti bireyin üzerinde gören” anayasal bütünlük vurgusu, Kuzey Kore, Çin, Rusya ve İran gibi otoriter ve baskıcı ülkelerin anayasalarının temel özelliği olarak karşımıza çıkmakta, demode ve ilkel bir zihniyeti temsil etmektedir.

Cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden 100 yıl geçtikten sonra, içinde bulunmamız gereken yer bu ülkeler grubu mu olmalıdır?

Kurtulmuş, başlatılan yaygara ve yükselen tamtam sesleri üzerine, belki kendisine uygulanan baskı sonucu, hemen tavır değiştirdi ve argo tabiriyle “180 derece tornistan” yaparak şunları söyledi:

“Konuşmamın hiçbir yerinde ‘3’üncü madde’ diye bir şey geçmemiştir. Böyle bir mesele gündeme geliyormuş gibi bir (anlayışın) oluşturulmaya çalışılması…bir algı yönetimidir"

Oysa, egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olan milletin temsilcisi TBMM’nin başkanlığı mevkiindeki bir kişinin, “devlet- millet-ülke” bütünlüğünü, milletin üstünlüğü üzerinden ifade etmesinden daha doğal bir şey olamaz. Esasen görevi gereği sahip olduğu, “milletin iradesini temsil etme sorumluluğu,” ona bu misyonu her fırsatta öne çıkarma ve savunma yükümlülüğünü getirmektedir.

Görevi gereği son derece doğal olan ve bilinen bir gerçeği pekiştirme amacını taşıyan bu yönde konuşma ve beyanda bulunma hakkını kullandıktan sonra, bir kısım çevrelerce pervasızca tehditler savurulması, hatta “mezarını kazmaktan” söz edilmesi, kendisini milletten üstün gören darbeci zihniyetin hala varlığını sürdürdüğünü gösteriyor.

Gelen itirazlar üzerine, tırsarak geri adım atması ve sözünü tevil etme çabası içine girmesi, milletin temsilciliği misyonuna bütünüyle ters düşmektedir ve asla kabul edilemez.

Kendisine gözdağı verenlere söylemesi gereken bir çift söz şu olmalıydı:

Siz kimsiniz? Milleti temsil eden ve onun adına konuşma yetkisine sahip olan TBMM başkanı konumundaki bir kişiye ayar verme hakkını nereden alıyorsunuz?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.