Galataport projesi ile yıllar önce Devlet Planlama Teşkilatında (DPT) uzman iken tanışmıştım.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) kazanan teklifi, onay için Yüksek Planlama Kuruluna (YPK) göndermişti.
Bu dönemde DPT müsteşarı ve DPT’nin bağlı olduğu bakan YPK üyesi idi. Dönemin Bakanı DPT’den ihale sonucunun incelenmesini istemişti.
DPT uzmanları yaptıkları değerlendirmeler sonucunda, ihalenin usulüne uygun yapılmadığını tespit ve beyan ettiler.
Sayın Bakan YPK kararını imzalamadı ve ihale iptal edildi.
(Bu gelişmeleri başta aşağıdaki link olmak üzere dönemin gazetelerinden izleyebilirsiniz).
https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/sener-kesin-imzalamiyor-galataport-iptale-gidiyor-3849950
Değerli okur bir zamanlar DPT vardı, bürokratlar görüş bildirirdi ve bakanlar da itiraz ederdi.
Böylece kamu kaynaklarının kullanımında verimlilik ve şeffaflık sağlanmaya çalışılırdı.
Bu şeffaflık çerçevesinde de yazılı ve görsel medya gelişmeleri kamuoyuna duyururdu.
Böylece sizler de olan bitenden haberdar olurdunuz.
Şimdilerde bunların hepsi buharlaştı ve makine bambaşka bir biçimde çalışmaya başladı.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.
GALATAPORT PROJESİ
Proje kapsamında Türkiye Denizcilik İşletmesine (TDİ) ait Salıpazarı Liman Sahasının işletme hakkı özel sektöre devredildi.
Değerli okur sözü uzatmadan projenin özünü söyleyeyim.
Ya da beni bırakın.
Projeyi Kültür ve Turizm Bakanı özetlesin: “Galataport tam bir turizm kompleksidir.”
https://www.ntv.com.tr/turkiye/ersoy-galataport-tam-bir-turizm-kompleksi,fDzax7O_MUKB79tNR1nR6g
Örneğin, proje kapsamında 177 yataklı 10 yıldızlı bir otel yapılacak. (Bir daha söyleyeyim on yıldızlı).
Değerli okur bütçeniz müsaitse, bu otelde akşam yatarken Avrupa’ya iyi geceler, sabah uyandığınızda da Asya’ya günaydın diyebileceksiniz.
Otelin işletmeciliğini Dünyanın en önemli markalarından Hong Kong merkezli Peninsula üstlenmiş.
Otelin gecelik ücreti konusunda rivayet muhtelif. Ancak, bu otelin yanında son dönemin gözdelerinden Paramount Otelin çok mütevazi kalacağı söyleniyor.
Neyse!
Değerli okur, rivayeti bırakalım da gerçeklerle devam edelim.
İhaleyi ÖİB yaptı. Ancak Sözleşmeyi TDİ imzaladı. (Bakın burası çok önemli).
Otelin işletme hakkı için görevli şirket 702 milyon dolar bedel ödedi.
Şirket yatırımlara ilişkin yükümlülüklerinin güvencesi olarak, 10 milyon dolar tutarında teminat mektubu verdi.
Değerli okur, toplamdaki bu 712 milyon dolarlık bedeli aklınızda iyi tutun lütfen. İleride ihtiyacınız olacak.
Sözleşmeye göre yatırım süresi 5 ve işletme süresi de 30 yıldır.
Değerli okur biliyorum size çok yükleniyorum, ama lütfen bu süreleri de aklınızda iyi tutun. Bunlar da bize çok yardımcı olacak.
Nasıl mı?
SÜRELERİN ÖNEMİ
Sözleşme 14 Şubat 2014 tarihinde imzalandı. 10 gün içerisinde de yer teslimi yapıldı.
5 yıllık yatırım süresi dikkate alındığında; yatırımın 24 Şubat, 2019 tarihinde tamamlanması gerekiyordu.
Değerli okur bir an için Sözleşmede yazılan süreleri ihmal edin lütfen!
İhaleyi kazanan Holdingin CEO’su “projeyi 3 yıl içerisinde tamamlamayı planlıyoruz” demiş.
https://t24.com.tr/haber/galataport-ihalesi-8-yil-oncesine-gore-daha-ucuza-mi-verildi,230069
Ancak evdeki hesap çarşıya uymamış. Şirkete 5 yıllık süre de yetmemiş.
Görevli şirket, Şubat 2018’de TDİ’den mücbir sebepler kapsamında 21 ay süre uzatımı istemiş.
TDİ isteği haksız bulmuş ve cevap dahi vermemiş.
Şirket bunun üzerine 7 Haziran 2018 tarihinde TDİ’ye dava açmış. Dilekçesinde, ortaya çıkan mücbir sebeplere dayalı olarak süre uzatımı istediğini, ancak TDİ’nin bu talebi cevapsız bıraktığını ifade etmiş. Bu sessizliğin de ret anlamına geldiğini bildirmiş ve itiraz etmiş.
Bildiniz!
TDİ cevap dilekçelerinde şirketin haksız olduğunu belirtmiş.
Değerli okur detaylarla sizin başınızı ağrıtmayacağım.
Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim.
TDİ avukatları, Davacı şirketin yazışmalarda kullandığı üsluptan rahatsızlıklarını ifade etmiş ve şöyle bir serzenişte bulunmuş: “Şayet, davacı bu cümlelerle muhatap olduğu Kamu Kurumu Kamu görevlilerini baskılayıp etki altına almak ve töhmet altında bırakmak istiyorsa, dilekçelerimizde ve haliyle savunmalarımızda Genel hukuk kaideleri dışına çıkmadan ve Kamu ciddiyetini gözetecek şekilde savunmalarımızı yapacağımızı Sayın başkanlığınıza beyan etmek isteriz.”
Değerli okur, sadece sizin zamanınızda değil şimdilerde de hukuku savunan bürokratlar varmış dediğinizi duydum tabii ki. Ancak, siz yine de temkinli olun ve davacı şirketin stratejisini hafife almayın lütfen!
DANIŞTAY NE DEMİŞ?
Danıştay 13’üncü Dairesi tarafların iddialarını ve savunmalarını incelemiş ve Danıştay Savcısı şirketin iddialarının haksız ve TDİ’nin savunmalarının haklı olduğunu belirtmiş.
Ne beklersiniz?
Davacı şirketin talebi reddedilecek, sözleşme fesih edilecek ve aklınızda tutmanızı tembihlediğim 712 milyon dolar idareye gelir yazılacak!
Değeli okur kendinize haksızlık etmeyin lütfen! İlk önce ben de bu safiyane kanaate sahip olmuştum. Sizden biraz önden gittiğimden, gerçeği sizden de önce fark ettim.
13’üncü Dairenin kararından öğreniyoruz ki görevli şirket karardan 4 gün önce, 30 Ocak 2020 tarihinde davadan feragat etmiş.
Bingo!
ASLINDA NE OLMUŞ
Öğreniyoruz ki dava devam ederken ÖİB 14 Şubat 2019 tarihinden itibaren şirkete bir yıl süre uzatımı vermiş.
ÖİB tarafından süre uzatımının gerekçesi olarak gösterilen Bağımsız Teknik Müşavir Denetim raporunun içeriği ve dayanakları nedir? Bilmiyoruz?
Ayrıca süre uzatımını neden sözleşme tarafı TDİ değil de, ihale makamı ÖİB vermiş? Bilmiyoruz.
Ancak bir şeyi çok iyi biliyoruz.
TDİ avukatları savunmalarında şöyle demiş: “davacı tarafından belirlenen firmadan alınan ‘Bağımsız Teknik Müşavir Denetim Raporunda’ davaya konu yerin fiili teslim tarihinden bugüne kadar (yaklaşık 5 yıllık bir süre ki bu da sözleşmede belirlenen yatırım süresidir) gelinen aşamayı yaklaşık %15’ler seviyesinde tespit ve beyan edilmiştir. 5 yılda %15’ler seviyesine gelinen, davacının deyimi ile mega bir projede, kalan %85’lik kısmının hangi sürede bitirileceği belirsizliğini korumaktadır.”
(Değerli okur aynı raporu TDİ avukatları farklı ve ÖİB bürokratları farklı okumuş. TDİ avukatlarının gerekçelerini bilirken, ÖİB uzmanlarınınkini bilmiyoruz. Eskiden bürokratlar gerçekçi görüş verirlerdi ve siyasetçiler de bu görüşlere sahip çıkarlardı demiştim ya. Maksadım tam da buydu işte).
Devam edelim.
Konuyu araştırırken bir hususa takıldım.
Şirket 21 ay süre isterken, ÖİB’nin neden sadece 1 yıl süre uzatımı verdiğini ve şirketin de buna razı olduğunu anlamadım.
(Değerli okur, bir an için şirketin mağdur duruma düştüğünü düşündünüz değil mi? Rahat olun lütfen. Hallolur).
15 Ocak, 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı kararı ile şirkete 21 ay bir ek süre daha verilmiş. Buna göre yatırımın 14 Kasım, 2021’de bitmesi gerekiyormuş. (Şirket bu süre uzatımından sonra davadan feragat etmiş).
İkinci süre uzatımının gerekçesi nedir? Bilmiyoruz.
Birinci süre uzatımını TDİ dururken ÖİB vermişken; ikincisi ÖİB dururken neden Cumhurbaşkanı kararıyla verilmiş? Bilmiyoruz.
Yatırım bu sürede bitecek mi? Bilmiyoruz?
30 yıllık işletme süresi de uzatılacak mı? Bilmiyoruz.
(Projenin ilk ihalesini reddeden bakan YPK üyesiydi. Yeni sistemde YPK’nın görev ve yetkileri Cumhurbaşkanına devredildi. YPK’da bakanlar görüş bildirir ve gerektiğinde itiraz edebilirlerdi. Şimdilerde böyle bir mekanizma da yok).
Değerli okur ben bildiklerimi anlattım. Anlatırken de inanın çok yoruldum.
Ne şartnamenin, ne ihalenin, ne de sözleşmenin anlamı kalmış.
Bir zahmet son sözü de siz söyleyin.
İyi pazarlar.