Yok, yazının başlığında tekrar, yazım hatasından kaynaklanmıyor.
Bu iktidarın yaptığı iyi şeylerden bir tanesi, bizden sizden ayrımıdır.
Bu ayrımın en belirgin hali gezi döneminde dillendirilen “evde zor tutulan % 50” söylemiydi.
Bu ayrım, 2018 yılında geçilen “Cumhurbaşkanlığı yeni hükümet sistemiyle” formel halini aldı.
Ülkede mevcut iktidara oy veren bir % 52 ve bakiye bir % 48 yaratıldı.
Bu ayrım çeşitli alanlara dalga dalga yayılırken, döndü dolaştı bizim buralara da geldi.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.
İSTANBUL BOĞAZI’NDA KÖPRÜLER
İstanbul Boğazı’na köprü yapma fikri Osmanlı’nın son dönemlerine kadar gider. O vakit yapılması öngörülen köprünün amacı demiryolu taşımacılığında iki kıtayı birbirine bağlamaktı.
Gel zaman git zaman 1967 yılında ilk köprünün (Boğaziçi Köprüsü) temelini atmak dönemin başbakanı Süleyman Demirel’e nasip oldu. Ancak izleyen dönemlerdeki gelişmeler Demirel’in köprünün açılışını yapmasına izin vermedi. Boğaziçi Köprüsü 1973 yılında açıldı.
Dönemin başbakanı Turgut Özal 1985 yılında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün temelini attı ve 1988 yılında da açılışını yaptı.
(Basitlik açısından bu iki köprüye birinci nesil köprüler diyeceğim.)
Akabinde üçüncü köprünün yapılması gündeme geldi.
1994 yılında İBB Başkanı olan Erdoğan “üçüncü köprü bir intihardır” diyerek itirazını yüksek sesle gündeme getirdi.
Değerli okur dönemin İBB Başkanının bu itirazının altına imzamı atarım.Gerçekten atarım.
Gel zaman git zaman Sayın Erdoğan başbakan oldu ve kalfalık döneminde Yap-İşlet-Devret (YİD) yöntemiyle tanıştı.
İşte o vakit doksanlı yıllarda söylediklerini aniden gündeminden çıkardı.
2008 yılında lastik tekerlekli araçların geçeceği Avrasya Tüneli’nin ihalesini yaptı.
2012 yılında, 1990’larda şiddetle itiraz ettiği üçüncü köprünün (Yavuz Sultan Selim Köprüsü,-YSS) ihalesini yaptı.
(Basitli kadına bunlara da ikinci nesil köprüler diyeceğim.)
YSS Köprüsü demiryolu geçişine de uygun olarak yapıldı. Ancak 2016 yılında açılan YSS’nin üzerinde hala bir demiryolu hattı kurul(a)madı.
Sonuç olarak Sayın Erdoğan’ın köprüleri de birinci nesil köprüler gibi toplu taşıma aleyhine gelişen kısır ve ters döngüyü daha da körükleyecektir.
Bir başka deyişle, İstanbul’un iki yakasını bağlayan YSS ve Avrasya Tüneli’nin Sayın Demirel ve Özal’ın köprülerine benzer biçimde lastik tekerlekli araç trafiğini artıracağını söylemek mümkündür.
(Üstüne üçüncü köprü Kuzey Ormanlarındaki doğal hayata da büyük zarar verecektir.)
Lastik tekerlekli araç trafiğinin artırılması iki nesil köprülerin ortak özelliğidir.
Peki, bu projelerin benzemeyen yönleri bulunmakta mıdır?
Evet.
Nasıl mı?
Devam edelim.
FARKLILIKLAR
İstanbul’daki iki nesil köprüler arasındaki farkları Karar yazarı İbrahim Kahveci bıkmadan usanmadan yazıyor.
Kahveci, Erdoğan döneminde yapılan ikinci nesil YİD projelerine “Bu köprü ve otobanların dini-imanı olmaz mı!!! (Dikkat ünlem var)” diyor.
Birinci nesil köprüler tamamıyla devlet bütçesinden yapılmıştı. Kamu kaynakları optimal biçimde tahsis edilmiş ve köprülerin finansmanına kaynak aktarılabilmişti.
İkinci nesil ile yapılanlar ise YİD modeliyle gerçekleştirildi.
Yetkililer YİD modeliyle yapılanları cebimizden beş kuruş çıkmayacak diye anlatmışlardı.
Ancak köprülerin ve yolların açılışı yapılıp ödemeler başlayınca, vatandaşlar buralara oluk oluk aktarılan paraları görmeye ve hatta yaşamaya başladı.
Evet, ikinci nesil projeler para tuzağı haline geldi.
Geçen de ödüyor geçmeyen de.
Değerli okur, iki nesil köprüler arasındaki birinci fark budur.
Gelelim ikinci büyük farka.
Zaman içerisinde dini bayramlarda özellikle de büyükşehirlerde toplu taşım ücretsiz hale getirildi.
İstanbul’da bu ücretsizlik uygulamasına birinci nesil köprü geçişleri de eklendi.
2016 yılında Avrasya Tüneli ve YSS Köprüsü açılana kadar her şey yolundaydı.
Bunlar açılıcınca yazının başlığındaki söylem anlam kazandı.
“Köprü var Köprü var!”
Çünkü Sayın Erdoğan’ın açtığı Avrasya Tüneli ve YSS Köprüsü’nden geçişler dini bayramlarda bedava değildi.
Kahveci’nin söylediği gibi dini bayramlarda Demirel ve Özal’ın köprülerinden bedava, Erdoğan’ınkiler parayla geçilmeye başlandı.
Değerli okur önceleri hak vermeseniz de bunun açıklanabilir bir nedeni vardı.
Evet, Erdoğan’ın yaptığı ikinci nesil köprülerin geçiş ücretleri, birinci nesildekilerden çok daha pahalıydı. Dolayısıyla bunların bütçeye yükü de çok fazlaydı.
Popülizm adına, dini bayramlarda birinci nesil köprülerin geçiş ücretlerini kaldırmanın mali yükü çok değildi.
Hep söylerim. Türkiye’de YİD projelerinde aklı başında fizibilite çalışmaları yapılmaz.
Siyaset emreder, devlet memuru yapar.
Bu projelerde ne ihtiyaç analizi, ne talep tahminine ne de ödenebilirlik testi yapılır.
Yetkililer ancak ve ancak projeler faaliyete geçtiğinde vatandaşların bu ücretleri ödeyemeyeceklerini anladılar.
İş işten geçmişti. Şapkadan acil bir tavşan çıkartılmalıydı.
Bu defa “katkı payı” uygulaması başlatıldı.
Köprü ve yollardaki geçişler artsın diye sözleşmelerdeki dolar ücretlerin TL karşılıkları gişelerde düşük tutulmaya başlandı.
Aradaki fark, katkı payı adı altında bütçeden ödenmeye başlandı.
Köprülerde ve yollarda, sözleşmede öngörülen kadar araç geçişi olmazsa da sözleşme ücretinin tamamı bütçeden ödeniyor.
Tabloda Ramazan Bayramı süresince İstanbul Boğazı’nı birbirine bağlayan birinci ve ikinci nesil köprülerde ödenmesi gereken toplam ücretlerini gösteriyorum.
Demirel ve Özal’ın yaptığı birinci nesil köprülere ödenmesi gereken toplam bedel 84 milyon TL’dir.
Hükümet her dini bayramda bu ödemeden kolayca vazgeçebiliyor.
İkinci nesil köprülerde ödenmesi gereken toplam ücret bir milyar 350 milyon TL.
Bunun bir milyar 122 milyon TL’si zaten katkı payı olarak milli bütçeden ödeniyor.
Avrasya Tüneli ve YSS Köprüsünde sözleşmede öngörülen geçişlerin tamamı gerçekleşse kullanıcıların ödemeleri gereken tutar 228 milyon TL. Birinci nesil köprülerin 3 katı bile değil (2,7 kat).
Kaldı ki bayramda İstanbul boşalacak ve tatil nedeniyle köprülerden ticari geçişler de olmayacak.
Bu durumda ikinci nesil köprülerde araç geçişleri verilen garantilerin çok altında kalacak. Aradaki fark yine katkı payı olarak bütçeden ödenecek.
Sonuçta köprüden geçecek araç sayısı ve tahsil edilecek geçiş ücreti çok daha düşük olacak.
Tanıdığımız Cumhurbaşkanı Erdoğan için de bu para çok önemli bir tutar değil.
Peki, buna rağmen dini bayramlarda birinci nesil köprülerden ücret alınmazken, ikinci nesildekilerden neden alınıyor?
Tahminim bu bilgi bu detayda Sayın Cumhurbaşkanına bildirilmiyor.
Partili memurlar size bir uyarıda bulunayım.
Sayın Cumhurbaşkanı bu kadar düşük bir tutar için dini bayramlarda İstanbul Boğazındaki araç geçişlerinde “ikili bir ücret rejimi” yarattığınızı öğrenirse sizi sopayla döver.
Ramazan Bayramınızı kutlarım.