Televizyon programında spiker soruyor: “Ekonomideki rakamları görmek isterim.”
Hazine ve Maliye Bakanı: “Ekonomi temenni işi, ekonomi güven işi, ekonomi beklenti işi, ekonomi gözlerdeki ışık. Benim gözlerimdeki ışıltıyı arkadaşlarım görüyor.”
https://www.youtube.com/watch?v=d638NAm-P8E
Değerli okur Bakan bu programda rakam vermedi. Bence, kendisi adına iyi de etti aslında.
Aynı Bakan bir başka konuşmasında bir takım rakamlar veriyor ve diyor ki:
“AK Parti olarak, altyapı yatırımları konusunda büyük bir iddia ortaya koyduk. Türkiye’nin büyük bir altyapı açığı vardı ama bunların yüzde 90’ı tamamlandı, hastane, yol, köprü, havalimanı, okul gibi altyapı yatırımları büyük harcama gerektiren yatırımlardı. İktidarımız döneminde bunları tamamladık, artık, yatırımlarımızda önceliğimizi değiştiriyoruz. Çünkü bu tür büyük yatırımlar için para harcamamızı gerektirecek bir şey kalmadı. O yüzden kasada fazla para var ve bunu yeni ekonomi modelimiz için değerlendireceğiz.”
https://www.diken.com.tr/nebati-kasada-kalan-parayi-yeni-model-icin-harcayacakmis/
Değerli okur az önce Bakan’ın rakam vermemesi kendisi adına iyi oldu demiştim ya. Bunu, altyapı yatırımlarına ilişkin verdiği bu eksik ve hatalı bilgiler nedeniyle söylemiştim.
Neden mi?
Gelin bir bakalım.
TÜRKİYE’NİN ALTYAPI YATIRIM İHTİYACI
Türkiye’nin de üyesi olduğu G-20’nin bir girişimi olan Global Infrastructure Hub ve ekonomik tahmin ve modelleme hizmeti veren Oxford Economics çeşitli ülkelerin altyapı yatırımı ihtiyaçlarına yönelik bir çalışma yaptı.
Çalışmada, 5 bölgede 56 ülkenin 7 sektördeki 2016-2040 yılları arasındaki yatırım ihtiyacı tahmin ediliyor.
İlk önce ülkelerin geçmiş yatırımları ile iktisadi büyüme ve nüfus artış hızlarına göre mevcut yatırım eğilimleri kestiriliyor.
Daha sonra her ülkenin, kendi akranları arasındaki en iyi performans gösteren ülkelerin seviyesine göre yatırım ihtiyacı hesaplanıyor. Bu ihtiyacın hesabında mevcut altyapı yatırımlarındaki kalite farkı da gözetiliyor.
Ayrıca Birleşmiş Milletlerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri de dikkate alınıyor.
Aşağıdaki Tabloda, bu hesaplama çerçevesinde Türkiye’nin 7 sektördeki yatırım ihtiyacı gösteriliyor.
Mevcut eğilimler çerçevesinde Türkiye’nin 25 yıl içerisinde 569 milyar dolar yatırım yapması bekleniyor.
https://outlook.gihub.org/countries/Turkey
Ancak Türkiye’nin altyapı stokunun hem niceliğinin hem de niteliğinin akran ülkeler seviyesine gelmesi için 405 milyar dolar ekstra yatırım yapılması gerekiyor.
Bu durumda toplam yatırım ihtiyacı 975 milyar dolar oluyor.
Değerli okur farkındaysanız bu hesaplamada eğitim yok, sağlık yok, kanalizasyon yok. Buralardaki yatırım ihtiyaçlarının da eklenmesiyle yatırım ihtiyacı daha da artacaktır.
Birinci tespit olarak ben şunu söyleyeyim: “Türkiye’nin altyapı yatırımı yapması için 975 milyar dolara ihtiyacı bulunmaktadır.”
Değerli okur siz de Sayın Bakana şunu iletir misiniz lütfen!
“Kasada bu kadar para var mıdır?”
KASADAKİ PARALAR
Hepinizin bildiği gibi son yıllarda büyük altyapı yatırımları Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) yöntemleriyle yapılıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı bu yöntemin “devletin cebinden beş kuruş çıkmadığı zamana ayarlı bir yatırım” olduğunu söylüyor.
Değerli okur izninizle ‘zamana dayalı yatırım’ kavramını size tercüme edeyim: “Kredi kartı.”
Kredi kartıyla marketten alışveriş yaparken cebinizden beş kuruş çıkmaz. Ancak ekstre geldiğinde ödeyeceğiniz paranın büyüklüğünü görürsünüz. Ekstrede belirtilen günde ödeme yapmayıp, borcu zamana yayarsanız üstüne faizini de ödersiniz.
Bu yöntemin kredi kartına benzediğini nereden mi biliyorum?
Gelin buna da bir bakalım.
KASADAKİ PARALAR
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı YİD projelerinin kullanılma gerekçesini şöyle açıklıyor: “YİD neden kullanıyoruz... Kısa sürede bu kadar büyük ölçekli projeleri hayata geçirmemiz gerekiyordu.”
Yani kısa sürede bu projeleri hayata geçirecek kadar kasada para yokmuş.
Yetkililer KÖİ yöntemini bu gerekçeyle önemsiyorlar. Kasada para olmadığı için özel sektör yatırımları finanse ediyor, ödemeler zamana yayılıyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanının yukarıda linki bulunan haberdeki ifadesine göre ulaştırma projelerinde ücretler “bir kısmı bütçeden bir kısmı vatandaşlar şeklinde” ödeniyormuş.
Değerli okur sadece ulaştırma projelerini öne çıkartırsak haksızlık yapmış oluruz.
İzin verirseniz bir de Sağlık Bakanlığının tanıklığına başvuralım.
Şehir hastanelerinde ücret ödemelerini doğrudan Sağlık Bakanlığı yapıyor.
Sağlık Bakanlığının bir sunuşundan aldığım aşağıdaki resimde şehir hastanelerinde KÖİ yönteminin neden kullanıldığı net biçimde açıklanıyor: “KÖİ projelerinde finansman özel sektör tarafından karşılanmaktadır. Bu yatırımlara harcanan para devletin borç stokunda gösterilmemektedir.”
Değerli okur konuyu sadece bir resimle açıklamayalım.
Gelin bir de dönemin Sağlık Bakanlığı müsteşarının tanıklığına başvuralım.
Müsteşar önce “yatırımı özel sektörün yapacağını, Bakanlığın ise ödemeleri zaman içerisinde kira şeklinde yapacağını” söylüyor.
Daha da önemlisi Müsteşara göre “bu modelin çok önemli bir avantajı Avrupa Birliği’nin Maastricht kriterlerine göre, bu modelle yapılan yatırımların borcunun ülkenin borç stokunda gözükmemesi. Dolayısıyla ülkelerin borçluluk oranları düşüyor, bu da ekonomiye pozitif bir etki sağlıyor. Bu model Avrupa Birliğinin de, ekonomi çevrelerinin de teşvik etmiş olduğu bir model.”
(Hâlbuki müsteşarın bu söyleşisinden tam 10 yıl önce, 2004 yılında AB bu borç gizleme operasyonunu tespit edip ve bu borçların kurumların bilançolarında gösterilmesini zorunlu kılmıştı. Yanı sıra benzeri bir zorunluluğu 2008 yılında özel sektör uluslararası muhasebe kurulu özel sektör yatırımcıları için, 2011 yılında da kamu sektörü uluslararası muhasebe kurulu da kamu kuruluşları için getirmişti).
Değerli okur dert bir olaydı ağlaması kolaydı.
Bu şekilde gizlenen KÖİ borçlarının toplam tutarı 157 milyar dolardır.
Bu borçların 81’i şehir hastanelerinden, 40’ı ulaştırma projelerinden 36’sı da Akkuyu Nükleer Santralinden geliyor.
Değerli okur Bakana bir de bunu iletir misiniz lütfen!
“Altyapı yatırımları konusunda kasada para mı varmış, yoksa borç mu?”
İyi pazarlar.