Ekonomi yönetiminin iktisat aklı akademinin iktisat aklına inanmıyor. Uluslararası arası kurumların iktisat aklına inanmıyor. Mahkemelerin iktisat aklına inanmıyor.
Şahıslarına münhasır bir iktisat aklı geliştirdiler.
Bu akıl döviz kurlarını ve enflasyon yükseltti. En adaletsiz vergi olan yüksek enflasyon nedeniyle millet olarak yoksullaştık. (İhale zenginleri ve birden çok maaş alanlar hariç tabii ki.)
Açlık sınırının altında asgari ücret alanlar evlerine yeteri kadar gıda ürünü götürememeye başladılar.
İşler ters gitmeye başlayınca “fahiş fiyat” diye bir aparat ürettiler. Dönüyorlar dolaşıyorlar perakende şirketlerini üzerini bu aparatla dövüyorlar.
Daha önce bu konuda defalarca yazdım.
Tekrara düşmek pahasına yine yazacağım. Çünkü yeni Türkiye’nin hafızaya ihtiyacı var.
Gelin başlayalım.
FAHİŞ FİYAT
Fahiş fiyatla, kartel fiyatı çok farklı kavramlardır.
Kartel fiyatlandırmasında firmalar bir araya gelirler açıkça anlaşırlar ve fiyatları yükseltirler.
Fahiş fiyatlandırma yapabilmek için piyasada hâkim durumda bir firma veya firmalar grubunun bulunması gerekmektedir. Bu firmaların rakiplerinden ve müşterilerinden bağımsız hareket ederek fiyat, arz, üretim ve dağıtım miktarı gibi ekonomik parametreleri belirleyebilme gücüne sahip olmalıdır.
Biliyorsunuz Rekabet Kurulu “fahiş fiyat” diye yola çıktığı soruşturma kapsamında “topla-dağıt karteli” buldu. (Bir önceki soruşturma fahiş fiyatı bulamayan başuzman istifa etmek durumunda bırakılmıştı.)
Rekabet Kurulu’nun “fahiş fiyat” soruşturma başlatabilmesi için perakende sektöründe “hâkim durumun” bulunması gerekiyordu. Kurulun raporlarından görüyoruz ki perakende sektöründe bir hakim durumu söz konusu değildir.
Peki Kurul neden soruşturmaya başlarken “fahiş fiyat” tespiti yaptı? Siyasetin ve memuriyetin üslubu bu kadar iç içe girerse sonuç böyle oluyor maalesef!
Rekabet Kurulu yeni bir soruşturma kapsamında 6-7 Aralık tarihinde zincir marketlerin sözlü ifadelerini alacak. 15 Aralık’ta da muhtemelen rekor cezalar verecek.
Nereden mi biliyorum? Siyasetin son zamanlardaki zehir zemberek diline bakarsanız anlarsınız.
PERAKENDE SÖKTÖRÜNDE KÂRLILIK
Rekabet Kurulu 28 Ekim 2021 tarihli toplantısında beş perakende firmasının satışa sundukları pek çok ürünün perakende satış fiyatını belirlemek amacıyla kartel anlaşması yaptıklarını tespit etti.
Yanı sıra yağ üreticisi bir firmanın kendi ürünleri açısından perakendeciler arasında raf fiyatları ve fiyat geçişleri konusunda koordinasyon sağladığına karar verdi.
Kurul rekabeti ihlal eden bu firmalara 2,7 milyar TL idari para cezası verdi.
Değerli okur bu yazıda Kurul’un kararını tartışmayacağım. Çünkü yargı süreci devam ediyor.
Sadece iddiaların odağındaki perakende firmalarının mali yapıları hakkında bilgi paylaşacağım.
Çünkü hatalı iktisat politikalarının neden olduğu yüksek maliyetler nedeniyle artan fiyatların günah keçisi olarak bu firmalar gösteriliyor.
O nedenle gelin bu firmaların mali yapılarına yakından bakalım.
FİRMA KÂRLIKLIKLARI
Aşağıdaki tabloda bu firmalardan Borsada işlem görenlerinin net kârlarının/zararlarının net satışlarına oranını gösteriyorum.
Halka açık olan bu firmalara ilişkin mali bilgileri Borsa İstanbul’dan aldım.
2019-2021 yılları verileri yıllık ve 2022 ise 9 aylıktır.
2019-2022/9 döneminin tamamında CARREFOURSA zarar etmiş. MİGROS 2019 ve 2020’de zarar ediyor. ŞOK ise 2019’da zarar ediyor. Bu firmaların en kârlısı BİM.
2022/9’da BİM, MİGROS ve ŞOK’un kârlarının net satışlarına oranı sırasıyla %5, %3 ve %4’tür.
Bu kârlılık seviyelerine bakıldığında bu firmaların fahiş fiyat uyguladıklarını söylemek kolay değildir.
Sadece Rekabet Kurulu da ceza vermiyor ki bu firmalara. Bir de Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu var.
Kurul fahiş fiyat artışı ve stokçuluk yaptığı değerlendirilen, aralarında ulusal marketlerin de bulunduğu 21 markete 9 milyon 403 bin 237,50 lira daha idari para cezası uygulanmasına karar verildi. 18 Kasım 2022 itibariyle Kurul’un verdiği “fahiş fiyat” cezası toplamda 56 milyon 602 bin 168,50TL’dir.
Bu Kurul’un fahiş fiyat ölçütünü henüz bilmiyoruz. Yargı kararlarına göre “ispat standardının gereği olarak ise; “aşırı fiyatın neredeyse kesin olarak” ispatı gerekmektedir. Şüphe üzerinden kanaate varılması hukuken yetersiz kalacaktır.”
Değerli okur hep söylerim Türk bürokrasisinde “olsa olsa yöntemi muteber bir hesaplama yöntemidir.” Yetkililer galiba fahiş fiyatı “olsa olsa yöntemiyle” tespit ediyorlar. Hiçbir şey olmasaydı da bir şey oldu der gibi.
MALİYET ARTIŞLARI
Hatalı politikalar nedeniyle tarımsal üretimi ve tarımda verimliliği düşürdük. Tarımsal üretimi nüfus artışı kadar artırmıyoruz maalesef.
2018 yılında yayımlanan Tarım ve Gıdada Rekabetçi Üretim Özel İhtisas Komisyonu (ÖİK) Raporuna göre “Türkiye’de son 15 yılda, tarım arazilerinde yaşanan azalmaya rağmen birim alandan elde edilen üretim miktarının yükselmesiyle bitkisel üretim yüzde 15 oranında artmıştır. Ancak aynı dönemde nüfus yüzde 23 oranında artmıştır. Ayrıca bölgesel gelişmeler ve ülke içerisinde misafir etmek durumunda kaldığımız Suriyeli mülteci sayısı nedeniyle talep yönünde önemli bir değişim yaşanmıştır.” (s. 50).
Yani ülke nüfusu tarımsal üretimden % 8 daha hızlı artmış. Son yıllarda ülkeye giren mültecileri de dâhil edersek bu fark % 16’ya çıkıyor.
Talep arzdan arttı için gıda fiyatları da artıyor.
2022 Eylül’ü itibariyle gıda enflasyonunun büyüklüğü açısından Türkiye (% 99.5) Dünya genelinde dördüncü sıradadır.
Türkiye’den daha yüksek gıda enflasyonuna sahip ülkeler Zimbabwe (%321), Lübnan (%203) ve Venezüella’dır (%158).
Bu arada ilgili dört firmanın 2019-2022/9 yılları arasındaki maliyet artışlarına da bir bakayım dedim.
BİM’in maliyeti 2.52 kat, CARREFOURSA, MİGROS ve ŞOK’un maliyetleri ise sırasıyla 2.06, 2.21 ve 2,51 artmış.
Maliyetler bu kadar artınca fiyatların da artmasından doğal ne var ki?
Heterodoks politikalarınız devam ettiği sürece “ayarını bozduğunuz kantar, bir gün sizi de tartar.”
İyi pazarlar.