DPT 5 Ekim 1960 tarihinde çıkartılan 91 sayılı Kanunla kuruldu. Ancak bazı platformlarda kuruluş tarihi olarak 30 Eylül olarak da belirtilir.
Siyasetçilerin uzun dönemi bir sonraki seçimlerdir. Bu nedenle aldıkları kararların uzun süreli etkilerini göz önünde bulundurmazlar.
Ayrıca kamu yatırımları oy toplamak konusunda harika bir araçtır.
Bu nedenle her devirde iktidar partisi yöneticileri ve milletvekilleri oy maksimizasyon aracı olarak kabul ettikleri kamu yatırım projelerine müdahale etmek isterler.
Bu durumda da birilerinin “siyasetçilerin oy maksimizasyonu” taleplerine dur diyerek, “sosyal refahın maksimizasyonu” için yatırım projelerini belirlemesi gerekmektedir.
Nasıl mı?
Gelin başlayalım.
PLANLI KALKINMA
Cumhuriyetin ilk yıllarında serbest piyasa ekonomisine daha çok önem verilmiştir.
Ancak bu dönemde sanayileşme beklenen seviyelere gelmemiştir. 1930 yılındaki büyük buhranın da etkisiyle Türkiye ekonomisi büyük yara almıştır.
1930’dan sonra devletin ekonomiye daha fazla müdahil olması ihtiyacı duyulmuştur.
1934 yılında Birinci Beş Yıllık Sanayileşme Planı yürürlüğe girmiştir. 1938 yılında ise İkinci Sanayileşme Planı kabul edilmiş, ancak 1939 yılında II. Dünya Savaşının başlamasıyla uygulanamamıştır.
AK Parti hükümetlerinin özelleştirdiği dev sanayi tesislerinin büyük çoğunluğu bu dönemde yapılmıştır.
Savaş sonrası dönemde plan ve planlama teşkilatı tartışmaları sürekli devam etmiştir.
Demokrat Parti iktidarlarındaki kamu yatırım politikaları bazı bürokratlar ve akademisyenler arasında tedirginlik yarattı. Bunlar yatırım kararlarındaki siyasi baskıları önleyebilmek ve iktisadi krizlere karşı politika geliştirebilmek için ekonomide planlamanın olmasını dillendiriyorlardı.
1958 yılında Türkiye ödemeler dengesi krizine girdi.
1 Dolar 2.80 liradan 9 liraya çıkarıldı. Uluslararası kuruluşlardan yardım talebinde bulunuldu.
OECD ve benzeri uluslararası kuruluşlar tarafından Türkiye’ye yapılacak yardımlar “plan” şartına bağlanmıştır.
1958 yılında İstikrar Paketi hazırlandı ve planlı ekonomiye geçilmesi öngörüldü.
Uluslararası kuruluşlardan teknik destek istenildi.
Plan çalışmaları için kurulan heyetin başında 1969 yılında Nobel Ekonomi ödülünü alan Hollandalı İktisatçı Jan Tinbergen de vardı. Tinbergen ekonometrinin kurucularındandır ve az gelişmiş ülkelerde ekonomik planlama konusunda çalışmalar yapmıştır.
1960 ihtilalinden sonra kurulan hükümet bu çalışmalara büyük önem vermiştir.
İhtilal hükümetinin Başbakanlık Müsteşarı merhum Alpaslan Türkeş çalışmalara bizzat başkanlık etmiştir.
Bu dönemde yapılan çalışmalar meyvesini verdi ve yukarıda da belirttiğim gibi DPT 1960 Ekim başında kuruldu. “Planlı Kalkınma” anlayışına 1961 Anayasa’sında yer verilerek “planlama” kavramı anayasallaştırıldı.
DPT oluşturulurken özellikle de 1950’lerde kamu yatırımlarına yapılan siyasi müdahalelerin olumsuz etkilerinden ders çıkartılmaya çalışıldı.
Nasıl mı?
Devam edelim.
YÜKSEK PLANLAMA KURULU
İlk olarak, 91 sayılı Kanunla, kamu yönetimindeki ağırlığını artırmak amacıyla DPT Başbakana bağlandı.
DPT’nin iki temel organı bulunmaktaydı. Birincisi YPK ikincisi de DPT Müsteşarlığıydı.
İşte kamu yatırımlarına yapılan siyasi müdahalelerinin önüne geçebilmek amacıyla gerekli mekanizma bu süreçte kuruldu.
YPK, ekonomik, sosyal ve kültürel politikaların belirlenmesinde Bakanlar Kuruluna danışmanlık yapmak; hazırlanacak planların Bakanlar Kuruluna sunulmadan önce, belirlenen hedeflere uygunluk ve yeterlilik bakımından incelemelerini yapmakla görevliydi.
Bu kadar önemli görevler verilen YPK’nın üye kompozisyonu 91 sayılı Kanunla belirlendi.
Sekiz üyenin dördü siyasetçiydi. Başbakan ve belirleyeceği üç bakan.
Diğer dördü de DPT müsteşarı ve sonradan müsteşar yardımcılığı statüsüne getirilen üç daire başkanıydı. İktisadi ve sosyal planlama ile koordinasyon daire başkanlıkları. Bu bürokratlar siyasetin kararlarını dengelemek amacıyla YPK üyesi yapıldılar.
Hep söylerim. DPT’deki 27 yıllık çalışma hayatımda sadece iki tane efsane müsteşar görebildim. Birincisi İlhan Kesici beyefendidir. İkincisi de birkaç yıl önce aramızdan ayrılan merhum Necati Özfırat beyefendi.
Değerli gazeteci Fatih Altaylı, İlhan beyle kendi Youtube kanalında bir söyleşi yaptı. İki defa izledim. Sizlerin de izlemesini şiddetle tavsiye ederim. Planlama hakkında çok şey öğreneceksiniz. Ben çok şey öğrendim.
Onaylanmak üzere Bakanlar Kuruluna sunulmadan önce kamu yatırım programlarının son haline YPK’da karar verilirdi.
İlhan beyden öğrendiğime göre DPT tarafı ilgili uzmanları da toplantılara götürürmüş.
Başbakan İsmet İnönü bu toplantılara çok önem verirmiş. Kamu Yatırım programlarının tartışılmasına 20 gün boyunca devam edilirmiş.
Siyasetin “oy motivasyonuyla” gündeme getirdiği taleplere, DPT tarafı çatır çatır itiraz edermiş.
İnönü ise bakanlarına dönüp, “ne yapalım bunları biz istedik” yapacak bir şey yok diye geçiştirirmiş.
İlhan beye göre çeşitli defalar başbakanlık yapan Sekizinci Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in devlet adamlığı anlayışında İnönü’nün izdüşümü bulunurmuş. Her ikisi de meşruiyete ve kurallara önem verirmiş.
Demirel de YPK toplantılarına büyük önem verirmiş. Sadece toplantı sürelerini 15 güne indirmiş. Ama bu toplantıları bir imtihan gibi de görürmüş. Toplantılarda yatırım projelerinin akıbeti hakkında sağlıklı bilgi veremeyen üst düzey yöneticileri anında görevlerinden alırmış.
İnönü’ye benzer biçimde siyasi yatırım talepleri hakkında DPT tarafına söz verirmiş. DPT yöneticileri de gerektiğinde sözü ilgili planlama uzmanlarına aktarırmış.
Değerli okur düşünsenize başbakanın hakemliğinde bakanlar ve planlama uzmanları çatır çatır tartışıyorlar.
Siyasi taleplere DPT tarafından itiraz gelince; Demirel DPT tarafına ve bakanlarına “sizler bu konuyu ayrıntılı biçimde bir daha değerlendirin, önümüzdeki (bir yıl sonra) programda bir daha ele alırız” der ve konuyu taca atarmış.
İlk üç plan döneminde (1963-1977) ortalama büyüme hızı % 6. Çünkü bu dönemde planlar gerçekçi biçimde hazırlandı ve uygulandı.
Hem de 1972 askeri muhtırasına, 1973 petrol şoklarına, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na, sürekli değişen koalisyon hükümetlerine ve terör olaylarına rağmen.
Değerli okur o zamanki hükümetler en ufak bir başarısızlıkta dış güçleri suçlamazdı.
DPT KAPATILIYOR
1980 ihtilalini yapanlar YPK’nın yapısından DPT’yi çıkarttılar. Aynı zamanda planlı kalkınma anlayışını rafa kaldırdılar.
1991 seçimlerinde iktidara DYP-SHP koalisyonu geldi ve İlhan bey DPT Müsteşarı oldu. İlk hedeflerinden birisi de ilk üç plan dönemindeki YPK’nın çalışma ortamını yeniden tesis etmekti.
Bunun için DPT müsteşarını YPK üyesi yaptırdı ve DPT uzmanlarının YPK toplantılarına katılımını sağladı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ilk olarak DPT’den sorumlu Devlet Bakanı olarak atandı. DPT Müsteşarlığına da Kemal Madenoğlu’nu atadı.
Madenoğlu DPT müsteşarı olarak YPK üyesi de oldu. Üyeliği döneminde yaza yaza bitiremediğim KÖİ projelerinin kahir ekseriyetine imza attı.
(Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu KÖİ projeleri için “o dönemde Dışişleri Bakanı olduğum için haberim yoktu” diyor. Ben de şunu söyleyeyim, “Başbakanlığınız döneminde kendinize müsteşar yaptığınız Madenoğlu çok iyi biliyordu, size söylemedi mi Allah Aşkına?”)
Madenoğlu ve Yılmaz işbirliğiyle önce DPT Müsteşarı YPK üyeliğinden çıkartıldı, daha sonra da DPT kapatıldı.
Şimdilerde Sayın Cumhurbaşkanının tam desteğiyle görevlerine devam ediyorlar.
Değerli okur şimdilerde programlar nasıl yapılıyor bir bakalım mı?
EKONOMİDE GÜVEN
Biliyorsunuz yakınlarda Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Hazine ve Maliye Bakanı OVP hakkında ne zaman konuşsalar, Programa olan güveni artırmak için “Cumhurbaşkanımız bizi ve programı destekliyor” diyorlar.
Çünkü iç ve dış kamuoyu şunu çok iyi biliyor ki Sayın Cumhurbaşkanı “laf dinlemeyenleri” bir gecede görevlerinden alıyor. Nas’a rağmen faizi artıran merkez bankası başkanları bağlamında buna şahit olduk.
Altaylı’nın bahsettiğim Youtube programında İlhan bey diyor ki “Cumhurbaşkanının desteğiyle programa güven sağlanmaz, güven yaptığınız programla sağlanır.”
Tamamıyla katılıyorum.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz OVP’yi açıklarken iki defa “bu programda bir ilk yaptık” dedi. Yapılan “ilk” OVP’nin ekine konulan “Öncelikli Reform Alanlarına Yönelik Düzenlemeler” imiş.
Bu ekte altı başlık altında 82 düzenleme belirlenmiş.
OVP’nin ana metnindeki her bölümde önümüzdeki dönemlerde hayata geçirilecek “politika ve tedbirlere” yer verilmektedir.
Bu 82 reform düzenlemesinin 72’si ana metindeki politika ve tedbirlerden bire bir, 10 tanesi de cümle devirerek alınmış. Yapılan tek yenilik bunların yanına “öngörülen takvim” şeklinde bir sütun koymakmış.
Yenilik bu mudur?
Kamu Maliyesi alt bölümünde “41 politika ve tedbir” var. 18’ini öncelikli reform düzenlemesi olarak kabul etmişler. Kalan 23 politika ve tedbire ne olacak peki? Uygulanmayacak mı yani?
OVP’nin girişinde “OVP’de yer alan öncelikli politikalara yönelik Programın ilk yılında uygulanacak somut tedbirlere ayrıntılı olarak 2024 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında yer verilecektir” deniliyor.
Sahi somut adımları daha sonra yayımlanacak Yıllık Programda göreceklerse, yatırımcılar o adımları görmeden OVP’ye neden güvensinler?
İyi pazarlar.