Borç üstleniminde İngiliz anahtarı

Uğur Emek

İngiliz anahtarı farklı boyutlardaki somun ve cıvataları gevşetmek ve sıkmak için kullanılan hareketli ağızlı bir anahtar türüdür. Çeşitli tipteki somun ve cıvataları tornalamada daha fazla avantaj sağlayan pratik bir araçtır.

Değerli okur altyapı yatırımlarında sıklıkla kullanılan kamu özel işbirliği (KÖİ) sözleşmelerinde bir standart bulunmamaktadır. Bu nedenle de sözleşmelerin koşullarının somunlar ve cıvatalar gibi zaman zaman sıkılması zaman zaman da gevşetilmesi gerekmektedir.

Bunun için de İngiliz anahtarı benzeri araçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü bu projelere kredi verecek yabancı bankalar Türk anahtarını kullanmaktan hoşlanmıyorlar.

İngiliz’in parasına ihtiyaç duyulduğunda, anahtarı da peşinden geliyor.

Nasıl mı?

Gelin bir bakalım.

BORÇ ÜSTLENİM TAAHHÜDÜ

Büyük KÖİ yatırımları proje finansmanıyla gerçekleştirilmektedir. Proje finansmanı sözleşmesine göre yatırım döneminde ödeme yapılmamaktadır. Kredi geri ödemeleri işletme döneminde başlamaktadır. Kredi sözleşme süreleri uzun sürelidir.

Avrupa’da gerçekleştirilen KÖİ projelerinde proje finansman sözleşmelerinin ortalama süresi 27 yıldır.

Değerli okur ortalamanın altı vardır, üstü vardır. Bu çerçevede Avrupa’da 27 yıldan uzun süreli kredi sözleşmeleri bulunmaktadır.

Türkiye’de en uzun süre 18 yıldır. Bunun başlıca nedeni de kreditörlerin ülke ekonomisine ve KÖİ projelerine yönelik güven eksikliğidir.

Güven eksikliği sadece kredi sürelerini kısaltsa iyi. Bakın daha başka ne tür marazlara neden oluyor?

Proje finansmanında geri ödeme konusundaki en büyük teminat projenin gelir akımıdır.

Öyle ya kim cebine 6,3 milyar dolar koyar da Gebze-Orhangazi-İzmir (İzmit Körfez Geçişi) Otoyolu inşaatı yapar.

Bu projelerde finansman ihtiyacının %20’si işletmecilerin öz sermayeleriyle, geri kalanı krediyle karşılanmaktadır. (Hoş, bu topraklarda işletmeler özsermaye için de kredi kullanmaktadır ya).

İhaleyi kazanan şirketler bankalara kredi finansmanı için başvuruyorlar. Bankalar fizibilitelerde öngörülen gelir akımlarını gerçekçi bulmadıklarından kredi vermiyorlar. (Köprülerde tutmayan gelir garantileri bankaları haklı çıkarmıyor mu Allah Aşkına.)

Bunun üzerine otoyol ve köprü projelerinde Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM) gelir garantisi veriyor.

Bankaları bu gelir garantileri de ikna etmiyor. Öyle ya KGM’nin bütçesindeki her 100 liranın 50’si bu garantilere gidiyor. Yabancı para cinsinden verilen ve yabancı paranın ülkesindeki enflasyona göre artırılan bu garantiler, kurlardaki ve enflasyondaki yükselme sonucunda KGM’nin bütçesinin önemli bir kısmını donuk hale getiriyor.

Bankalar da haklı olarak KGM’nin temerrüde düşmesinden endişe ediyorlar.

KGM’nin gelir garantileri köprü ve yol projelerinde kredi bulmayı kolaylaştırmıyorsa ne olacak? Ne yani bu projelerden cayılacak mı?

Değerli okur durun telaş etmeyin. O iş yetkililerde?

2013 yılında Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin

Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da değişiklik yapıldı.

Bu çerçevede “borç üstlenim taahhüdü” başlığı altında yeni bir garanti mekanizması geliştirildi.

İdareden veya işletmeden kaynaklanan nedenlerle proje sözleşmesinin feshedilmesi halinde; kredi bakiyesinin Hazine tarafından üstlenilmesi öngörüldü.

Düzenlemenin ilk halinde borç üstlenimine konu olacak ana kredi tutarı, proje sözleşmesinin fesih sebebine bağlı olarak değişiklik göstermekte ve görevli şirketi kusuru nedeniyle fesih halinde üstlenilebilecek tutar azami ana kredinin %85’i ile sınırlandırılmıştı.

Bu sınırlamanın amacı kreditörlerin de risk paylaşımına dâhil edilmesiydi. Böylece kreditörlerin de finansman sağlama ve işletme sürecinde projeyi yakından izlemeleri beklenmekteydi.

Değerli okur finansman sağlama, izleme, takip, değerlendirme ne kadar zahmetli bir süreçtir bilir misiniz? Allah muhafaza bankalar bu işlerden birisini veya daha çoğunui eksik ve hatalı yaparlarsa ve şirket kusuru nedeniyle sözleşme feshedilirse, verdikleri 100 liralık kredinin 15 lirasını kaybedecekler. Hakka reva mı?

Durun sakin olun.

Yeni hükümet sisteminde bu sorun da çözüldü.

2019 yılında bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla bu sınırlama kaldırıldı ve fesih nedenine bakılmaksızın ana kredilerin tamamının Hazine tarafından üstlenilebilmesi mümkün hale getirildi.

İNGİLİZ HUKUKU

Değerli okur KGM ile Hazine’nin temerrüde düşmeleri arasında fark bulunmaktadır.

KGM temerrüde düşerse son tahlilde bir kamu kurumu borcunu ödeme güçlüğüne düşmüştür. Sözleşme hükümlerine göre süreç devam eder.

Ancak “borç üstlenimi taahhüdü” çerçevesinde Hazine temerrüde düşerse ortaya çok farklı bir manzara çıkar.

Mevzuata göre “borç üstlenimi tutarları devlet dış borcu olarak kaydedilmektedir.”

Allah göstermesin, Devletin temerrüde düşmesi neticesinde ülkenin kredi notu yerle yeksan olur. Türkiye gibi sürekli dış borçlanma ihtiyacı olan bir ülkede borçlanma faizleri alır başını gider.

Sonra IMF gelir ve vergilerinizi artırın, harcamalarınızı kısın der. Der de der.

Bu nedenle “aştan ekmekten kesilir de devlet borçlarının ödemesinden kesilmez.”

Durun bir yere gitmeyin. Dahası var.

Bir de bankalarla imzalanacak borç üstlenim sözleşmelerinin yönetilmesi sorunu var. Her sözleşme bir yönetsel süreç içermektedir. Bu süreçler de sözleşme hükümlerine ve sözleşmelerin tabi olacağı hukuka göre yönetilir.

Peki hangi hukuk?

Değerli okur yazının başında bahsettiğim İngiliz anahtarı burada devreye giriyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile kreditörler arasından doğrudan imzalanan borç üstlenim taahhüdü sözleşmeleri hangi hukuka tabi biliyor musunuz?

Bingo! Bildiniz.

İngiliz Hukuku.

Sözleşmelerde “herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın, sözleşmenin mevcudiyetine, geçerliliğine ve feshine ilişkin her hangi bir uyuşmazlık İngiliz Hukuku ile yönetilecektir” denilmektedir.

Tabii ki yargılama yetkisi de İngiliz mahkemelerinde olacaktır.

Değerli okur “Türkiye’nin Hazinesi ile yabancı bir bankanın yaptığı bir sözleşmenin yabancı bir hukuka tabi tutulması yeni bir kapitülasyondur.”

Durun bir yere gitmeyin. Dahası var.

TÜRK BANKALARI

İngiliz Hukukuna tabi borç üstlenim taahhüdü sözleşmesi düzenlenebilmesinin bir ön koşulu bulunmaktadır.

Borç üstlenim sözleşmesi ile üstlenim taahhüdünde bulunabilecek finansmanın, dış finansman olması gerekmektedir. Yurt içinde yerleşik banka ya da finansman kuruluşlarından sağlanan finansman borç üstlenimine konu olamamaktadır.

Biliyoruz ki bazı otoyol projelerinde projelerin finansmanlarının tamamı Türkiye’de yerleşik kamu ve özel bankalar tarafından sağlanmaktadır.

Peki bu bankalar İngiliz Hukukuna tabi borç üstlenim taahhüdü mekanizmasından mahrum mu kalacaklar?

Sakin olun. Bu sorun da çözüldü.

Türkiye’de yerleşik bankalar krediyi “dış finansman” haline getirebilmek için, parayı yurt dışındaki iştiraklerinden getiriyorlar. Alın size dış finansman.

Türkiye’deki yetkili kurumlardan izin alarak kurulan kamu ve özel sermayeli bankalar, Türkiye’de gerçekleştirilecek projelerde kredi geri dönüşünü garanti altına almak için, Türkiye’nin Hazine ve Maliye Bakanlığıyla İngiliz Hukukuna tabi kredi “borç üstlenim sözleşmesi” imzalıyorlar.

İmzalanan sözleşmelerin toplam tutarı 16,5 milyar dolar.

Kapitülasyondan da öte.

Bugün için 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramınızı, yarın için de Ramazan Bayramınızı saygı ve sevgiyle kutlarım.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (16)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.