Hikâyeyi ilk babamdan duydum.
Köylerde manifatura satardık. Arabamız yoktu. Çarşamba günü evden çıkardık. Emirdağ’ın Salı pazarına kadar köy köy dolaşırdık.
Bilenler bilir.
O vakit köylük yerlerde mesai güneş doğunca başlar, güneş batınca biterdi.
Tabii ki köylerde otel olmadığından manifaturayı camide yatak yapar, üzerinde uyurduk.
Uzun gecelerde rahmetli babam anlatır, ben dinlerdim.
İki arkadaş gibi.
Rahmetli, “çalma oğlum” derdi. Çünkü, yokluğunda satış ve tahsilat yapıyordum.
“Sen bir çalarsan, şeytan misliyle çalar. İşimizin bereketi kalmaz” derdi.
Değerli okur bu anektod nereden aklıma geldi?
Merak ediyorsanız sizi yazıya alayım.
Buyurunuz.
DEVLET BABA
Mega projelerin yükleniciliğinde aktif olan bir iş insanı bana bir gün dedi ki “çok kamucu düşünüyorsun, biraz da özel sektör mantığıyla düşün.”
Dedim ki. “Piyasa risklerini üstlenerek iş görenlere girişimci, Ankara’daki kamu kurumlarının koridorlarındaki riski üstlenerek iş yapanlara hayırsever iş insanı diyoruz.”
“Bu nedenle siz de benim gibi devlet memurusunuz. Farkımız, ben maaşımı bordrodan alıyorum, siz ise hak edişten alıyorsunuz.”
İster siyasetçi ister iş insanı olsun.
İster kadın isterseniz de erkek olsun.
İster Türk ister Alman isterseniz de İngiliz olsun.
Sağ siyasetçiler piyasa ekonomisini, devlet üzerinden zenginleşmek şeklinde anlarlar.
19’uncu yüzyılın ortalarından itibaren meşruluk kazanan bir anlayış çerçevesinde, Türkiye’de devlet gücü ekonomik kalkınmayı hızlandırmak yönünde harekete geçirilmeye çalışılmıştır.
Bu çabanın yanı sıra, devlet gücü 20’nci yüzyılın başlarından itibaren bir Türk müteşebbis sınıfın gelişmesini teşvik etmek amacıyla da kullanılmaya başlanmıştır.
Bu anlayış çerçevesinde, devlet baba nüfusun geniş bir kısmının yaşamını garantiye alan bir kurumdur.
Devlet baba, düşük gelir grupları için istihdam olanakları, iş insanları, sanayiciler ve girişimciler içinse değişik biçimlerde teşvikler sağlamaktadır.
Son teşvikimiz ise mega projelere döviz üzerinden verilen gelir garantileridir.
Yani köprülerde, hava limanlarında, otoyollarda ve şehir hastanelerinde bizim cebimizden verdikleri gelir garantileri.
İşte bu noktada, girişte rahmetli babamın kulağıma küpe gibi astığı söz geliyor.
“Çalma oğlum. Sen bir çalarsan, şeytan misliyle çalar. İşimizin bereketi kalmaz.”
Rahmetli ne mübarek adammış.
Sanki bugünleri görmüş ve benim ahlâklı tarafta kalmamı işret etmiş.
Nasıl mı?
Devam edelim.
TECRÜBE SATIYORUZ
1994 yılından beri özel sektörün altyapıya katılımı (YİD, Yİ, Yap Kirala Devret vb.) konularını çalışırım.
Hem uygulayıcı hem mevzuat yazıcı hem de akademisyen olarak.
Değerli okur ister alının ister alınmayın.
Tevazu göstermeyeceğim.
Bu konularda Dünya çapında namlı bir uzmanım.
İddiası olanın alnını karışlarım.
DPT’de çalışırken sadece maaşımı ve gittiğim toplantılar için harcırahımı kazandım.
Akademiye geldim.
Bu konularda yazdığım kitaplar karşılığında iki STK’dan telif ücreti aldım.
Birincisi TÜRMOB, ikincisi ise TEPAV.
İki kurumun da cömert olmadığını bilenler gayet iyi bilir.
Neyse konumuza geri dönelim.
Derken KÖİ uzmanı diye bir nur yüzlü çıktı ortaya.
Gıyabımda gazetecilere “benim konuyu manipüle ettiğimi” söylemiş ve eklemiş: “Benimle konuşursanız gerçekleri size anlatacağım.”
İki gazeteci söyledi bana. “Uğur hocayla yan yana gelirseniz konuşuruz” demişler.
Nur yüzlümün yüzü bana karşı tutar mı ama?
Nur yüzlüm Youtube’da ücreti mukabilinde iş birliği yapan birisiyle benim bildiğim en az yedi program yaptı.
Değerli vergi mükellefleri sizde de ne para varmış ama?
Nur yüzlüm Avrasya Tüneliyle ilgili bilimsel olduğunu iddia ettikleri bir rapora katkıda bulundu.
On beşin üzerinde manipülasyonlarını üç ayrı yazıda bu köşede yazdım.
Gıkları çıkmadı.
Nasıl çıksın?
Nur yüzlüm para kazanıyor.
Hem de nasıl büyük bir para.
Müteahhitlerle yarışacak derecede.
Kamu kurumları, STK’lar, KÖİ yüklenicileri nur yüzlüme para aktarmak için yarışıyorlar.
Kalkınma Planlarının ön hazırlığı olan KÖİ konusunda On Birinci Kalkınma Planının Özel İhtisas Komisyonu Raporunun raportörlüğünü yapmak üzere gayri resmi davet aldım.
Tabii ki resmiyette benim yerime nur yüzlümü raportör yaptılar.
Özürleri kabahatlerinden büyük.
Neymiş?
“Nur yüzlüm Külliyeye yakınmış.”
Liyakat?
Rahvan gitsin.
Kamu kurumları bu nur yüzlümü Birleşmiş Milletlere de pazarladılar. Avrasya ve Orta Doğu ülkelerine pazarladılar.
Türkiye’nin KÖİ tecrübesini aktaracakmış nur yüzlüm.
Hani Sayın Cumhurbaşkanı’nın buyruğuyla yapılan projeleri.
Ne hesabı ne kitabı ne de fizibilitesi olan projeleri tecrübe diye aktaracakmış.
Bu arkadaş bir de KÖİ konferansı düzenliyor.
KÖİ konusunda uluslararası kuruluşların temsilcilerini ve Türkiye’deki işverenlerini konuşmacı olarak çağırıyor.
Ana sponsorluk 50 bin dolar. Altın, gümüş ve bronz sponsorluklar sırasıyla 30 bin, 20 bin ve 12 bin 5 yüz dolar.
Yatırım Ajansı ve Ticaret Bakanlığı bu yıl sekizincisi yapılacak toplantıya sponsorlar.
Değerli okur bu kurumların sponsorluklarının yerindeliğini tartışmak bir yana, ödedikleri para sizin vergileriniz.
Memura, işçiye ve emekliye elleri titreyerek verenler, buralarda para saçıyorlar.
Rahmetli babamı neden andığımı anladınız mı?
Sen bir alırsan şeytan misliyle alır demişti.
Sadece nur yüzlüm mü?
Dahası var.
Gelin bir bakalım.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
Bu kurumun adını mutlaka duymuşunuzdur.
Ama ne işe yaradığını anlayanınız var mı bilemedim?
Şahsen ben anlamadım.
Ama şeytana pabucunu ters giydirdiğini iyi bilirim.
Merak ediyorsanız, Google beyefendiye “Gazze, Filistin, İsrail ve Birleşmiş Milletler” yazın.
Anlarsınız ne demek istediğimi.
Neyse konumuza dönelim.
Bu kurum yedi yıldır uluslararası KÖİ forumu düzenliyor.
Sekizincisini İstanbul’da düzenleyecek.
Neden İstanbul? Neden 5 yıldızlı bir otel? Neden en az 3 gün konaklamalı?
Çünkü finansmanı Türk Devleti sağlıyor.
Ankara’da mukim Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın bütçesinden.
26 yıl çalıştığım Devlet Planlama Teşkilatı’nın halefi olan bir kurumdan bahsediyorum.
Nur yüzlümü parlatan kurumun ne stratejisi kalmış ne de bütçesi?
Yüz bin dolarlar harcanacak, yüz bin.
Değerli okur rahmetli babamın kulağıma astığı küpenin kıymetini anlatabildim mi?
Çalma oğlum.
Yoksa şeytan misliyle.
İyi pazarlar.