Yok, salatada kullanılan sezar sosu değil söz konusu olan. Nar ekşili orient sosu da değil.
Bildiğiniz S.O.S. Yani acil durum sosu.
Pazartesi günü katıldığı bir TV programında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremi için “sonuçta afet, Allah’tan gelene ne diyebilirsiniz?” demiş.
Anladık depreme bir şey demeyeceğiz. Depreme önlem almayanlara da mı bir şey demeyeceğiz.
21 yılda 9 kere imar affını neden getirdiniz de demeyelim mi?
Deprem bölgesinde devasa bir tesis var. Atatürk Barajı.
Bölgede yakın zamanda peş peşe meydana gelen depremler Barajın gücünü kırıyor.
Buna da bir şey demeyelim mi?
Bence diyelim.
Nasıl mı?
Gelin bir bakalım.
ATATÜRK BARAJI
Değerli okur öncelikle açık kaynaklardan kolayca ulaşabileceğiniz bazı bilgiler paylaşayım.
Atatürk Barajı, Adıyaman ve Şanlıurfa illeri arasında, enerji ve sulama amaçlı bir barajdır.
Barajdan alınan su ile 400 bin hektar alandaki bir tarım arazinde sulama yapılmaktadır. Atatürk Barajı ve Hidroelektrik Santrali Türkiye’nin en büyük ikinci enerji santrali ve yine Türkiye’nin en büyük Hidroelektrik Santrali’dir. Atatürk Barajı ve HES sadece konut elektrik tüketimi dikkate alındığında 2 milyon 185 bin 418 konutun elektrik enerjisi ihtiyacını karşılayabilecek elektrik üretimi yapmaktadır.
1983 yılında inşaatı başlamış olan baraj 1992 yılında işletmeye açıldı. 8 türbine sahip barajın yüksekliği 169 metredir. Kaya dolgu tipinde bir barajdır. Gövde hacmi 84,5 milyon m³’tür.
Dış yüzeyi kaya içi kil ve topraktır. Baraj gölünün baskısı ile ilk inşasındaki yüksekliği 10 metre kısalmıştır.
Değerli okur işte zurnanın zart dediği noktada Baraj boyunun kısalması veya diğer bir ifadesiyle barajın oturmasıdır.
Nasıl mı?
Devam edelim.
BARAJ İNŞAATI
Yukarıda da belirtiğim gibi Atatürk barajı kaya dolgu tekniği ile yapılmıştır. Ders kitabına göre kaya dolgu barajların ortasında bir kil çekirdeği bulunmaktadır. Kilin su basıncına karşı dayanıklılığı çok yüksektir. Bu nedenle de kil çekirdeğinin çok özenli biçimde inşa edilmesi gerekmektedir. Kil özelliğinde bir malzemeden oluşan bu çekirdek gövdenin geçirimsizliğini sağlamaktadır.
Söylenilene göre Atatürk Barajı’nın inşasında su kullanılmamış. Barajın inşası sırasında dolgu yapımında su kullanılmaması nedeniyle, barajın işletmeye alınmasından sonra suyun yükselmesiyle birlikte Barajın gövdesinde normal sınırların yaklaşık 10 katı civarında oturmalar meydana gelmiştir. Barajın boyundaki 10 metre kısalma bu oturmaların eseriymiş. Bu oturmalar sırasında barajın geçirimsizliğini sağlayan kil çekirdeği kaya dolgunun içine akmış.
Kil çekirdeği ile kaya dolgular arasında filtreler yapılmaktadır. Bu filtreler çekirdekten sızıntı ile kil malzemenin sürüklenmemesi için koruyucu görev yapmaktadırlar. Filtrelerde dane çaplarına göre tedrici bir geçiş sağlamak için ince filtre (kum) ve kalın filtre (kum ve çakıl) kullanılmaktadır. Yine söylenilene göre bu filtrelerin kriteri uygun biçimde belirlenmemiş. Hatalı imalatın sonucu olarak, çekirdekten sızıntı ile kil malzemesi sürüklenmiş ve dolayısıyla çekirdeğin dayanıklılığı düşmüş.
DEPREM
Atatürk Barajı Doğu Anadolu Fay Hattına çok yakın bir bölgededir. Deprem uzmanları 6 Şubat 2023 tarihindeki Kahramanmaraş merkezli deprem ile barajın daha da oturmuş olacağını belirtmektedir. Bu da kil çekirdeğin yapısında daha da bozulmaya neden olabilecektir.
Prof. Dr. Şeref Üşümezsoy “Kahramanmaraş Pazarcık depremleri sonrası risk taşıyan bölge Atatürk Barajı’nın güney kenarındaki fay hattı” olduğunu belirtmektedir. “Bu bölge çok dikkat edilmesi gereken bir fay hattıyla çevrilidir. Bozova fayı bu depremde stresle yüklenmiştir.” (Yeniçağ, 31 Mart,2023)
Üşümezsoy, Bozova fayına dik gelen kesimlerde güneydeki bloğun çöktüğüne ve kuzeydeki bloğun yükseldiğine dikkat çekmiş. Bölge için “Kuzeydeki yükselen blok Atatürk Barajı’nın sınırlandığı tarafı oluşturuyor” demiş. Üşümezsoy sözlerini şöyle sürdürmüş: “Baraj gölünün güney batı kesimindeki sırt ve o sırtın güneyindeki fay hattı çökerek güney batıya doğru çökmeye devam ediyor. Bu anlamda, bu fay kuzey doğu yönlü hareketle çökme yönünde stres biriktiriyor.”
Barajın dayanaklığının düşmesi nedeniyle olası bir deprem neticesinde Atatürk Barajının yıkılabileceği söyleniyor. Barajın yıkılması halinde Nuh Tufanından daha büyük debide su akıntısı olacağı tahmin ediliyor. Böyle bir akıntı Suriye’ye kadar alan alanda büyük can ve mal kayıplarına neden olacaktır.
Barajın yıkılması durumunda tarım alanları sulanamayacak ve milyonlarca konuta elektrik verilemeyecektir.
Bölgede insan, hayvan, bitki, bina, araç ve işletme gibi ne varsa ama ne varsa yerle yeksan olacak deniliyor.
BARAJIN GÜÇLENDİRİLMESİ
Kamu kurumlarında yapılan çalışmalarda bir milyar dolar civarında bir harcamayla barajın güçlendirilebileceği ileri sürülüyor.
Değerli okur olası bir deprem riski karşısında bir milyar doların lafı mı olur Allah Aşkına? Baksanıza uzmanlar 6 Şubat depreminde ortaya çıkan yıkımın telafisinin maliyetinin en az 100 milyar dolar olacağını söylüyorlar.
Canını, kolunu, bacağını kaybedenler; günlerdir susuz, tuvaletsiz, banyosuz ve mutfaksız biçimde yaşayanlar ve çadırlarda battaniye üzerinde yatarken sel altında kalanlar da işin cabası.
Güçlendirme inşası sırasında suyun bir kısmının tahliye edilmesi gerekecek ve 400 bin hektar tarım alanının 250-300 bin hektarlık alanda sulama yapılamayacaktır.
Bunun için maliyetine bakılmaksızın barajın güçlendirilme çalışmalarının başlatılması gerekiyor. Ancak bu ihtiyacın DSİ üst yönetimince kabul edilmesi lazım.
Peki, DSİ yönetimi bu ihtiyacı kabul ediyor mu?
Hayır?
Neden?
Yine denilene göre Atatürk Barajıyla ilgili belgelerin önemli bir kısmı DSİ’nin arşivinden çıkmış gitmiş. Barajda olan bitenin üstünün kapatılması için bazı veriler silinmiş ve Barajın oturmasının boyutu olduğundan daha küçük gösterilmiş.
İkincisi Atatürk Barajının müteahhidi ile projesini ve müşavirliğini yapan firmalar DSİ yönetimini yıllardan beridir kuşatmış. Bu nedenle Atatürk Barajının mevcut durumunu analiz etmek için yurt dışından getirilen danışmanlar bu firmaların seçimleri sonucunda belirleniyormuş. Kamu yönetiminde yer alan teknokratların çalışmaları dikkate alınmıyormuş. Bir de sizi dinleyelim dediklerinde Barajın geçmişinde yer alanların sorumlukları ortaya çıkacak diye çekiniyorlarmış. Kendilerini riske atmak istemeyen yöneticiler ülkenin geleceğini riske atıyorlarmış.
Son olarak Barajın güçlendirilmesi sürecinde 250-300 bin hektarlık tarım arazisinin sulanamayacak olmasını siyaseten kabullenemiyorlarmış.
Bütün bu gelişmeler neticesinde, ilgili çevrelerin Barajın bu riskli yapısını tam olarak anlamasının önüne geçiliyormuş.
Değerli okur biz işimizi yaptık ve tarihe bir not düştük.
İyi pazarlar.