Bu köşede ve farklı mecralarda defalarca yazdım. Fırsat bulduğum platformlarda konuştum.
Türk bürokrasisinde öteden beri hesap kitap işleri çok sevilmez. Devlet memurlarının en sevdikleri hesaplama yöntemi “olsa olsa bu kadar olur” idi. Devlet memurları bu hesaplama yöntemini “uzman görüşü” olarak meşrulaştırmışlardı.
Yeni Türkiye’nin partili memurlarının böyle bir hesaplamaya da ihtiyacı yok artık. “Siyasetçiler tak diye söylüyorlar, partili memurlar şak diye yapıyorlar.”
5 Mart, 2023 günü kamu yatırım projelerinin fizibilitelerindeki ciddiyetsizlikleri ayrıntılı olarak bu köşede yazdım.
Sayın Erdoğan Ağrı’da et kombinesi yapılacak demiş, zarar eden kombineye olur denilmiş. Dönemin başbakanı Kadıköy-Kartal metro hattının açılışını yapmış, bir yıl sonra projenin fizibilitesi hazırlanmış. Proje yapılabilir bulunmuş.
Hatırlarsınız dünyanın en iyi üçüncüsü olan Atatürk Havalimanı faal iken dönemin Başbakanı ve Ulaştırma Bakanı helikopterle yeni havalimanına yer bakmışlardı. İstanbul’da Kuzey Ormanlarında doğayı yerle yeksan eden İstanbul Havalimanı’nı partili memurlar yapılabilir göstermek adına bin bir takla atmışlardı.
Kanal İstanbul projesi 2011 yılında “çılgın proje” olarak açıklandı. Fizibilite raporu 2018 yılında yapıldı. Fizibilite raporunda projenin çılgını olmaz, rasyoneli olur, Kanal da rasyonel bir proje değildir diyemediler.
Bunlarla dertlenip projeleri önceliklendirin diyenler, eser düşmanı olarak nitelendirildiler.
160 milyar dolar gelir garantisi mega projeler yerine depremle mücadeleye tahsis edilseydi, 40 gündür yaşadığımız acıları yaşamayacaktık.
Biz yine depremle dertlenirken, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı depremin üzerine bir de selin vurduğu Adıyaman’da demiş ki: “Ecdada saygı, geleceğe armağan olarak nitelendirdiğimiz 1915 Çanakkale köprümüzün açılışının 1. yıl dönümü. Tasarım ve mühendislik anlamında enlerin ve ilklerin köprüsünü inşa ettik ve ülkemizin bütünsel kalkınma hamlesi için dev bir adım olan bu eserimiz meyvelerini veriyor.”
Değerli okur şu meyve işlerine bir bakalım mı?
Hadi başlayalım.
TASARIM
Güntay Şimşek Habertürk’te yazdı (8 Şubat, 2022). Köprünün tasarımını Danimarkalı bir şirket yapmış.
Kule vinçleri Avustralya’dan sağlanmış.
Ana kablo imalat işleri ve askı halatı Çin’den temin edilmiş.
İtalyan şirketler kule ve eğim kazandırma işlemleri ile hidrolik tampon ve yatak imalatını üstlenmiş.
Almanlar genleşme derzi tedarik etmiş.
Ayrıca Kore’den çeşitli şirketlerden kütle damperi, levha imalatı, geçici kablolama, podyum ve taşıma sistemleri temin edilmiş.
Çek Cumhuriyeti’nden inşaat asansörleri alınmış.
Köprü’nün teknik ve mühendislik tarafı bu alanda tecrübeli olan ve yeterlilikleri bulunan Güney Koreli şirketler tarafından, yüzde 10 yabancı personelle gerçekleştirilmiş.
Daha önce de ben yazdım.
Köprü inşaatında kullanılan iş makinelerinin 210’u Alman (% 71), 68’i Amerikan (% 23) ve 7’si de İsveçli ve İtalyan (%3).
Kalanı da Türk. 8 adet.
Ortada mühendislik anlamında bir başarı varsa, başarı bu ülkelerin şirketlerine ait. Türk mühendisler yapa yapa şantiyede işçilik yaptılar.
Biz vergi mükellefleri ise Köprünün milyarlarca avroluk gelir garantisini ödüyoruz.
Nasıl mı?
Devam edelim.
GELİR GARANTİSİ
Büyük projelerde verilen talep garantilerinin tutmadığını sağır sultan bile duydu.
Bakan Adıyaman’da “bugüne kadar 2 milyon 200 bin araç, 1915 Çanakkale köprümüz sayesinde kara yolunu kesintisiz şekilde kullandı” da demiş.
Verilen talep garantisine göre 14 milyon 225 araç geçmemiş ve bunlar için garanti ödemesi yapılmış.
Değerli, vergi mükellefleri bir yılda geçmeyen araçlar için ne kadar ödediniz biliyor musunuz? Durun zahmet etmeyin ben söyleyeyim. 256 milyon 50 bin avro.
Bitmedi dahası var.
Köprünün gişe ücreti KDV dâhil 200 TL?
Değerli sürücüler elin gâvuruna tasarım ve mühendislik anlamında enlerin ve ilklerin köprüsünü inşa ettirdiler. Ama siz nankörler pahalı diye Köprüyü kullanmıyorsunuz.
Köprünün sözleşme ücreti 386 TL. Aradaki farkı “katkı payı” olarak vergi mükellefleri ödüyor. Vergi mükelleflerinin geçen araçlara sağladıkları katkının payı çok değil, 20 milyon 460 bin avro.
Tarım Bakanı bir TV programında depremzedeler çadırları beğenmiyor, konteyner istiyor demişti ya.
Google hazretlerinin yalancısıyım.
İçerisinde tuvaleti, banyosu, mutfak dolabı olan konteynerlerin ise fiyatları 80-85 bin TL bandında işlem görüyormuş. Bu ikisinin ortalamasını alalım 82 bin 500 TL.
Bir yılda köprüye ödenen gelir garantisi ve katkı payıyla içerisinde tuvaleti, banyosu, mutfak dolabı olan 67 bin 33 konteyner almak mümkündü. 67 bin 33 konteyner!
Ne diyordu iktisat. Her tercih bir vazgeçiştir.
Depremzedelerin tercihi ev bile değil konteyner olmuşken, yetkililerin tercihi köprü olmuş.
Ey beton sen neymişsin be abi?
TALEP TAHMİNİ
Malum Köprü için Türk mühendisler bir ÇED raporu hazırladılar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Türk mühendisleri de bu raporu onayladı. Ancak uluslararası kredi kuruluşları bu raporu muteber bulmadılar.
Bunun üzerine Köprünün işletmecisi ÇOK A.Ş. bir Alman şirketine başvurdu.
Alman, Almanlığını yapmış ve Köprü’de verilen talep tahminini analiz etmiş. Sonuç olarak bu garantinin asla tutmayacağını söylemiş.
Nasıl mı?
Devam edelim.
“Trafik uzmanları, imtiyaz koridorunun Marmara Denizi etrafındaki otoyol ağını ve kilit trafik modellerini de kapsayan son derece detaylı bir trafik modelini geliştirmiştir. Model 2016 yılı baz alınarak başarıyla kalibre edilmiştir ve doğrulanmıştır. 2023 ve 2033 tahmin ufukları için makroekonomik senaryolar ve ulaşım senaryoları geliştirilmiştir. Ayrıca, uzmanlar, Çanakkale Boğazı geçişi trafiğini ve farklı senaryolar çerçevesinde köprünün ve feribotun nispi paylarını tahmin etmek üzere bir logit güzergah seçimi modeli geliştirmiştir.”
“Hem otoyol hem de köprü kesitinde trafik sözleşme dönemi boyunca gelir garantisi düzeylerinin altında olacaktır.”
Raportörler işletmeciye yönelik maksimum faydaya ilişkin bir ölçüm sağlamak üzere geçiş ücreti bulunmayan bir senaryo test etmişler. Yani Köprü bedava olacak ve bütün gelir garantisini vergi mükellefleri ödeyecekler.
Bildiniz!
Sonuç yine değişmiyor.
Köprü bedava bile olsa 45 bin araç namevcut.
Diyeceksiniz ki “hocam bu Köprü kimseye yaramadı mı?”
Bu konuda haksızlık yapmayacağım ve Takvim gazetesinin tanıklığına başvuracağım (16 Eylül, 2021).
Simgelerin Köprüsü diye adlandırılan 1915 Çanakkale Köprüsü’nde sona gelinirken Lapseki ve çevresi yatırımcıların gözdesi haline gelmiş.
Özellikle deniz gören araziler adeta borsa hızıyla el değiştiriyormuş.
Sonuçta bölgede fiyatlar bir yıl içerisinde % 150 artmış.
Değerli okur buraya kadar sizlere hap gibi bilgiler verdim.
Şimdi de siz bana yardım edin lütfen.
Lapseki’li siyasetçiler arazi işine girmemişlerdir değil mi?
İyi pazarlar.
Not: 18 Mart 1915’te bu toprakları vatan yapan şehitlerimizi ve gazilerimizi saygıyla anıyorum.