YÖK bundan beş yıl önce Türkiye’nin eğitimde en önemli kararlarından birisini alarak yabancı öğrencilerin Türkiye’ye gelişini kolaylaştıracak bir adım attı. YÖS adı verilen ve Türkiye’ye öğrenci gelişini zorlaştıran sınavı kaldırarak üniversitelerin öğrenci kabulüne dönük bir sistem getirdi. Bu sistemin etkilerini çok hızlı hissetti Türkiye; 2010’da çoğu burslu 21 bin olan öğrenci sayısı 2015 yılında 86 bine yükseldi. Bu, ülke için şu demek; söz konusu 87 bin öğrenci, Türkiye’ye eğitim ve diğer giderlerle yılda 8 milyar lira gelir sağlıyor. Bu sayı aynı şekilde artmaya devam ederse bizim beş yıl sonra yabancı öğrenci sayımız 150 bin, toplam gelirimiz 15 milyar Türk Lirası olacak. Yani bu gelirle her yıl 5 tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılabilir. Üniversiteler YÖS olduğu sürece öğrencilere erişim sağlayamıyor; sebebi çok basit, bu öğrenciler dünyanın her yerinde okumak için başvuru yaptığından başvurulara ekim ayında başlıyor ve süreci sürekli yazışmalarla sürdürüyor. Oysa YÖS olduğunda sınavı beklemek zorundalar ve bu bize yapılan başvuruyu yüzde 80 azaltıyor. Türkiye bu pastadan alacağı payı kaybediyor. Bunu çok değil 5 yıl önce yaşıyorduk.
Şimdi YÖK bu sistemi tekrar değiştirip, YÖS’e dönüş yapmak için kolları sıvamış. Hatta ÜAK yani Üniversiteler Arası Kurulda bunu görüşecekmiş. Umarım doğru değildir. Çünkü gerekçe yurtdışındaki FETÖ okullarından Türkiye’ye gelişleri kontrol altına almakmış. Ama inanın ben sınavla bunun nasıl yapılacağını anlayamadım, çünkü sınav başarı ölçmek demek ve sınavda FETÖ mensuplarının başarılı olma ihtimali çok daha yüksek. Ayrıca bizim dünyayı yeniden keşfetmemize gerek yok. Yabancı öğrenci pastasında en büyük paya sahip ABD, bu öğrenciler için şu yöntemi uyguluyor; önce bütün üniversiteler sınırsızca başvuru alıyor, uygun adaylara kabul veriyor. Öğrencinin kabul alması yetmiyor, ABD konsoloslukları tüm ülkelerde güvenlik soruşturmaları yapıp öğrencilere vize verip vermemeyi konuşuyor. Biz de devlet olarak kendimizi bu tür terör belasından tabi ki korumalıyız, ama bunu yaparken çözüm bu olmamalı. Eğer yukarıda yazdığım gibi sınavla bu iş çözülmeye çalışılırsa hem öğrenci kaybederiz hem güvenli yöntem uygulamamış oluruz. Doğrusu ben taslağı YÖK Başkanımızın gördüğünü düşünmüyorum. Zira buna ilk karşı çıkacak olan kendisidir. Daha 15 gün önce Beştepe’de yapılan açılış töreninde üniversitelere uluslararasılaşma ve yabancı öğrenci alımı için bir hedefi kendisi göstermişti. Sanırım taslağı görünce çözümün bu olmadığını söyleyecektir. Yapılması gereken çok basit aslında; üniversitelerimiz ABD’de olduğu gibi tüm dünyada öğrenci bulma çalışması yapacak ama buldukları öğrencilerin güvenlik soruşturmalarını konsololuklar ya da devletin ilgili birimleri yapmadan o öğrenciyi alamayacak, en doğru yöntem budur.
Şunu unutmayın; sakın kazanımlarımızı kaybetmeyelim. Çinli öğrenciler ABD’de okuyor. Hindistanlı öğrenciler gerek ABD’de gerekse Japonya’da okuyor. Suudi Arabistan hükümeti her yıl 13 bin öğrenciye yurtdışı eğitim bursu veriyor. ABD’de okuyan yabancı öğrenci sayısı sadece üniversitelerde 690 bin civarında. Düşünün 690 bin öğrenci ABD’de en az 4,5 yıl okuyor. Bu öğrenciler ABD’ye her yıl eğitim, barınma ve yemek parası olarak yılda 35 milyar dolar kazandırıyor. Hem öğrencilere iyi eğitim veriyor hem de bundan para alıyor. Sadece ABD değil, Avrupa hatta Uzak doğu bile bu işi başarıyla yapıyor.
Şimdi soralım; 86 bin yabancı öğrenci önümüzdeki yıllarda 200-300 bine çıksa ortaya çıkacak tabloyu düşündünüz mü? 300 bin öğrenci yılda 35 bin dolar bıraktığında size 10.5 milyar dolar kazandırıyor. Bu parayı hangi sektör size getirebilir ki! İşte bu yüzden gelin bu değişiklikten vazgeçin, desteğinizi sürdürün, ülkemiz yükseköğretimde bölgesel güç olsun. Bu işten başta ülkemiz olmak üzere herkes kazansın.