Eğitimci olarak 20 yıllık profesyonel yaşantımda birçok konuda kendimi yenileme fırsatı buldum. Bütün bu süreç içerisinde diğer eğitimcilerden farklı olarak kendimi iki konuda şanslı hissediyorum. Birincisi, bu 20 yılın 17 yılını birlikte geçirdiğim Türkiye’nin eğitim duayeni Enver Yücel ve onun bana verdiği fırsatlar; ikincisi ise kuşkusuz benim eğitimci olarak çalışmaya başladığım yıl dünyaya gelen oğlum. Birinci fırsatım hayatımda sürekli yenilenme ve gelişme şansı yakalamama imkân sağlasa da ikinci fırsatım olan oğlum öğrendiklerimin doğruluğunu ve uygulanabilirliğini görme şansı yarattı bana. Bugün geldiğim noktada, gördüklerim ve yazdıklarımın ne kadar doğru olduğunu Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi ile oğlum özelinde ne kadar doğru olduğunu ispatlama şansı sağladı bana. Bu güzel okul ve onun dünyalar güzeli öğrencileri her yıl bana yeni bir şey öğretti ama bu sene daha özel bir şey öğreniyorum onlardan. Tek cümle ile “çok kötü bir üniversiteye giriş sistemine sahibiz ve dünyada bizim kadar gençlerine eziyet eden ülke yok sanırım”. Bunu söylerken inanın çok sağlam dayanaklarım var.
Lise eğitimi ve onun devamı üniversiteye geçiş sisteminin her yıl ne kadar öğrencimizi yok ettiğini hiç düşündünüz mü? Bir düşünün 1974’ten bugüne tam 42 yıldır uygulanan ve her sene milyonlarca öğrencinin katıldığı bir sınav. Sadece bu yıl 2.130 milyon aday. Bir hesap yapın Allah aşkına, bu çocuklar günde 2 saat test çözse biz bu yıl 2 milyar saat test çözmüş oluyoruz. Bunun yerine daha farklı şeyler öğretseydik memleket ne olurdu bir düşünün sadece. Yine düşünün her yıl bu sınavdan soruların tamamına yakınını yapan ilk 1000 öğrencinin 42 yılda toplamı 42 bin “dahi” olmalıydı. Peki, nerede bu “dahi”ler? Sonuç olarak; sizce bu sistem doğru yönlendirme yapabiliyor mu? Üniversite sınavı liseyi esir almış, en iyi lise en iyi dershane olmuş durumda. Liselerde kuru kuru anlatım dışında ne yapıyoruz? Kişisel beceri ve yetkinliklerin gelişmesi için lisede en ufak bir çabamız var mı? Ben söyleyeyim, biz liseleri üniversite sınavı için paravan olarak kullanıyoruz. Varsayalım üniversite sınavı başarılı ve önemli; dört yıllık lisede tek amacımız bu sınava hazırlık olarak yürütülüyor, sizce bu sağlıklı mı? Hadi bunu da geçelim; ABD Çalışma Bakanlığı’nın bir araştırması, lütfen sıkı durun; “Şu an lisede okuyan öğrenciler üniversiteden mezun olduğunda yüzde 65’i şu an olmayan yeni bir mesleği yapacak” diyor. Yani sizin bugünün doğrularıyla yaptığınız eğitim, maalesef gelecekte çocuklarımızın başarısız olmasına yol açacak, bu kesin. Üstüne üstlük bizim eğitim sistemimiz bugünden de geri durumda.
***
Dedim ya Fen-Tek öğrencileri çok şey öğretti diye; işte bu yıl son sınıfa gelen çocukların tamamı 11. sınıftan itibaren dünyanın en iyi üniversitelerine başvuru süreçlerine başladılar, birisi de benim oğlum. Bu süreçte her adımlarını birebir takip ettim. Aman Allah’ım olağanüstü bir süreç. Her adımı gelişmeyi, yeni bir öğrenmeyi ve en önemlisi de kabul sürecinde sadece öğrencinin kişisel yapısını temel alan muhteşem bir süreç. Açıkçası ülke olarak çocuklarımızı ve onları okutacak üniversiteleri bu süreçten mahrum bırakmamızı asla ve asla anlayamıyorum.
Tabi benim en büyük itirazım gençlerin, yani gelecek insan kaynağımızın sadece akademik başarıya bağlı yönlendirilmesi, ki bu çok ama çok sağlıksız bir süreç. Hele hele bu çağda her gencin daha iyi yetiştirilmesi gerekirken biz bir sınav ve bir merkezi yerleştirme dediğimiz ucube ile uğraşıyoruz. En azından çocuklarımızın bu sistemde kendilerini gerçekleştirmeleri için bir çözüm önermek istiyorum. Sistemi toptan değiştirmek şu an olası değil ama en azından bu sistem kimin ne olacağına karışmasın. Kimin reklamcı olacağına çözdüğü coğrafya sorusu, kimin mühendis olacağına tarih soruları değil üniversiteler karar versin.
Peki, çözüm mü? Üniversite sınavlarından vazgeçelim. Öğrenciler lisede yaptıkları projeler, yetenekleri, sosyal sorumluluk çalışmaları ve ilgilerine göre üniversitelere başvursunlar ve kabul alsınlar. Sonuçta ABD bunu yüz yıldır yapıyor, neden biz yapmayalım? Eğer üniversiteye girişte sınav yerine yukarıda saydığım özellikler öne çıkarsa liselerde de eğitim değişir ve öğrenciler proje yapmaya, sosyal sorumlulukla uğraşmaya, okumaya ve kendini geliştirmeye başlar. 2017 ÖSYS’de işe merkezi yerleştirmeyi kaldırarak başlayalım. Öğrenciler sınav puanlarını alsınlar ve üniversitelerin belirlediği barajı geçenler o üniversiteye başvursun, üniversite isterse o bölüm için mülakat, uygulama vb çalışmalarla öğrencilerini seçsin. Üstelik dört yıldır bunun uygulaması olan ApplyBAU var, inceleyin bakın neler oluyor. Bu uygulama tüm üniversitelere yayıldığında iddia ediyorum iki yıl içinde üniversitelerimiz daha üretken, öğrencilerimiz daha mutlu olacaklardır. Diyeceksiniz ki, peki torpil olur mu? Ben de bu riske girmeye değer diye düşünüyorum.