Cumhurbaşkanı’nın açıklaması sonrasında TEOG’un kesinlikle kalktığını söylemek lazım. ‘Peki yerine ne gelecek, gelen gidenden iyi mi olacak? Ya torpil olursa’ diyenlere birkaç söz söylemek istiyorum. Bu memlekette 1990 yılından bu yana liselere, 1974 yılından beri de üniversitelere sınavla giriliyor. O yıllardan bu yana eğitim sistemimizde ne değişti ve ülke ne kadar zenginleşti. Öğrencilerimiz daha mutlu, aileler daha umutlu ve sistem daha üretken mi oldu. Bunların hiçbiri olmadı. Sınavlar sorunları derinleştirdi, Türkiye’yi ve gençleri daha da sorunlu hale getirdi. Her eğitim kademesinde öğrenciler bir üst okula hazırlık yapmaya, beceri öğrenmek yerine test çözmeye daha fazla zaman ayırdı. Sonuç ‘ezberleyen kuşaklar’, ‘memur’ yetiştiren okullar, ‘üretme’ yerine sadece ‘iş bulma’ odaklı sistem ortaya çıktı.
***
Biz bununla uğraşırken bakın dünya ne yaptı; gelişmiş ülkeler eğitim felsefesini değiştirip 21’inci yy. becerileri olmazsa olmaz diyerek müfredata koydular. Onlar çocuklarına Wagner’in ortaya attığı yedi temel beceriyi öğretirken ve endüstri 4.0, STEM, kodlama, oyun tasarımı, VR, yapay zeka, eleştirel düşünce, zihinsel çeviklik, inisiyatif alma, sözlü ve yazılı iletişim, veri analizi ve girişimcilik kavramlarını eğitimin ana felsefesi haline getirirken biz ‘TEOG mu olsun OKS mi olsun’ diye tartışıyoruz. Bu TEOG vari sistemler okulları tek tip, öğrencileri testçi, okulları dershane yaptı biz hâlâ farkında değiliz. ABD Çalışma Bakanlığı, 10 yıl sonra bugünkü mesleklerin yüzde 65’inin olmayacağını ve buna göre eğitim yapılması gerektiğini söyledi. Biz halen TEOG konuşuyoruz. Uyan ey Türk milleti! Uyan gençlerin ve geleceğin ‘test’e kurban gidiyor.
***
TEOG yerine neyin geleceğini çok iyi biliyorum. Gelen sistemin bu iş için tam çözüm olmayacağını da biliyorum. Ama gençler için ‘bir nefes’ şansı yaratacağı için mutluyum. Ben de bir babayım ve oğlum 6, 7 ve 8’inci sınıfta SBS’ye girmiş bu yüzden çok şey kaybetmiş bir öğrenci. Ama daha sonra bu teste dayalı sistemin kendisini yok ettiğine karar vererek lise boyunca CV’sini yarattı. Bugün dünyanın en iyi 32’nci üniversitesi olan University Of British Columbia’ya (UBC) kabul edildi. O TEOG tartışmalarını duyunca bana aşağıdaki mektubu gönderdi ve “Baba ne olur yayınla belki birkaç kişinin bakışı değişir” dedi. Ben de noktasına dokunmadan aynen size yazıyorum.
***
“TEOG kalkınca adil bir sistem gelmeyecek diyenlere sözüm…
Yanından geçen Mercedes’in içindeki 20 yaşındaki çocuğa bakıp iç geçiriyorsun, sabahın köründe işe yetişebilmek için otobüs durağında beklerken…
Daha doğru düzgün Türkçe konuşamayan patronun seni hiç yoktan azarlarken “Tamam efendim” diyorsun, zorunda olduğun için…
İş arkadaşlarının öğle yemeği teklifini evden yemek getirmeni mazeret göstererek reddediyorsun, sırf çocuğunun dershanesine para yetiştirebilmek için…
Vücudunun her parçası senden kopmak üzereymiş gibi hissederek akşam otobüsünü bekliyorsun. En az zamanını geçirdiğin, daha kredisi bile bitmemiş evine dönebilmek için…
Bütün gün insanların ağız kokusunu çektikten ve ülkede her gün ölen onlarca insanı gördükten sonra yatağa gidiyorsun, yarın işe gidip çocuğuna daha iyi imkanlar sunduğunu sanmak için…
Ama güzel kardeşim; her gün birbirinin aynısı oluyor. Yemediğin yedirdiğin, giymediğin giydirdiğin biricik evladın, hayatında hiçbir etkisi olmayacak o sınav için saçlarını beyazlatıyor. Hayatının en güzel ve en verimli zamanlarını harcıyor. Sen yine de çocuğunun hayatına kendi ellerinle kıyıyorsun, çünkü sanıyorsun ki senin patronun diploması olduğu için patron. Sanıyorsun ki, senin çocuğun üniversiteye girince adam olacak, rahat yaşayacak, çocuğuna en güzel telefonları alacak.
Oysa, biraz daha zaman geçiyor. Çocuğun üniversite diplomasını da alıyor. Çocuğun sabahlara kadar test çözüp de aldığı diplomayla iş bulamadığı zaman anlıyorsun ki, o güzelim zamanlarda öğrendiği tek şeyin 5 şıktan birisini seçmek olduğunu. O gün anlıyorsun çocuğun en güzel yıllarını bir masa başında, 30 yıl sonra sırtında başlayacak ağrılara temel hazırlamakla geçirmiş…
Güzel ülkemde insanlar, birbirleriyle hangi mesleğin daha iyi olduğunu tartışıyorlar. Çocuklarına iyi para getirecek mesleği seçtiriyorlar çünkü mutluluğun parada olduğunu söylüyorlar. Ama hiç kimse, aldığı para bir an aklına gelmeksizin onlara okuma yazmayı öğreten öğretmenlerin, her gün onlarca hayatı kurtarmasına rağmen bir ağaç fazla yandığı için gece uyuyamayan itfaiyecilerin, 5 liraya ektiğini 1 liraya satsa da insanların masalarına yemek koyduğu için mutlu olan ve bunla yetinen çiftçinin önemini anlamıyor.
Her mesleğin kutsal olduğunu, bu dünyaya adaletin getirilebilmesi için sınav sistemlerinin eşit olması değil, insanların bilinçli olması gerektiğini anlayamıyor.
Yani güzel kardeşim… Çocuğunu dershaneye göndermeden önce, ilk önce kitap sevgisini aşıla, dünyamızı neden koruması gerektiğini öğret, en önemlisi de; bütün insanların kardeş olduğunu öğret. En iyi okulların bile öğretemeyeceği şeyleri öğret ki, çocuğun büyüyünce adam olsun. Adalet, sınav sistemiyle gelmez güzel kardeşim; ilk önce kafanı değiştir ki sonra dünya değişsin. Sen ne zaman çocuğuna eğitimini evde vermeye başlarsan, güzel ülkemin gerçek değerlerini öğretmeye başlarsan; işte o zaman sınav sistemini tartışmaya yüzün olur”
Şimdi anladınız mı benim ne demek istediğimi. Şimdi istediğinizi yapın…