Önümüzdeki pazar günü yine 2 milyondan fazla aday sınava girecek. Yine herkes onlara sınavın ne kadar hayati önemde olduğunu anlatacak. Bu hafta yine Türkiye’nin güzel çocukları kaygılanacak ve aslında kendileri için daha yeni yeni başlayan bu güzel hayattan çok korkacaklar. Anlayacağınız 42 yılın bildik manzaraları devam edecek.
Yine gazeteler her yıl yaptıkları gibi aynı rakamlarla aynı cümlelerle öğrencilere sınav öncesi rehber hazırlayacak. Televizyonlara birileri çıkıp rakamlarla ve parmaklarını sallayarak “Sınav önemli” diyecek. Birileri onlara “Şunu yiyin, bunu yemeyin” diyecek. Hep birlikte koro halinde kendi yarattıkları büyük sınav ekonomisini pazarlayacak ve o ekonomi gelişsin diye gençleri korkutmak için çalışacaklar. Ama hiç kimse bu çocukların gözünün içine bakıp “Siz bir değersiniz, bu sizin için anlamsız ve sonucu olmayan bir süreç” demeyecek. Kimse onlara hayatın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmayacak; herkes hayatın çok zor olduğunu ve korkmaları gerektiğini söyleyecek onlara. Hepsi, aslında beş yıl sonrasını göremediği halde, onlara geleceği öğütleyecek. Hiç kimse onların genç olduğunu, aşık olabileceğini, gelecekle ilgili fikri ve hayalleri bulunduğunu umursamayacak. Herkes onlara korkular ve kaygılarla dolu bir dünya anlatacak.
***
Evet önümüzdeki hafta sonu YGS var, bundan 5, 10, hatta 42 yıl önce olduğu gibi. Bu YGS aslında hayalleri olan gençleri yönetmenin ve onları istediğimiz gibi şekillendirmenin bir yolu. Biz ebeveynler olarak onlar bizden daha başarılı olmasın diye onlara korkular sunmaya devam edeceğiz. Bunu yaparken her yolu deneyeceğiz işte bugün olduğu gibi. Önümüzdeki hafta sonu YGS var, her evde her okulda her köşede YGS konuşulacak. YGS’nin ne kadar zor olduğu, bu sınavın gelecek için çok önemli olduğu, başarısız olursak hayatımızın kararacağı anlatılacak. Ve siz korkarak, kalbiniz yerinden fırlar gibi, o küçücük belinize yüklenmiş tonlarca yükle gireceksiniz sınava. Annenizi, babanızı, öğretmeninizi, dershanenizi, dayınızı, halanızı, teyzenizi kısaca herkesi yani başarınızdan pay almak için bekleyenleri mutlu etmek için gireceksiniz bu sınava.
Peki, gerçekten bu sınava yüklenen bütün anlamalar doğru mu, gerçekten bu sınavda başarılı olamayanlar için hayat başarısızlıkla dolu bir macera mı oldu? Veya bu sınav hayatın sonu mu, gerçekten bir sınav için bu kadar yük doğru mu?
***
Gençler ben 1989 yılında girdim sınava, aynı şeyleri yaşadım ve bana bunu yaşatanlarla hep hesaplaşmak istedim. Çünkü ben aslında hayatı tek bir sınavla değil yıllar içerisinde kazandım. Siz de öyle kazanacaksınız. Merak etmeyin bu sınav hiçbir şeyin başı olmadığı gibi hiçbir şeyin de sonu değil. Bu sınav sadece bir sınav, bu sınav sizi iyi yapmaz, kötü yapmaz, başarılı yapmaz. Ama bilin ki bu sınav sizi iyi memur yapabilir, hayallerinizi bitirebilir, gelecekten korkmanızı ve ömrünüz boyunca unutamayacağınız kaygılar salabilir içinize ve aşık olmanızı, birinin gözünün içine bakmanızı, bulutlar üstüne çıkmanızı engelleyebilir. Ama bu sınav sadece bir sınav unutmayın...
Şimdi yerinize oturun, derin bir nefes alın, sınavla ilgili hiçbir uzmanı dinlemeyin, istediğinizi yiyin, istediğinizi giyinin ve normal yaşamınıza devam edin. Çünkü bu sadece bir sınav. Size başarılar dilemeyeceğim çünkü zaten başarılısınız, bu yaşınıza kadar 12 yıldır okula giden derslere katılan, kitap okuyan, teknolojiyi çözen ve bizden daha kapsamlı düşünebilen bir nesil zaten başarılı olmuştur. Size tek dileyeceğim şey sağlıktır.
Bir de size bunu yaşatanlara tek bir soru sorun; “Bu sınav bu ülkede 42 yıldan bu yana yapılıyor ve bu sınavdan her yıl geçen ilk 1000’e ilk 5 bine giren insanlar neden bu ülkeyi daha zengin daha üretken ve daha gelişmiş ülke yapamadı. Eğer bu sınav doğru ise neden biz mutsuzuz, neden siz mutsuzsunuz?” diye sorun. Cevap alamayacaksınız. Bu yüzden sınava girin ama sonrasında o sınavı unutun....