Aynen yazmaya devam edeceğim, ta ki siz ya da eğitimi yönetenler gerçekleri kabul edinceye kadar. Ben söylüyorum “bu karneler yalan söylüyor” diye. Yine tekrar edeceğim; dünya STEM, teknoloji, beceri, patent üretimi, eğitimde mutluluğu konuşurken biz bunların hiçbirisini konuşmuyorsak bu karneler yalan söylüyor demektir. Ben size geçen yıl yazdığım yazıyı tekrar yazacağım.
***
“Bu öğretim yılının ilk yarısını tamamladık. Dün öğrenciler karne aldılar. Karnelerde notlara bakarsanız durumumuz oldukça iyi. 17 milyon öğrencinin 3-4 milyona yakını takdir belgesi almış. Bu demek oluyor ki öğrencilerin büyük çoğunluğu matematiği, fiziği, yabancı dili öğrenmiş görünüyor. Sonuçta karne notları iyi. Örneğin yabancı dil yani İngilizce’den öğrencilerin nerdeyse %80’i iyi not almış. Bu da demek oluyor ki İngilizce’yi 18 milyon öğrencinin %80’ine öğretmişiz, yine biyolojiden başarılı öğrenciler. Matematikten karneye göre başarılıyız. Peki gerçekte böyle mi? Gerçekten öğrencilerin %80’i İngilizce öğrendi mi? Tabi ki hayır, durumumuz ortada, keza matematik ve diğer derslerde de öğrendiklerini söylemek pek mümkün değil.
***
Peki kimi kandırıyoruz? Bu çocuklar İngilizce öğrenmediklerine göre, karnelere iyi not vermekle kimi kandırıyoruz? Aynı şekilde yıl sonunda en azından YGS ve LYS’de yüzbinlerce öğrencinin sıfır çekeceğini bile bile her yıl karnelere bu notları vererek kimi kandırıyoruz? Öğrencilerin karnelerine bir bakın, en azından yakınınızdaki öğrencilerin karnelerine bakın. Hepsi en azından teşekkür alıyor. Sınıfı geçemeyen kalmasın diye her şeyi yapıyoruz. Peki neden? Eğer amaç öğretmekse neden sonuçlarla yüzleşmekten korkuyoruz? Öğrenmedikleri şeyleri öğrenmiş gibi karnede gösteriyoruz. Acaba bu yüksek notları vererek öğrencilerin ve velilerin eğitim sistemimizi eleştirmesini mi erteliyoruz? Ya da kendimizi mi avutuyoruz?
Unutmayın, bu çocuklar günün birinde hayata atılacak ve sizin okulda onlara öğret(eme)diğiniz becerileri kullanacak. Bazıları ülkeyi yönetecek, bazıları büyük şirketleri yönetecek, bazıları girişimci olacak. Peki, bir düşünün, öğretmediğiniz halde öğrenmişler gibi yapıp başarılı notlarla dolu karne vererek kimi kandırıyoruz? Eğer velileri kandırdığımızı düşünüyorsanız siz öyle sanın, ama unutmayın ki aslında bu ülkenin geleceğini kandırıyorsunuz.
***
Kimsenin yüzleşmek istemediği asıl karne aşağıda, lütfen bakın, iyice bakın. Ülkemizin uluslararası karnesi bu, bakın ve düşünün, bizim çocuklara cuma günü verdiğimiz karnelerle bu karne arasında neden uyumsuzluk var? Türkçe dersinde karnede %80 başarılıyız ama PISA’da okuduğunu anlamada sondan 5. yani 43. sıradayız. Keza matematikte sondan 7. yani 41. sırada, fen bilimlerinde sondan 8. yani 42. sırada. Okuduğunu anlama becerisinde sondan 5. sıradayız. Peki şimdi karne verenlere soralım; “PISA sonuçları mı yanlış yoksa siz mi bizi kandırıyorsunuz?” Gelin bugüne değil geleceğimize yatırım yapalım. Çocuklarımızı kandırmak yerine geleceğe hazırlayalım. Öğretelim ki başarsınlar, bizden de patentler, markalar, yenilikler çıksın, çıksın ki bu ülke G.Kore gibi, Finlandiya gibi, Japonya gibi, Almanya gibi eğitimle kalkınsın. Artık bırakalım kendimizi kandırmayı.” Demişim demeye de devam edeceğim...
***
Sonuç olarak, bu ülkeye katma değer üreten, ülkemizi geleceğe taşıyacak, uluslararası dünyada oyuncu yapacak nesil yetiştirmeniz gerekiyor. Bu yüzden lütfen artık –mış gibi yapmayın. Ya bu güzel kuşağı güzel yetiştirin ya da biz bu işi yapamıyoruz deyip başka iş yapın. O zaman memlekete daha fazla faydanız olur.