Ülke olarak genelde karmaşık şeyleri pek sevmeyiz. Uzun vadeli işleri pek sevmiyoruz. Bizim için anlık olacak, hızlı sonuç verecek, kısa vadeli olacak işler makbuldür. Bu yüzden eğitim ile ilgili ne zaman bir çalışma olsa dikkat ediyorum; eğer konu SBS, TEOG, YGS, KPSS ve öğretmen atama, sınav sonucu ise herkes pür dikkat kesiliyor, ama konu müfredat, içerik geliştirme, sonuç analizi, denetim, akreditasyon vb ise herkes kenarından kaçıyor.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’un önemli bir konuğu vardı, birçoğunuz bu hengamede duymamışsınızdır; Kaya Henderson, Washington DC Eğitim Müdürü, Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin konuğu olarak gelmiş İstanbul’a.
***
Kaya Henderson çok önemli şeyler anlattı; bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum ve tabii kendi cümleleri ile yazmak istiyorum: “Amerika’nın başkenti olmamıza rağmen ülke çapında okul performansımız en düşük seviyedeydi. Öğrencilerimizin, yüzde 50’si Latin yüzde 15’i beyazdı. Ben göreve geldiğimde öğrencilerin sadece yarısı okuma yazmayı biliyordu. Fakat eğitim verenler iyi olduklarını düşünüyorlardı. 2007 yılında bir değişim yaşandı. Eğitim kurulu değişti ve belediye başkanı da değişti.
Başkenttik, göç alıyorduk ve korkunç bir eğitim sistemimiz vardı. Öncelikle yapmamız gerekenin eğitimi ölçme olduğuna karar verdik. Öğretmen değerlendirme sistemi kurduk. Çalışanlar ve rehber öğretmenler devreye sokulmuyordu. 7 bin okul çalışanı, müdürler, öğretmenler vs hesap verme konusunda bilinçlendirmeye çalışıyorduk. 20 grubumuz var. Eyalet çapında yapılan, öğrencilerin öğretmenlerin, erken dönem mezun olan öğretmenlerin, rehber öğretmenlerin. Herkes için ayrı bir ölçüm sistemi var ve farklı performans düzeyleri var. Bu sadece bir boyutu. Örneğin, öğretmeni sınıf ortamında değerlendiriyoruz. Çok daha verimliden daha az verimliye göre öğretmenlerimizi değerlendiriyoruz. İyi puanlı hocalarımıza bonus ücretler veriyoruz. Üst düzey öğretmenlerin ücreti 25 bin dolara kadar gidebiliyor. Sürekli verimliyseniz sürekli maaşta artış oluyor. Verimsizliğinizi düzeltmezseniz işinize son veriliyor. Kendilerini iyileştirmeleri için de fırsat oluyor. Bu şekilde devamlılık ve verimlilik konusunda gelişimi sağlıyoruz.
***
Öğretmenlerin yüzde 60’ı verimsizdi ve 1 sene içinde kendilerini düzeltme şansı aldı. Avantajı kullanabildiler. Öğretim gücümüz inanılmaz gelişti. Müdürler de değerlendirildi. Korkular oldu, olumsuzluklar oldu ama birçok kişiye kucak açtık. Öğretmenler başarısız olduklarını fark ettiklerinde istifa da etmeye başladılar. Biz çok verimli hocaları elimizde tutuyoruz ve yüzde 92’si en iyi performans gösteren öğretmenler. Bonus sisteminden dolayı prestijimiz de arttı, DC’de Öğretmen Olmak kavramı oluştu. Öğretmenlerimizi değerlendirmezsek ve ödüllendirmezsek beklentiler sağladığınız zaman, hak ettiklerini verdiğiniz zaman performans artışı sağlanıyor. Liderlik ve ortamı zenginleştirip güçlendirebiliyor.”
Sayın Henderson okulları gezdi, sizce en çok hangi okulu beğenmiştir? Fen ve Teknoloji Lisesi’ni beğendi ve “Bu okul Türkiye’nin geleceği, bravo size. Bu okul, bu ülkede çoğalırsa geleceğin bilim insanları bu ülkeden çıkar ve geleceğin lider ülkesi siz olursunuz” dedi.
***
Şimdi lütfen bayan Henderson’u bir daha okuyun. Eğitime nasıl bakmamız gerektiğini bir daha düşünün, boş işlerle, sınavlarla geçirdiğimiz zamanı artık içerikle ve geleceği planlayarak harcayalım. Yoksa her yıl büyük bütçelerle yaptığımız eğitim faaliyetinin verimsizliğinin çözümünü bulamayız. Hem insan hem de zaman kaybetmeye devam ederiz.