Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, Kur Korumalı Mevduat konusunda Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin “vatanseverlikten uzak” olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun sözleri şöyleydi:
"Kur korumalı mevduat ekonominin kalbine yerleştirilmiş atom bombasıdır. KKM sahipleri bizim iktidarımızda sadece ve sadece faizi alacaklar…"
Bakan Nebati bu sözleri “finansal istikrarı ve finansal güveni zedeleyici” sayıyor ve “vatanseverlikten uzaktır” diye suçluyor.
İktidar dövizi frenlemek niyetiyle KKM uyguluyor… Bunu desteklemek mi vatanseverliktir, yoksa buna karşı çıkmak mı?!
Olaya böyle bakmak, soruyu böyle sormak yanlıştır!..
SİYASETTE RASYONELLEŞME
İktidar Nebati’nin yaptığı gibi ‘finansal istikrar ve güven’ gerekçesiyle KKM politikasını vatanseverlik diye savunabilir… Muhalefet ise KKM’nin hazineye getirmekte olduğu yük açısından bakarak bunun ekonomiyi tahrip edeceği uyarısında bulunmayı vatanseverlik diye savunabilir.
Bir sonuca varılamaz…
Konuyu iktisat ilminin kavramlarıyla ve verileriyle tartışmak gerekir; ancak o takdirde bir perspektif kazanabiliriz. Aksi halde siyaset, “hain” suçlamalarına boğulur, öyle de oluyor zaten.
Yüksek bir ahlaki sorumluluk şuuru olan vatanseverlik, siyasette istimara ne kadar müsait, görüyorsunuz. Bunun içindir ki, siyasetimizde yaygındır maalesef.
Tarihimizde kendini güçlü ve yerleşmiş hisseden bütün iktidarlar daima muhalefeti ‘hain’ diye suçladı, gücü yeterse susturdu. Günümüzde susturmak mümkün değil; hamasi duygularla kenetlenmiş seçmen tabanı oluşturmak için kullanılıyor.
Bu davranış siyasetimizin normalleşmesini, rasyonelleşmesini geciktiriyor. Hala soğukkanlı ve teknik kavramlarla siyasi bir tartışma yapamıyoruz işte.
FAİZ İHANET Mİ?
Faiz tartışması tamamen teknik bir konudur. Hiçbir modern iktisat doktrininde faiz övülmez, sadece enflasyona karşı “acı ilaç” olarak görülür.
Ama Sayın Erdoğan’a göre “yüksek faiz de vatanı satmaktır.” (27 Şubat 2015)
Peki bugün Erdoğan hükümetinin, içeride Merkez Bankası’na emirle faiz indirtirken, yurt dışından yüzde 10-12 gibi çok yüksek dolar faiziyle borçlanmasına ne diyeceğiz? Duyunu Umumiye faizinden yüksektir bu!
Hayır, ihanet değil, fakat teknik olarak yanlış politikaların maliyetidir bu! İktisat diliyle konuşulması gereken bir kriz tablosudur. Dahası, bir ara Erdoğan da “yüksek faiz acı ilaçtır” dememiş miydi?! (21 Kasım 2020)
Yine Sayın Erdoğan’a göre, “birileri hâlâ ‘IMF ile anlaşın' diye bas bas bağırıyor, vatana ihanet ediyorlar.” (10 Aralık 2016)
Peki, Demirel hükümetinde Turgut Özal 24 Ocak 1980 programıyla, Ecevit hükümetinde Kemal Derviş 14 Nisan 2001 programıyla hazırladıkları yapısal reformları IMF’nin çok düşük faizli kredileriyle hayata geçirerek Türkiye’yi kısa sürede krizden çıkardıklarında “vatana ihanet” mi etmişlerdi?!
VATANA EN BÜYÜK HİZMET
Başbakan Erdoğan’ın kendisi, 2002’de Kemal Derviş’ten reforme edilmiş ve büyümeye geçmiş bir ekonomi devraldı, 2006 yılına kadar Derviş’in İMF ile hazırladığı programı aynen uyguladı; çok da doğru yaptı.
O dönemde Erdoğan “faiz hayatın gerçeği” diyordu. (15 Nisan 2004)
AK Parti’nin kuruluş programında da AB, IMF ve Dünya Bankası ile ilişkilerin “ekonomimizin ihtiyaçları ve ulusal çıkarlarımız doğrultusunda sürdürülmesi gerektiği” yazıyordu.
Bugün de ilişkilerimizi “ekonomimizin ihtiyaçları ve ulusal çıkarlarımız doğrultusunda sürdürülmesi” gerekmiyor mu?
Yüzde 10 civarında dolar faiziyle borçlanmak mı, yüzde 1 gibi faizle finansman sağlamak mı? Ama şartlar koşacaklardır; 2001’de olduğu gibi: “Merkez Bankası bağımsız olacak, Kamu İhale Yasası şeffaf ve rekabetçi olacak, kamu bankaları iktidarın emrinden çıkacak…” şeklinde yapısal reformlar. 2001’de Türkiye bu şekilde 15 kanun çıkarmıştı, çok da iyi etmişti.
Bu reformları bugün bizim en saygın iktisatçılarımız da savunuyor…
Türkiye’ye 450 milyar dolar kredi vermiş olan ‘dış güçler’ bu paralarını batırmak için ekonomimize saldırıyor, olabilir mi?! Nebati dürüstçe “dış saldırı yok” dedi zaten. (13 Aralık 2021)
Politikacılar konjonktüre ve oy hesaplarına göre şuna buna ‘ihanet’ diyebilir… İhanet kavramı bu kadar değişken, bu kadar kaygan olabilir mi?
Doğrusu; siyasi tartışmaları rasyonel kavramlarla yürütmektir. Vatana en büyük hizmet siyasetimizin normalleşmesi, rasyonelleşmesi olacaktır.