IŞİD ya da DEAŞ denilen terör örgütünün uyduruk ‘halife’si Ebu Bekir El Bağdadi, su testisi misali, intihar bombasıyla kirli ve kanlı hayatını İdlib’de noktaladı. Amerikalıların operasyonundan kaçarken üzerindeki bombayı patlatarak intihar etti, yanındaki masum üç çocuğunu da böylece öldürdü.
Amerikalılar beslediler büyüttüler, sonra da öldürdüler gibi popüler komplo teorileri tabii çok revaçta...
Hiç araştırmadan, Talibanlara, El-Kaidelere, IŞİD’lere, Boko Haramlara, Selefi radikalizmine yol açan sorunları ve nasıl çözülebileceği hiç düşünmeden, bilgiye ihtiyaç duymadan böyle dehşetengiz komplo teorilerinin dayanılmaz bir psikolojik cazibesi var.
Bu tür psikolojiler Müslümanların kendi sorunlarını irdeleyip çözümler geliştirmelerini engelliyor; İslam toplumların hali ortada zaten.
‘CİHADİZM’ CİNNETİ
Evet, Amerikalılar Sovyetlere karşı Afgan direnişinde mücahit örgütlerini desteklediler; bombayla dinin bir araya geldiği çarpık bir ‘cihadizm’ tutkusu o zaman oluştu. Sovyetler çekildikten sonra mücahitler aynı tutkuyla birbirleri bombaladılar, öldürdüler…
Kabileciydiler, katılımlı bir devlet kurma kültürleri yoktu.
Soğuk savaş sonrası düzenler sarsılırken ve ABD işgalinde Irak anarşiye sürüklenince bu hastalıklı ‘cihadizm’ cinneti yayıldı. Ele geçirdikleri yerlerde işkenceler yaptılar, kafalar kestiler, kadınları cariye yaptılar!..
Bu canavarlar Türkiye’de 10 Ekim 2015’teki Gar katliamından başlayarak, toplam 301 masum insanı intihar bombalarıyla katlettiler!
İntihar eylemi nasıl hastalıklı bir şartlandırmadır, nasıl bir kör fanatizmdir, siz düşünün.
Amerika ve Avrupa ülkelerinde de çok sayıda kanlı terör eylemleri yaptılar. Batı’nın en büyük korkusu; dolayısıyla birinci siyasi hedefi bu tür örgütlerdir… YPG, bunu değerlendirerek Washington’un ve Moskova’nın gözdesi oldu!
‘İSLAMOFOBİ’ NEYİN NESİ?
Radikal selefiliğin ve hele de bu terör örgütlerinin yükselişi “İslamofobi”yi körükledi, Batı’da aşırı sağın yükselmesinde önemli etkisi oldu.
Diyanet’in Aralık 2015’te yani Mehmet Görmez gibi siyasete mesafeli ve âlim bir başkan döneminde düzenlenen “V. Din Şûrası” önemlidir. Şûra’nın açış konuşmasında Prof. Mehmet Görmez şöyle diyordu:
“Modern zamanlarda ortaya çıkan nevzuhur dinî tezahürlerden birisi var ki; İslam’ın cihanşümul hak ve adalet anlayışına, sevgi, şefkat ve rahmet mesajına gölge düşürmüş, medeniyet yürüyüşünü sekteye uğratmış, Batı dünyasında İslamofobik korkuların oluşmasına sebep olmuş ve medeniyetler arası çatışma üretmek isteyen görüş ve çıkar odaklarının aracı haline hâline gelmiştir.”
İşte Müslümanların görmesi gereken sosyal gerçek budur.
Ama maalesef, Şûra sonunda yayınlanan ortak bildiride bu görüşe yer verilmemiş, İslamofobi sadece Batı’nın İslam düşmanlığı yapmasından ibaret gibi gösterilmiştir.
Böyle düşürerek; hele de komplo teorilerine başvurarak, Müslümanlar sorunlarını çözebilir mi, çözebiliyor mu?
Bu örgütlerden önce “İslamofobi” bu kadar yaygın bir kavram mıydı?
Bu kanlı lekeyi temizlemek herkesten önce Müslümanların İslamî ve insanî mesuliyetinde değil midir?
MÜSLÜMANLARIN SORUMLULUĞU
O sırada, bu sorunu saygın din âlimlerimizden Prof. Ali Bardakoğlu’na sorduğumda şu cevabı vermişti:
“Olayı ‘ötekinin oyunu ve provokasyonu’ olarak görmeye başlarsak, kendi mahallemizde olup biteni sağlıklı biçimde anlayamayız ve analiz edemeyiz. Halbuki bugün İslam coğrafyasının değişik muhitlerinde verilen dini eğitimin, İslam adına üretilen dini bilginin bu tür nefret ve şiddetleri besleyip beslemediğini soğukkanlı şekilde araştırmamız gerekiyor. Kapımızın önünü görüp gözetmek, bir kirlenme varsa onu temizlemek zorundayız.” (Hürriyet, 9 Ocak 2015)
Müslüman toplumlarda ve sömürge geçmişi olan bütün toplumlarda, sorunlarını “düşmanlara” bağlama eğilimi çok güçlüdür.
Ama Çin, Hindistan, Malezya, Vietnam da sömürgeydiler, bugün gelişme yolundalar.
IŞİD gibi örgütlerin özelliği sadece korkunç derecede bağnaz olmaları değildir, siyasal olmaları, yani siyasi güç peşinde koşmalarıdır.
Halbuki siyasallaşma Müslümanları Sıffin’den başlayarak birbirine düşürdü.
Çağımızda Müslümanların halifeye, siyasallaşmaya, tekfire, cihadizme değil, düşünmeye, hür düşünmeye, bilime, hukuka, iktisadi gelişmeye ihtiyacı var, başka çıkış yolları yok.